Bölüm Üç - Zaman her şeyin ilacı mıdır?

4.2K 136 5
                                    




Merhaba. Ben Aslı. Kerem'in hem annesi hem babası hemde ablası. Sadece biz vardık. Bu arada yirmi altı yaşıma girdim. Sonunda doğru düzgün bir işimde var. Biraz olsun hayatımızı düzene sokabildik. Zaman her şeyin ilacı. Her şeyin. Üç yılda neler değişti merak ediyor musunuz? Kerem artık reşit. Hatta üniversiteye başladı. Şimdi bir de ehliyet istiyor, al başına belayı. Kendi paranı biriktirde al dediğim için bana biraz kırgın. Kerem çok değişmedi. O zaten olgundu yaşıtlarına göre. Ben ona annelik ettim o da bana babalık. İşin gerçeği buydu. Onu çok seviyorum. O bana emanet, o bana onlardan yadigar. Son hediyeleri bana.

Ben nasıl değiştim biliyor musunuz? O güçlü kız varya, hani inatçı, kararsız ve hırslı. Artık sadece yaşıyordum. Her şeyi rutin bir yola sokarak yaşıyordum. Dostlarım beni tanıyamıyordu. Görünüşüm aynı ama bedenimin içindeki ruh bana ait değil gibiydi. Babam beni böyle görse ne kadar üzülürdü. Artık aynaya bakmak eziyet gibiydi. Anne babamın acısını anca unutabilmişken aynaya her baktığımda kendimi değil onları görüyordum. Acım tazeleniyordu sanki. O güçlü kız hala yaşıyordu, zaman yaralarını sarmıştı fakat eskisi gibi değildi.

Kerem. Kerem benim ilacım gibiydi. Onun yanındayken eski ben olabiliyordum. Onun üzülmesine katlanamıyordum. Kerem'in okulunda velilerle kavga ederken beni görmeliydiniz. Tam bir cadaloza dönüşmüşüm. Kerem video çekmiş. Arada açıp beni utandırmaya bayılıyor.


İşten çıkıp arabaya bindim. Yağmur yağıyordu. Telefonum çaldı. Arayanı tahmin etmek zor olmasa gerek; Kerem.

-Efendim ablacım.

-Abla yaaa bu akşam dışarıda arkaşlarımla takılsam olur mu?

Bu soruyu bana soruyor oluşu çok hoş değil mi? Diğer ergenler gibi değil demiştim. Hep olgundu o. Nasıl izin vermem. Babam gibi davranmalıydım. Babam bize güvenirdi, bende Kerem'e güvenirim.

-Tabii ki ablacım, kaç gibi dönersin? Seni bekleyeyim mi?

-Teşekkür ederim güzel bayan, uyuma beni bekle haberlerim var.

-Peki o zaman çok geç kalma.

Eve geldim. Kapıyı açıp kendimi yatağa attım. Evimizi taşıdık bu arada. Aynı evde kalıp her gün yas tutmayı istemedik. Hem benim işime yakın hemde Kerem'in okuluna yakın olması için ortak bir konum seçtik. Beşiktaş. Doğrusu benim işimden çok Kerem'in okuluna yakın. Şaşırmadınız değil mi?

Biraz dinlenip karnımı doyurdum. Telefonum çaldığında arayan Kerem değilse sıkılıyordum, çoğu kez açmıyordum. Arayan Büşra. Bu seferde açmazsam beni öldürebilir. El mecbur açtım.

-Efendim.

-Oha telefonu açtın değil mi sen? Aslı? Aslı ile mi görüşüyorum acaba?

-Tamam yeter dalga geçtiğin gıcık şey.

-Ee ne yapıyorsun? Evde misin?

-Evet evdeyim, yeni geldim sayılır.

-Bir şey söyleyeceğim ama cevabının olumlu olmasını istiyorum. Nolur evet deeee.

Büşra böyleydi işte. İçi içine sığmazdı, enerjikti, tasasızdı, samimiydi ve vefalıydı. Bazen onu haketmediğimi düşünüyordum.

-Ne söyleyeceksin bakalım?

-Hadi bu akşam yemeğini birlikte yiyelim, ne dersin?

-Ben çoktan yedim ama. Kahveye ne dersin?

-Vaov, sen ısmarlıyorsun sanırım, bana öyle geldi de.

Yine hesabı bana kitledi. Az önce saydığım özelliklerin arasına kurnazlığı da eklemek istiyorum.

-Tamam, nerede buluşalım?

-Ben sizin eve yakınım, size geleyim karar veririz.

-Olur, bekliyorum.

O akşam kahve içtik, biraz sohbet ettik. Daha doğrusu Büşra konuştu ben onu dinledim. Ağzındaki baklayı çıkarması iki saat sürdü. Lise arkadaşlarımız yarın akşama buluşma ayarlamış. Gitmek için yalvarmaya hazırdı. Tabii ki istemiyordum, şimdi eskiyi açmanın hiç sırası değildi. Hiç biri başımıza gelenleri bilmiyordu, bana acıyacaklardı. Ya da biliyorlardır. Sonuçta acı haberin tez duyulduğunu biliyoruz. Bilemedim. Büşra'yı da kırmak istemiyorum.

-Bakarız, dedim.

Büşra için 'bakarız' cevabı olumlu bir yanıttı. Sevinçten havalara uçtu. Benim için uğraşan bir arkadaş, bir kardeş. Böyle bir hazineyi bir daha nerede bulabilirim.

Eve geçtiğimde saat on olmuştu ve Kerem daha gelmemişti. Aradım, açmadı. Beni az çok tanıdınız değil mi? Endişelenmeden durmam mümkün mü? Sevgilisi gibi sık sık arayıp onu boğmakta istemiyorum. Zaten yeterince kendini ağır bir yükün altına sokuyor. Dedim ya bana babalık, abilik ediyor. Bir saat kadar bekledim. Bence bu bir skor, daha fazla beklemem benden beklenmemeli. Aradım, açtı sağolsun.

-On dakikaya evdeyim abla, dedi.

-Allah'ın izniyle, diye ekledim. Emin olmaktan nefret ediyorum. Babamda öldüğü gün iki saate gelirim demişti. Altı saat sonra cansız bedenini annemin mezarının yanında bulmuştuk. Bu yüzden emin olmamalı insan. Allah izin verirse demeli.

Aşk Bir İhtiyaçtır.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin