-Hangi bölümden, hangi üniversiteden mezunsun?
Bir anda ciddi bir tavırla sorduğu soruyla kendime geldim.
-İstanbul üniversitesi, işletme fakültesi.
-Yabancı dilin ne alemde?
Kendimi övmeyi sevmesemde o an Emir'in beni takdir etmesini istedim.
-Muhteşem olmasa da ingilizce, almanca ve fransızca biliyorum.
Şaşkınlıkla gözleri açıldı,
-Ne cevherler varmış sende Aslı, ne ara öğrendin bu kadar dili?
Aldığım iltifat hoşuma gitsede ifademi bozmadım.
-Lisedeyken ingilizce ve almanca ders görüyordum. Babam atılan temeli sağlamlaştırmam için hafta sonları kurslara, yazları da yaz okullarına gönderdi. Üniversitedeyken de annemin ricası üzerine fransızca dersleri almaya başladım.
Açıklamam nihayet bittiğinde Emir tatmin olmuştu.
-Arkanda sağlam destekçilerin varmış.
Burukça gülümsedim,
-Evet, sahip olduğum her şeyi onlara borçluyum.
Emir'in de yüzündeki gülümseme solmaya başlamıştı ki kendini toparladı.
-Şimdi, benim sana verdiğim işleri yapman yeterli. Sadece bildiğin diller sayesinde bile burada işe girebilirdin, bu yüzden rahat ol. Torpilli felan değilsin.
Kıkırdadım,
-Tamam o zaman.
İşi başından aşkın olan Emir odasında bulunan ikinci masayı bana ayırdığını söyledi. Bir süre aynı odayı paylaşacak, sonrasında yan odaya geçecektim. Sorgulamadan masaya yerleştim. İşteki ilk günüm olduğu için heyecanla bana verilecek görevi beklemeye başladım. Emir hızlıca dosyaları karıştırıyor, bazı hesaplamalar yapıyor, arada da telefonda kısa görüşmeler yapıyordu. Tek yapmadığı şey bana iş vermekti. Bense sıkıntıdan bilgisayarı karıştırıp belgeleri inceliyordum. İki saatin sonunda Emir bana seslendi,
-Aslı, hazır mısın? İlk işin geliyor.
Heyecanla kafamı salladım,
-Evet hazırım.
Masasından kalkıp masamın yanına kadar geldi. Elindeki kağıdı uzattı,
-Sana vereceğim projeyi incelemeleri için bu adrese götürüp, görüşlerini not etmeni istiyorum.
Hemen kağıttaki adrese baktım. Yakın bir yere gitmem gerektiğini görünce rahatladım.
-Sadece görüşlerini yazacağım, tamamdır.
Tam ayaklanmıştım ki saatine baktı. Bende onunla birlikte saate bakınca, saatin on ikiyi geçtiğini gördüm.
-Önce yemek yiyelim, öyle gidersin.
-Yolda birşeyler atıştırırım. Zaman kaybetmeden gider gelirim.
Beni kaale almayan Emir tüm çalışanları toplamış, geçen sözde yardım için geldiğimde gittiğimiz kafeye götürdü.
Çalışanların hepsi samimi insanlardı. Beni aralarına bu kadar çabuk kabul etmelerine, sevgilerini esirgememelerine her ne kadar şaşırsamda, ofisteki aile ortamı çok hoşuma gitmişti. Emir bu ofisi aynı üniversitede okuduğu yakın bir arkadaşıyla birlikte açmıştı. Doğru yatırımlar ve geniş bir çevre ile kısa zamanda büyüyen ofisleri şimdi bir apartmana ancak sığıyordu. Yani beş katlı apartmanın beşi de bu iki çılgın arkadaşındı. Aklıma kapıdaki Altay Mimarlık yazısı gelmişti ki, Emir arkadaşım diye bahsettiği kişinin kuzeni olduğunu söyleyerek beni aydınlattı. Kendi bünyesinde mutfağı olan ofiste neden yemek yenilmediğini sorduğumda, aslında her gün yemek çıktığını fakat bu kafenin yemeklerini daha çok sevdiğini söyledi. İlginç.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bir İhtiyaçtır.
Ficción Generalİçinizi ısıtacak bir aşk hikayesi. Yaralı iki gönlün, birbirine derman olma hikayesi. Tam da ihtiyaçları olduğu anda Aslı ve Emir'i bulan aşkın hikayesi. Aslı, Kerem'in ablası. Onu korumak pahasına kendinden vazgeçmeye hazır. Çünkü Kerem, ailesinin...