El mecbur odada bulunan ikinci bilgisayarın başına geçtim. Çantamdan çıkardığım kulaklığımı telefonuma takarak rastgele bir şarkının üzerine tıkladım. Nasıl olsa bir süre sonra şarkıyı duyamayacak, yazıya dalacaktım.
Aradan üç saat geçmesine rağmen notları anca yarılamıştım. Saate bakmak için doğrulduğumda altı olduğunu gördüm. Kerem ne arıyor ne de mesaj atıyordu. İçime sinsice tüneyen endişe ile sessizce çıktım odadan.
-Efendim abla, bitti mi işiniz?
-Maalesef ya. Daha anca yarıladım. Siz ne yaptınız?
-Filmden sonra yemek ısmarladı Levent. Şimdide Büşra abla ve Betül'ün ardından mağazaları geziyoruz. Pek bir şey kaçırmadın yani.
-İyi bari.
-Emir abiye selam söyle. Çok yorma kendini. Ara verin, bir şeyler atıştırın.
O böyle söyleyince karnımın guruldadığını duydum. Gülerek cevap verdim,
-Haklısın, biraz daha midemi aç bırakırsam isyan bayrağını çekecek.
-Ee hadi afiyet olsun öyleyse. Allah'a emanet ol ablacım. Dikkat et kendine.
-Sende Kerem. Öpüyorum kocaman.
Arkamı dönüp odaya girerken Emir'in ayaklandığını gördüm.
-Çantanı al çıkalım.
-Nereye gidiyoruz?
-Miden isyan bayrağını çekmeden onu doyuralım, dedi. Olabildiğince sessiz konuştuğumu zannederken beni duymuş olması utanmama neden olmuştu. Hiçbir şey demeden odadan çantamı aldım, Emir'in peşine düştüm. Ofisinin yakınlarında bir kafeye girdi. Kafedekileri tanıdığı samimi tavrından belliydi. Masaya gelen garson önce beni süzüp sonra Emir'e döndü,
-Yengemiz mi?
-Hayır be oğlum.
-Kim öyleyse? Yenge adayı mı?
-Sıyırdın sende iyice. Bana ofiste yardım eden bir arkadaşım.
'Peh arkadaşmış! Daha bu öğlene kadar biz seninle düşmandık be adam.'
-Pazar pazar mı? Yeme beni Emir abi.
-Seni yemek istemiyorum zaten Ali, hadi bize menü getir.
-Önce tanıştır bizi güzel arkadaşınla.
Sanki yanlarında yokmuşum gibi konuşuyorlardı, bense bir Emir'e bir garson çocuğa bakmaktan aptala dönmüştüm. Kabul zaten aptaldım, tasdikliyordum.
-Aliciğim çok yorgunum abicim, hadi daha fazla yorma beni menüleri getir.
-Oo, benimle tanıştırmak istemiyorsun. Tamam anladım Emir abi, yazdım bir kenara.
Yalandan alınmışlıkla gitti yanımızdan. Çok geçmeden elinde iki menüyle geri döndü. Menüyü benim önüme nazikçe koymasına karşın Emir'e fırlattı. Menüyü havada yakalayan Emir, hınzırca gülüyordu. Saf saf ortamı incelerken Emir ikimiz içinde sipariş vermişti bile. Normalde bu duruma takılır, sinirlenirdim. Ama şimdi sinirlenemiyordum. Bunlar hep duygu gel gitlerinden, yıprandığımdan.
-Elin nasıl?
-Vicdan azabı çekiyorsun değil mi?
'İşte bu da bir işkence yöntemi!'
-İki dakika bile endişe etmeme izin vermiyorsun.
-Senin yeterince endişe etmen gereken olay var başında. Polise gitsek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bir İhtiyaçtır.
Fiksi Umumİçinizi ısıtacak bir aşk hikayesi. Yaralı iki gönlün, birbirine derman olma hikayesi. Tam da ihtiyaçları olduğu anda Aslı ve Emir'i bulan aşkın hikayesi. Aslı, Kerem'in ablası. Onu korumak pahasına kendinden vazgeçmeye hazır. Çünkü Kerem, ailesinin...