ama kendini iyi biri zanneden zayıflara. Friedrich Nietzsche
Açık olan gözlerime ağzımda eşlik etmiş, donmuştum. Kerem'in halime gülmesi ile kendime gelerek bulduğum ilk terliği elime aldım. Koridor boyu kaçan Kerem'in peşi sıra koşup sırtına fırlattım terliği. Sanırım anne olmadığım için, isabet ettiremedim. Bu Kerem'in gülüşünün şiddetlenmesine, keyfinin artmasına neden oldu. Odasına girip kapısını kilitledi. Ardında sinirden alev almış ablasını hiçe sayarak!
Akşam yemeğinden sonra Kerem, Betül ile konuşmak için odasına çekildi. Elime aldığım kitabı okumaya çalışırken Büşra aradı. Sesi endişeli geliyordu,
-Ne yapacağım ben Aslı?
-Neyi Büşra, ne oldu? İşte mi sorun var? Yoksa Nuran teyzeye birşey mi oldu?
-Saçmalama Aslıcık, ağzından yel alsın. Levent'i diyorum!
Bu bir itiraftı. Büşra ancak bu vakte kadar tutabilmişti içinde.
-Ne olmuş ki Levent'e?
Bilmemezlikten gelerek tüm detayları ondan dinlemek istedim.
-Gideli daha bir gün oluyor, yokluğu çok belli değil mi?
Kıkırdamama engel olamadım.
-Vallahi belli. Ne çabuk alıştık değil mi?
-Öyle valla. Az önce aradı. Sesi yorgunluğumu aldı götürdü, yerine özlem getirdi biliyor musun? Büyücü mü bu çocuk?
Ailemizdeki erkeklerin ne kadar vefasız olduğu gerçeği ile yüzleşmek kolay değildi. Levent beyciğimiz bizi aramazken Büşra'yı aramıştı.
-Hadi ya, beni aramadı vefasız.
-Yaa, beni de birşey sormak için aramış canım, kırılma çocuğa.
Lafı kıvırmaya çalışması o kadar tatlıydı ki Büşra'nın bu hali hoşuma gitmişti.
-Öyle olsun bakalım.
Netliğe kavuşmayan konuları erteleyerek kapadık telefonu. Odama geçip üstüme giymek için rahat birşeyler aramaya başladım. Yüksek bir sesle olduğum yerde kaldım. Birisi odamın camına büyük bir taş atmış, kırılmasına neden olmuştu. Yere çökmüş boş gözlerle camı parçalayarak içeri giren taşa bakıyordum. Kerem koşarak yanıma geldi. Beni kucaklayıp salona taşıdı. Mutfaktan su getirip içirdi. Kalanıyla yüzümü ve ellerimi ıslattı. Bir çeşit şok geçiriyordum.
Bakışlarım netleşirken gözümden kaçan bir kaç damla yaşı yakalayamadım. Kerem elinden bir şey gelmediği için kendine öfkeleniyordu. Bense bu kadar kolay yıkıldığım için kendime. Bir anda ayağa kalkmamla gözlerim karardı. Tekrar oturduğum yere çöktüm. Zonklayan başımı umursamadan odama gitmek için ayaklandım. Kerem durdurdu,
-Önce cam parçalarını temizleyeyim abla, sen burada bekle.
Yine abi rolüne bürünen Kerem'e baktım,
-Asıl sen burada bekle. Ayağına terliklerini giy.
Güçlü olmalıydım. Duruşumu sanki taşı atan kişi, beni görebiliyormuş gibi dikleştirdim. Kerem'in endişeli bakışları altında sakince odama girdim. Perdem şubatın rüzgarlı gecelerinin istilasına uğramış, deli gibi çırpınıyordu. Cam parçaları olabildiğince etrafa yayılmış, parlaklıklarıyla kendilerini belli ediyorlardı. Taşa sarılı olan kağıdı yeni fark ediyordum. Yavaşça elime alıp kağıdı taştan kurtardım. Okuğum satırlar ile dengemi kaybedip yatağın üzerine oturdum. Güçlü Aslı'nın rolü buraya kadardı işte. Tekrar gözyaşlarım galip gelmiş yüzümü ıslatmak için birbirleri ile yarışıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bir İhtiyaçtır.
Ficção Geralİçinizi ısıtacak bir aşk hikayesi. Yaralı iki gönlün, birbirine derman olma hikayesi. Tam da ihtiyaçları olduğu anda Aslı ve Emir'i bulan aşkın hikayesi. Aslı, Kerem'in ablası. Onu korumak pahasına kendinden vazgeçmeye hazır. Çünkü Kerem, ailesinin...