Bölüm On Bir - Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar. Tolstoy

2.4K 92 3
                                    

Biraz daha oturduktan sonra saatin on olduğunu birinin hatırlatması gerekiyordu. Ne yazık ki ben hatırlattım. Dışarı çıktığımızda Sarp Bey eve bırakmayı teklif etti. Ama evinin, bizim evimize ters istikamette olduğunu bilerek bu teklifi kabul edemezdim. Kendi arabamla geldiğimi, ara sokağa park ettiğimi söyledim. Arabam tamirden dönmemişti, evet yalan söyledim.

Vedalaştık, ben ara sokaklardan birine doğru yürümeye başladım. Hani yalan söyledim ya, yalanımın inandırıcılığı için oynuyordum bu seferde. Sokağın sonuna varınca geri döndüm. 'Yürüdüğüm bu sürede gitmiştir, bende restoranın önünde bekleyen taksilerden birine biner giderim evime' diye düşündüm. Fakat yaptığım plan, Sarp Beyin hala restoranın önünde beklediğini görmemle suya düştü. Birini bekliyor olmalıydı. Ben sokağın başında elektrik direğinin arkasına sinmiş beklerken bir araç yanaştı Sarp Beyin önüne. 'Sonunda gidiyor, o kadar üşüdüm ki daha fazla dayanamayacağım' diye düşündüm. Arabadan şık giyimli, yabancı bir adam indi. Sarp Beyin boynuna sarıldı. Sarp Beyde adamın beline sardı kollarını. Şoke olmuş bir şekilde onları izliyor, olanlara kılıf arıyordum. 'Adam yabancı, olabilir yani ne var bunda? Abartma Aslı'. Kendi kendime sayıklarken gözlerimin fal taşı gibi açılmasına neden olacak olaya şahit oldum. Evet, doğru hissetmişim, bunlar basbayağı sevgili. Adam, Sarp Beyin yanağına gayet samimi bir buse kondurdu. Adamın gözlerinde 'aşk' gördüğüme emindim. Ona kapıyı açtı. Kendisi de sürücü koltuğuna oturdu. Ve gittiler. Onlar gitti ama öylece kaldım ben. Bir yanım hala bahaneler buluyordu gördüklerime. Bir yanım ise yalanımın cezasını aldığımı, bunu hakettiğimi söylüyordu. Kim kimle sevgili beni ilgilendirmezdi belki ama Sarp Beyin sırrı ağır gelmişti kalbime.

Ailesini düşündüm. Onun sürekli evlilik dırdırı eden annesini ve tepki alacağını bildiği için aşkını itiraf edemeyen, bu nedenle bu dırdıra katlanmak zorunda kalan Sarp Beyi. Ne kadar ağır bir durum. Aşk gibi büyülü bir duyguyu tadıyorsun ama saklamak zorundasın. Saklamazsan hem ilişkin zarar görecek hemde ailenle bağın kesilecek. Sonra düşünmeye başladım, hangisi doğru olan? Aşkı için her sonuca göğüs mü germeli, kimsenin zarar görmemesi için aşkını gizli mi yaşamalı? Çok zor, dedim ya. Kim bilir ne kadar acı çekiyordur Sarp Bey. Derken soğuğa daha fazla dayanamayıp taksiye koştum. Eve vardığımda saat on bir olmuştu bile. Kerem anahtarın sesini duyunca koşup kapıyı açtı. Nasıl da heyecanlıydı.

-Ee, nasıl geçti? Tanıştın mı adamla? Bir daha görüşecek misiniz? Beğendin mi? Telefonuna niye bakmıyorsun da meraktan çatlatıyorsun beni?

-Yavaş yavaş sor ablacım, aralarda da nefes almayı unutma, tıkanıcaksın, dedim.

Kerem küçükken sık sık astım krizlerine girerdi. Şimdilerde iyi çok şükür. Yine de endişe oluyor tabii. Sırf bu yüzden eve evcil hayvan alamıyoruz.

-Tamam sen beni boşver abla, yemek nasıl geçti?

-Yemek çok güzeldi Kerem ya, Betül'ü de al bir gün o restorana yemek yemeye gidelim. Telafisi olur hem.

-Ablaa, asıl meseleye dön.

-Tamam, bu akşam yemeği ile birlikte güzel bir arkadaş edinmiş oldum, hepsi bu.

Bu cevabı beklemediği yüzünün her halinden belliydi. Yine de memnun olmuştu.

-Hepsi bu kadar yani öyle mi?

Sıpaya bak, emin olmak için kendimi tekrarlamamı istiyordu. İçi rahat olsun diye tekrar ettim,

-Evet öyle. Hoş sohbet bir beyefendi. Ama arkadaştan öte olamaz, dedim.

Olamazdı çünkü onun sevdiği biri vardı. Onun kriterlerine uymayan bendim. Yine de bu akşam havamın değişmesine yetti. Neredeyse bir haftadır paranoya gibi geziyordum ortalıklarda. İki güne Levent'te gelir, şenlenir buralar.

Aşk Bir İhtiyaçtır.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin