Bölüm On İki - Kuşkusuz ki en büyük ön yargı;

2.3K 88 11
                                    


etrafımızdaki herkesi 'insan' sanmamızdır. Charles Bukowski

Sesinden tanıdım, Levent'ti bu. Gülümsedim. Ben gülümseyince Emir'in şaşkınlığı iyice yüzünden okunur hale geldi.

-Levent, çok sıkı sarılıyorsun. Canım acıyor.

-Aslı, özlemedin mi beni?

-Özledim tabii ki, deyip arkamı döndüm. Bir güzel sarılıp hasret giderdik. Beyefendi abla demeyi de bırakmış. Sıpa. Kerem geldi yanımıza.

-Emir abi, Merhaba.

-Me-merhaba Kerem. Nasılsın?

-Çok şükür iyiyim abi. Tesadüfün böylesi. Sen nasılsın?

-Bende iyiyim sağol.

Onlar konuşunca Emir'in hala yanımızda olduğunu fark ettim. Levent'in belimdeki kolundan kurtularak Emir'e yöneldim,

-Emir Bey tekrar kusuruma bakmayın. Bilinçli yapılmış birşey değildi.

-Önemli değil Aslı. Bilinçli yapmadığına eminim. Sen iyi misin? Bir yerin acımıyor değil mi? diye sordu.

Melek yüzlü şeytan sıfatını Emir için bulmuş olabilirler. Çok yakışır ona.

Kerem meraklandı,

-Hayırdır abla? Sen iyi misin?

-İyiyim Kerem, Emir Beyin omzuna çarptım da. Yanlışlıkla.

-Anladım. Emir abi sen iyi misin? diye sordu. Kerem bile bilerek yaptığımı düşünmüş olabilir. Emir'den hoşlanmadığımı biliyordu. Emir daha cevap veremeden Levent,

-Hadi eve gidelim, ben çok yorgunum.

Kerem güldü,

-Oğlum seni duyanda dünyanın öbür ucundan geliyorsun sanır. Hollanda'dan buraya üç buçuk saat anca sürüyor.

-Kereeem, niye bana abi demiyorsun? diye sorunca Levent tutamadım kendimi,

-Peki Leventçiğim sen niye bana abla demiyorsun?

İkiside sustu. Birbirlerine bakıp gülmeye başladılar. Emir de gülmeye başlayınca dönüp yüzüne baktım. Keyifle gülen yüzünde az önceki sinirinden eser yoktu. Dik dik yüzüne baktığımı görünce, 'Ne var?' der gibi baktı. Gözlerimi devirdim.

-Hadi biz gidelim, Emir Beyin işi vardır, ona engel olmayalım, dedim. Kerem'de hak verdi,

-Evet, hadi Emir abi, Allah'a emanet ol.

-Sende Keremciğim, sende.

Levent'in valizlerini bölüşüp arabaya doğru yürüdük. Levent bakımlı bir erkek. Kalacağı bir hafta için bile üç valiz getirmişti yanında.

-Hiç öyle bakma Aslı abla, bir valizi size getirdim. Hediyeleri koydum onun içine.

-Ne gerek vardı deli oğlan, teşekkür ederiz.

Kerem programı anlatmak için sabırsızlanıyordu,

-Levent, bak şimdi İstabul'u bir hafta da gezebilmek için plan yaptık. Bugün biraz dinlen de yarın başlayalım gezmeye.

-Yok Kerem ya, İstanbul'u gezmek istemiyorum, deyince Keremle ben durakladık. İkimiz de aynı anda,

-Nasıl yani? diye sorduk.

-Ben sizi özledim, İstanbul'u değil. Evden çıkmasak bile olur.

-Olur mu öyle şey?

-Olur olur. Bu arada Aslı abla, adınla hitap ettim diye kızdın mı bana?

Aşk Bir İhtiyaçtır.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin