Hayat seni zorluklarla geri çekiyorsa, seni daha büyük bir şeye fırlatacağı içindir. Nişan almaya devam et. Paulo Coelho
Bir süre öylece baktı. Cevap beklemesini beklemiyordum çünkü bir soru sormamıştım. Aceleyle kahvemden bir yudum daha aldım. Küçücük fincana kaç yudumluk kahve sığıyordu ki?!
Emir derin bir nefes aldı, kollarını masasına yerleştirdi. Sanırım bana bir şeyler açıklayacaktı. İkna olmak istercesine bekledim. Kalkıp 'Tamam sıkılırsam haber veririm, sen merak etme bunları' derse saçlarım kadar dağılabilirdim. Hatta belki daha fazla.
Nefesimi tutmuş Emir'i beklerken,
-Bak Aslı, bizim hikayemiz bir yanlış anlaşılmayla başlamış olabilir fakat kader denen bir şey var ve ben ona inanıyorum. Sizinle tanışmak kaderimde vardı. Dedemi kaybettiğim gün seni kazanmak kaderimde vardı. Bu yüzden o güzel kafandan saçma sapan düşünceleri silip at. Evham yapıp gelecek için endişelenme. Hem senin daha önemli sıkıntıların var, o kadını bulup lime lime edeceğiz, cesetini parçalara ayırıp nereye saklayacağımıza dair endişe edeceğiz. Belki de yakalanmamak için hayatımızın sonuna kadar birlikte kaçacak, saklanacağız.
Gülüşüne eşlik ettim. Zaten bu genelde iradem dışında gelişen bir olaydı. O gülünce bende gülüyordum.
Birlikte kaçmak ve saklanmak fikri bile güzel gelmişti, böylece Emir başkasını sevecek zamanı bulamazdı.
Kendi kendimle dalga geçerken köşeli jetonum -somut bir şey olsaydı tüm odayı sesiyle titrecekte şiddette- ancak düştü.
Bizim hikayemiz mi? Yanlış anlaşılma mı? Beni kazanmak mı? KADER mi?
Afallamış görüntüm Emir'i eğlendiriyor gibiydi. Sessiz telkinlerimle meraklı sesimi duymamaya çalışarak, mimiklerimi toparladım. Ciddi bir tavırla,
-Kaçmamıza gerek yok, ya ıssız bir yere gömeriz ya da yakarız. Yakarsak bulunmasına imkan yok, gömersekte ceset bulunana kadar zamanaşımına uğrar cezamız, serbest kalırız, dedim.
Ciddi ifademde açık bir kapı arayan Emir'in, kapıyı bulamadıkça gülen yüzü silinmeye başladı. Sanırım çok iyi oynuyordum, yoksa bana inanmasının imkanı yoktu.
-Şaka yapıyorsun? Ciddi değilsin değil mi?
Her ne kadar gizlemeye çalışsada sesindeki tereddüt keyfimi biraz olsun yerine getirdi. Gerçi az önceki açıklaması yeterince keyfimi yerine getirmişti, orası ayrı.
İstifimi bozmadan,
-Hiç bu kadar ciddi olduğumu hatırlamıyorum Emir. O kadından intikam almalıyım. Ölüm müstahak o kadına. Hem bu toplumun sağlığı ve refahı içinde gerekli. Bir nevi temizlik gibi düşünüp vicdanımı da rahatlatabilirim.
Söylediklerim o kadar yabancıydı ki bana, izlediğim filmlerdi ki kötü adamlar olmasa bu kadarını üretemezdim. Gerçi ben üretmedim, kopyalayıp yapıştırdım.
Emir donmuş bir şekilde bakıyordu. Ağzını açıyor fakat söylemek istediklerini kelimelere dökemiyordu. Bense telefonumu çıkarıp 'bi dakika hiç bozma, çekiyorum!' dememek için kendimle savaşıyordum.
Daha fazla kıyamadım Emir'e. Çok şükür hayatımda bitirmek için uğraştığım ilk kahvemin son yudumunu alıp ayağa kalktım. Kapıya doğru ilerlerken,
-Tabii ki şaka yapıyorum Emir, sence ben ceset yakar mıyım?
Emir'in yüzünde anlık bir rahatlama oluştu fakat tehlikeli gülüşüm tamamen rahatlamasına izin vermiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bir İhtiyaçtır.
Genel Kurguİçinizi ısıtacak bir aşk hikayesi. Yaralı iki gönlün, birbirine derman olma hikayesi. Tam da ihtiyaçları olduğu anda Aslı ve Emir'i bulan aşkın hikayesi. Aslı, Kerem'in ablası. Onu korumak pahasına kendinden vazgeçmeye hazır. Çünkü Kerem, ailesinin...