Bölüm Yirmi Üç - Hayat bisiklet sürmek gibidir.

1.6K 72 4
                                    

Dengenizi korumak için devam etmelisiniz. Albert Einstein

Eve gidip kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Levent'i akşam yolcu edecektik, Büşra'nın son izin günüydü, Kerem'inde yeni dönemi başlıyordu. Pazartesi günü geldiğinde yanımda olan herkesin bir anda dağılması, beni boşluğa düşürücekti. Bunun bilinciyle oturduğum kahvaltıdan tat alamadan kalkmam benim küçük düşünmemden kaynaklanıyordu. Yarın için şimdiyi harcayan Aslı'dan.

Akşama doğru Levent mutsuzluğunu göstermekten çekinmez hale gelmişti. Neredeyse alt dudağını aşağı yukarı oynatarak kendisine acımamızı isteyecekti. Büşra'ya o kadar derin bakıyordu ki, aşkına inanmamak elde değildi. Yine de hangi ara bu kadar aşık olduğunu, bu kadar bağlandığını merak ettim.

'Aşk'ın ya da sevginin zamana ihtiyacı var mıdır?' aklıma gelen soruya dalışımın tek nedeni Levent'in bakışlarıydı.

Büşra'yı tanıdığımı düşünürdüm. Fakat Levent'e dair ne hissettiğini o kadar ustaca gizliyordu ki en ufak bir tahminde bile bulunamıyordum. Bu yüzden de Levent'i desteklemekten çekiniyordum. Olur da sevgisi karşılıksız kalır diye. Mutsuzluğuna sebep olurum diye.

Havalimanında kollarımız kopana kadar Levent'in gidişine el salladık. Kısa sürede varlığına alıştığım için daha havalimanından çıkmadan kendimi eksilmiş hissetmiştim. Üniversite son sınıfta olduğu için gitmek zorundaydı. Son dönemini bitirip geri dönecekti ve bu dönüş temelli olacaktı.

Eve vardığımızda hava iyice kararmış ve soğumuştu. Buda demek oluyor ki çay saatimiz geldi. Büşra ve Kerem tavla oynuyor, bense bir ümitsiz vakaya bakar gibi onları izliyordum. Beni takmadılar, sonuçta neden taksınlar?

Saat dokuza gelirken Kerem'in telefonu çaldı. Gözlerindeki ışıltıyı gördüğümde Betül'ün aradığını düşündüm. Taa ki Kerem telefonu 'Efendim Emir abi' diye açana kadar.

Büşra da bende telefonun ucundaki sesi duyabilmek için sessizleştik. Çok birşey duyamadığım için kulaklarıma sinirleniyordum. Büşra'nın kaşlarının çatılmış olduğunu gördüğümde onunda benim gibi hissettiğini anladım. Kerem telefonu kapattığında Büşra sorgusuna başladı,

-Kimmiş arayan Keremcik?

-Büşra abla, telefonu açarken Emir abi dedim ve sen fark etmedin öyle mi?

Soruya soruyla karşılık veren Kerem'i takmayan Büşra, gözlerini devirdi.

-Neden aramış bu saatte?

-Müsaitseniz uğrayacağım dedi.

Şimdi gözlerin parlama sırası Büşra'daydı. Sanki kendisine tanımadığı bir akrabasından miras kalmış, şimdi de haberini almış gibi bana baktı. Bende aynı kıvılcımı göremeyince bir de bana göz devirdi.

-Neden seni aradı? Seninle görüşmek için mi geliyor?

-Neden beni aramasın Büşra abla?

Büşra bu sefer sesli bir şekilde nefes verdi. Sabrı tükenmişti. Sesini Kerem'e benzetmeye çalışarak,

-Neden şöyle ki Büşra abla, neden böyle ki Büşra abla? Soruma niye soruyla cevap veriyorsun densiz? Ablanım ben senin, saygı duyacaksın. Hey hey heey! Yoksa Nuran sultana şikayet ederim, bilesin!

Kerem, Büşra'nın taklidine gülmemek için çabalasa da dayanamadı. Bir yandan kahkaha atarken bir yandan da teslim olduğunu belli edecek şekilde iki elini havaya kaldırdı.

-Aman Büşra abla, yakma beni.

İkisinin bu hallerine gülmeye başladım. Sonra dikkatimi başka bir şey çekti. Ben üzerimde Garfield'lı pijamalarımla oturuyordum ve birazdan Emir gelecekti. (Garfield'ı seven bir ben miyim? Ruh ikizim kendisi.) Gözlerimin sonuna kadar açılmasına çığlığım eşlik etti. Hemen odama koştuğum için Büşra ve Kerem'in tepkilerini göremedim ama bana deli gözüyle baktıklarına eminim.

Aşk Bir İhtiyaçtır.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin