Ailemin tek kız çocuğuyum. Birde benden sekiz yaş küçük erkek kardeşim var. Aile benim için huzurun somut şekli. Bana sorsalar en çok nerede mutlusun, huzurlusun diye hiç tereddütsüz ailemin yanında derim. Nerede olduğumuz değil, kiminle birlikte olduğumuz önemliydi çünkü. Buraya kadar iyi güzel. Şimdi bana asosyal gözüyle bakıyorsunuz biliyorum. Hiç arkadaşım yokmuş, bu yüzden aileme bel bağlamışım gibi görünecek size. Tabii ki kardeşim diyebileceğim dostlarım var. Onlarda aile sayılmaz mı zaten.
Annem hayatımda görüp görebileceğim en iyi anneydi. Eğer onun kızı olmasaydım bu kadar güçlü kalamaz, sırlarımı sizinle paylaşamazdım. Annem, Asya. Öyle bir kadındı ki en zor anlarda bile saklardı yaralarını. Asla geçmişteki olayları ısıtıp ısıtıp kişinin önüne koymazdı. Affeder, sırrını saklar, yol gösterir, yolunda yoldaş olurdu. Kin nedir bilmezdi benim annem. Bu yüzden birtaneydi. Düşmanını bile yolda aç, muhtaç görse tutar kolundan eve getirirdi. Hoş o kimseye düşman olmazdı. Onun neşesini, bitmeyen enerjisini kıskananlar ona düşman olurdu. Bir keresinde bana 'kalbine ağırlık verecek şeyleri taşıma, sadece sen zarar görürsün' demişti. Ben anlayamadığım için sormuştum 'Neler kalbe ağırlık verir ki?' Gülümsemişti koca yürekli annem. 'En başta kin tutmak' demişti. Haklıydı. Annen bu kadar mı mükemmel, hiç mi eksik bir yönü yok, hiç mi kusuru yok diye sorabilirsiniz. Bana göre mükemmeldi. Rol modelimdi.
Peki ya babam. Allah bizi seviyordu, diğer kulları gibi. Arkadaşlarımdan hep dinlerdim okulda. Ya annelerini eleştirirlerdi ya babalarını. Hoş, bazıları her ikisini de kötülerdi. Ben ikisinden de o kadar razıydım ki sohbete eşlik edebilmek için kusur üretirdim. Evet, yalan söylerdim. Bazen babam izin verdiği halde okul gezilerine gitmez, babam izin vermedi derdim.
Babam. Etrafında pervane olduğum ilk adam. Hani derler ya aşık olduğum ilk adam babamdır diye. Hiçte abartılı değildir. Gerçekten de öyledir benim için. Hep dua ederdim, herkes ailesini benim sevdiğim gibi sevsin, benim gördüğüm değerin kat be kat fazlasını görsün, mutlu olsun diye. Bazen de çok korkardım. Durduk yere ağlardım. Kaybetmekten korkardım bu mutluluğu. O iki kutlu insan beni kanatlarının aralarına alır ve yüzüme öyle bir şefkatle bakarlardı ki bu sefer de şükür hıçkırıklarına boğulurdum. Korkmamın bir sebebi vardı elbette. Hayatın adil olduğuna inanırdım. Ailemden o kadar sevgi ve ilgi alıyordum ki başlarına birşey gelmesinden korkuyordum. Neyse, ben size babamı anlatıyordum. Babam Ali. Benimle dalga geçmeyi çok severdi ama asla duygusal anlamda yaralamazdı. Gülmeyi çok severdi ama dışarıda sert biri gibi dururdu. O yumuşak kalbini sadece ailesine açardı. Bizimle oyunlar oynar, şarkılar söylerdi. Her gece alnımızdan öper, bizim için dua ederdi. Kardeşimle benim uyumadan önceki son sözümüz hep 'Amin' olurdu. Beni hiç kısıtlamazdı. Hatta bazen annemle bu konuda ters düşerlerdi. Annem bir yere gitmemi istemezse zaten gitmezdim. Bilirdim, kesin ters bir şeyler olacaktı ve annem haklı çıkacaktı. Babam ise her yere gitmeme izin verirdi. Nereye gidip gitmeyeceğime benim karar vermemi isterdi. Onun bana olan güveni bana hep güç verdi.
Sanırım sıra küçük kardeşim Kerem'e geldi. Oğlum gibi severim onu. Annemle birlikte büyüttük desem yalan olmaz sanırım. O küçükken okula onu ben bırakmak isterdim. Okuldakiler annesi olduğumu zannederlerdi. O kadar hoşuma giderdi ki. Hoş o liseye geçince benim abim gibi durmaya başladı. Boyu boyumu geçtikten sonra rolleri değiştirdi zaten. Babamın kopyası. Hakkını yiyemem, tam bir centilmen. Yumuşacık bir kalbi vardır. Hem zekidir hemde alçak gönüllü. Daha ne olsun değil mi? Kuzum ya.
Kendimi tanıtmayı unutuyordum az kalsın. Ben Aslı. Ailemin biricik kızlarıyım. En önemli özelliğin ne diye sorarsanız Haziran doğumluyum. Yani ikizler burcuyum. Hani aşk ve nefret arasında ince bir çizgi vardır derler ya. Benimde burcuma karşı hissettiklerim tam o çizgide. Aranızdan ikizler burcu olanlar ne demek istediğimi çok iyi anladı. Bu burç hem ödül hem ceza gibi çünkü. Kararsızlıkta çığ açabilecek kadar yetenekliyim. Herkese güvenme gibi bir problemim vardı lise çağlarımda, şimdi ise kimseye güvenememe problemim var. Dedim ya ikizler burcuyum. Ortam yok benim. Böylesine mükemmel bir ailenin kusuru, nazar boncuğu olarak görürdüm kendimi. Annem çok kızardı. Belki de en çok bunu dediğimde kızardı bana. Onun kızmasını bile özledim gerçi. Her şeyden çabuk sıkılırım ama azmettiğimde başarırım. Asıl sorun gereksiz şeylerde hırslanmamdır. Kişiliğimden bahsetmek istemiyorum çünkü bende tam olarak nasıl biri olduğumu çözebilmiş değilim. Her an her şeyden vazgeçebilir ya da onlara sarılabilirim. Bu yüzden fiziksel olarak kendimi tanıtmaya başlayayım. Ortalama bir boya sahibim. Bunu her söylediğimde Büşra çok kızardı bana. Büşra bu arada en iyi arkadaşlarımdan biri. 165-170 arası bir boyum var. Her ölçüldüğüm yerde farklı çıktığı için net birşey söylemek istemiyorum. Annem gibi beyaz bir cildim, babam gibi kızıl saçlarım var. İkisine de benzemek muhteşem bir şey. Aynaya her baktığımda onlar gelir aklıma. Kardeşimle de birbirimize çok benzeriz. O benim uzun halim sadece. Tabi birde yapılı bir vücudu var es geçmemek lazım. Koyu kahve gözlerim var. Felan filan... Sanırım daha fazla betimleyemem kendimi. İnsanları betimleme konusunda müthiş başarısızım çünkü. Artık tanıştığımıza göre size kendimi açabilirim. Şimdiden uyarayım başınız ağırabilir, bana kızabilir, belki de sinirden beni fırlatıp yere atabilirsiniz. Canınız sağolsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bir İhtiyaçtır.
Ficción Generalİçinizi ısıtacak bir aşk hikayesi. Yaralı iki gönlün, birbirine derman olma hikayesi. Tam da ihtiyaçları olduğu anda Aslı ve Emir'i bulan aşkın hikayesi. Aslı, Kerem'in ablası. Onu korumak pahasına kendinden vazgeçmeye hazır. Çünkü Kerem, ailesinin...