Hatta sevmekten bile önce. La Edri
Göz kapaklarımın üzerine fil oturmuş gibi hissediyordum. Yatağın içinde zorlada olsa doğruldum. Kerem elimi tutmuş, kafasını kolunun üzerine koymuş uyuyordu. Onu izlemeye başladım. Onu ne kadar çok sevdiğimi, doğduğu andan itibaren şimdiye kadar ki zamanı, annemi ve babamı kaybettiğimiz zaman birbirimize destek oluşumuzu, üniversiteyi kazandığını öğrendiği günü, Betül'ü bana anlattığı günü ve dünü düşündüm. Saçlarını okşarken açtı gözlerini. Gözlerini açmasıyla daha da düşebilecekmiş gibi yüzüm düştü, gözleri kan çanağına dönmüştü. Kendini toparlayıp uyku sersemliğiyle konuşmaya başladı,
-Seni affettiğimi zannetme küçük hanım, hele bi toparlan ondan sonra soracağım bunların hesabını.
-Haklısın Kerem, özür dilerim. Ben-
-Özür dileme. Fark edememem için kör olmam gerekirdi. Yanı başımda eriyen seni fark edemedim. Senden çok kendime sinirliyim.
-Saçmalama, sizden, özellikle de senden saklayabilmek için çok uğraştım.
-İyi halt ettin.
Çok sinirliydi. Kısa bir nefes alıp sesini yumuşattı.
-Neyse, bu konuyu daha sonra gündeme getirmek üzere rafa kaldırıyorum. Kurtulduğunu sanmamanı tavsiye ederim.
-Tabii küçük bey, dosyamın dürüleceği zamanı sabırsızlıkla bekliyorum, deyince gülümsedi,
-Sen uykunu almışsın, kalk bakalım.
Kalkıp elimi yüzümü yıkadıktan sonra masanın etrafına toplanmış Levent'i, Büşra'yı ve Emir'i görmeyi beklemiyordum. Aklıma yığılan binlerce soru vardı. Hepsi için tek tek endişeleniyordum ki bu kendi durumumu unutmama neden oluyordu.
-Levent senin uçağın bu sabah değil miydi?
-Aslı abla bazen bir robot olduğunu düşünüyorum. Bu şuan düşünmen gereken son şey.
Büşra'ya çevirdim bakışlarımı,
-Senin işte olman gerekmiyor mu? Sonra bir sorun olmasın?
-Sen kendi derdine yan Aslıcık, ben izinliyim, dedi. Güldüm. Sıra Emir'e gelmişti. Üzerindeki kıyafetlere bakınca eve gitmediğini anladım. Bu da elindeki sargıyı değiştiremediği, pansuman yapamadığı anlamına gelirdi. Gözlerim eline kaydı.
-Emir elinin sargısını değiştirdin mi?
Emir 'benimle dalga mı geçiyorsun?' der gibi yüzüme baktı. Cevap vermesini beklemeden holdeki ilk yardım çantasını alıp üçlü koltuğa oturdum. Elimle yanımdaki yere vurup gelmesini işaret ettim. 'La havle' çekerek geldi, oturdu yanıma.
Sadece kendi hatamı telafi ediyordum. Daha fazlası değil.
Elini dizimin üzerine koyup sargısını açtım dikkatlice. Son katı açmaya sıra geldiğinde tek gözümü kapattım. Bu genellikle bir şeyi görmekten çekindiğim, korktuğum zaman yaptığım bir harekettir ki bu huyumu hiç sevmem. Gördüklerim karşısında istemsizce kaşlarım çatıldı, eli neredeyse paramparça olmuştu. Sadece bardağı kırmasıyla bu kadar kesik oluşmazdı. Muhtemelen henüz cam parçaları elindeyken elini masya vurduğu için kesikleri derinleşmişti. Pişmanlık ve vicdan azabı ile baktım gözlerine.
-Ben iyiyim, canım acımıyor Aslıcık, dedi. Emir'in Aslıcık demesiyle bizi izleyen üçlü kendini fark ettirdi. Büşra hemen atladı,
-Hop Emir, Aslıcık ünvanı bana ait, yalnızca ben kullanabilirim.
-Paylaşsan olmaz mı Büşra? Aslı'ya çok yakışmış.
Elime aldığım kremi hafifçe sürme niyetindeydim ki Emir'in söyledikleriyle biraz bastırdım. Hafifçe yerinde kımıldanınca mesajı aldığını anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Bir İhtiyaçtır.
Ficción Generalİçinizi ısıtacak bir aşk hikayesi. Yaralı iki gönlün, birbirine derman olma hikayesi. Tam da ihtiyaçları olduğu anda Aslı ve Emir'i bulan aşkın hikayesi. Aslı, Kerem'in ablası. Onu korumak pahasına kendinden vazgeçmeye hazır. Çünkü Kerem, ailesinin...