"Kızım kalksana." Vücudumun sarsılmasıyla gözlerimi açarak arkamı döndüm.
"Füsun?"
"Sağ ol aldığın için." Gülerek söylediği cümleyle yatakta doğruldum.
"Of uyuyakalmışım ben ya!" Birden boynuna atlamamla ikimiz de yatakta düştük. Kardeşimden farkı yoktu benim için, doğduğumuzdan beri beraberdik.
"Nasıl geldin?"
"Eren abi aldı. Senin zile basmış basmış ama açmamışsın."
"Nasıl uyumuşsam. İçeri nasıl girdin?"
"Didem'de varmış anahtar." Kafamı sallayarak yataktan kalktım."Açsındır şimdi, gel hadi inelim aşağı." O da yataktan kalktıktan sonra odadan çıkıp lavaboya doğru ilerledim. Yüzümü yıkayıp derin bir nefes aldım. İyiyim, hep olduğum gibi. Yüzüme gülümsememi yerleştirip lavabodan çıktıktan sonra asılı olan anahtarı alıp evden çıkmıştık.
"Didem biz geldik." Kapıya vurarak açmasını bekliyordum.
"Duyuyorum Selin, zaten bu eve öküz abin sağ olsun sen ve Eren'den başka kim gelebilir?"
Gülümseyip içeri girdim. Cengiz abimin yine kulakları çınlamıştı.
"Yemek var mı?"
"Var var geçin içeri yiyin bir şeyler." Füsun'la mutfağa geçip kendimize tabak hazırladıktan sonra masaya oturduk.
"Ayy yarın okula beraber gidiyoruz." Füsun'un heyecanlı sesine gülümseyip yemeğimi yemeye devam ettim.
"Ee nasıl okul güzel mi, sevdin mi? Hem var mı bakalım birileri?"
"Hayır. Ayrıca biraz daha bağırırsan abimle devam ettirirsin bu konuşmayı."
"Tamam tamam. E merak ettim ama!"
"Ya yok Füsun kim olacak, öyle şeylerle işim olmaz biliyorsun."
"Emin misin?"
"Evet, sadece öldürmek istediğim biri var." Füsun yemeğini anında bırakıp bana döndü.
"Kimmiş bu? Ne yapıyor ki sana? Sen öyle kolay kolay sinir olmazsın. Ay senden mi hoşlanıyor yoksa? Ay Selin anlatsana ya!"
"Bi nefes al kızım ya, kurma hemen."
"Hayde." Sabırsızlıkla söylenmesi ile tuttuğum nefesi verip anlatmaya başladım."Okulun ilk günü biriyle çarpıştım, o günden beri de kuruluyorum ona. Baya hadsiz biri, bana yanımdaki adamın hesabını sorabilecek kadar hadsiz."
"Hangi adam?"
"Abim."
"Sakın okula bırakıyor deme."
"E iyi demeyeyim o zaman."
"Selin ya, yine mi?" Başımı umutsuzca aşağı yukarı salladım. Abim bütün okul hayatımız boyunca bizi okula bırakmıştı. Lisede ailesi tarafından okula bırakılan tek bendim sanırım. Bir sebebi vardı elbet, bırakmadığı gün neler olduğunu hatırlamak bile o günü yaşatıyordu bana."Her neyse, ben de artık benimle uğraşmayı bıraksın diye evet sevgilim dedim. Zaten orda bi bozuldu cevap bile vermedi. Çıkışta biriyle tanıştım-"
"Yakış-"
"O anlamda değil Füsun, sadece arkadaşım."
"Of iyi tamam."
"Onunla otururken bu geldi yine, anlayacağın sevgilim olması bile sorun olmuyor onun için. Hadsizin teki! O da oturmak istiyormuş bizimle, reddettim tabi. Zaten ortam gergin, o sıra abim geldi bi de."
"Yuh! Senin de şansına."
"Sorma ya, tabi ben sinirli sinirli iki erkeğin yanındayım o da bi celallendi. Tanımadığımı söyledim olay çok uzamasın diye. Anlayacağın bu çocuğa çok pis ayar oluyorum, başka da kayda değer hiçbir şey olmadı."
"Peki kim bu çocuk? Adını söylemedin."
"Kuzey Zümrüttaş." Füsun içtiği çorbayı yüzüme doğru püskürünce iğrenerek geri çekildim.
"Yavaş!"
"Yuh! Bu magazin dergilerinde boy boy resmi olan Kuzey Zümrüttaş mı?"
"Magazin dergilerini bilmiyorum ama magazinde programında gördüm akşam, evet."
"Bu çocuk sana mı takık şimdi?"
"Takık falan değil, eğlence arıyor ama bela olacağımın farkında değil."
"Bu işler hiç belli olmaz, hayırlısı." Kafamı sağa sola sallayıp yemeğime devam ettim. Çok geçmeden de bitirmiştik zaten yemeklerimizi.Masayı topladıktan sonra yukarı çıkmış, uyumak için odalarımıza çekilmiştik. Yatağa yatmıştım ama uyuyamıyordum. Düşünceler beynimi rahat bırakmıyordu. İlişki konusunda geleceğimi hiç şekillendiremiyordum. Aşkın ne olduğunu çok yanlış öğrenmiştim, hayatımın bir ayı zindan olmuştu bana. Hiç yaşamamışım gibi devam ediyordum hayatıma ama yaşamıştım, kanıtı olan izleri de vücudumda taşıyordum. Aşkı kötü bir şey sanardım, sevgiyi istemezdim. Birine güvenmek o kadar zordu ki, sadece Fatih'e güvenirdim ben. Ona açardım kendimi, kalbimi, ruhumu. Fatih'in aklıma gelmesiyle gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esmesin Ayrılık
Jugendliteratur#mazlum 1. #gurur 3. "Susalım mı?" Sorduğum soruyla kaşlarını çattı. "Konuşmaya gelmiştuk?" "Susalım Fatih. Bu sefer susalım. Konuşması gerekenler konuşuyor zaten." Kurduğum cümleyle kaşları eski halini aldı. Gözlerimiz birbirine kenetlenmiş gibiy...