Bölüm 46

260 9 0
                                    

"Ne oluyor burada?" Selim, sinirli bir ifadeyle yanımıza gelmiş resmen kükrüyordu.
"Selim bi sa-"
"Sen sus Selin!" Bana bağırmasıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Neden bu kadar sinirliydi?
"Yavaş Selim, yavaş." Fatih'in konuşmasıyla Selim ateş saçan gözleriyle ona dönmüştü.
"Sen hiç konuşma. Ne işin var senin gecenin bu saati Selin'le sarılmış halde?"
"Selim bak bilmiyorsun."
"Selin, gir içeri."
"Sel-"
"Gir dedim." Dolan gözlerimle içeri girdim.

Ama benim için gelmişti o. Nasıl dinlemeden bağırabilirdi ya? Neden bu kadar sinirliydi? Arkamdan gelen Füsun'la odada dört dönmeyi bıraktım.
"Ne oluyor ona ya!"
"Şey, Semih'i gördük yolda. Gittik peşinden ama kaybettirdi izini." Füsun'un kurduğu cümleyle neye sinirlendiğini anlamıştım. Ama Fatih'e niye çatıyordu ki! Ayı işte, sinirliyken kimseyi görmüyordu gözü.

"Selin, buraya mı geldi?" Füsun'un sorusuyla yatağa oturdum. Sadece kafamı sallamakta yetinmiştim.
"Fatih'te bu yüzden buradaydı. Of Selim ya!" Füsun'da sinirlenerek yanıma oturdu.
"Bi sakinleşsin göstereceğim ama ben ona."
"Neyi gösteriyormuşsun?" Selim'in sesiyle yataktan fırlayıp direkt karşısına geçtim.

"Ya sen bilmeden etmeden ne diye bağırıyorsun çocuğa! Benim için buradaydı o ya!"
"Selin, bağırma."
"Ne bağırma ya ne bağırma! Dinleyeceksin beni! Semih geldi anlıyor musun, buradaydı o!" Kurduğum cümleyle Selim'in gözleri daha da alevlendi sanki. Gerçekten korkuyordum ondan şu an, ki bu çok az olurdu.

"Sorun da bu ya! Beni çağırman lazımdı anladın mı?! İlk beni araman lazımdı!" Kıskançlığından mıydı bu sinir? Yoksa korktuğu için mi? Füsun'a bakınca kafasını sallayıp odadan çıktı. Ben de Selim'in yanına gidip omzuna dokundum. Arkasını dönünce ona öyle sıkı sarılmıştım ki, neye uğradığını şaşırmıştı. Ama çok geçmeden o da kollarını sarmıştı bana. Dolan gözlerimle geri çekilip göğsüne vurdum.

"Aptal!" Dediğime karşılık gülmüştü.
"Selim, sen benim için çok değerlisin. Diğer yarımsın ya sen benim. Canımın canısın. Böyle düşünmen, saçma." Derin bir nefes alıp konuşmaya başlamıştı.

"Seni koruyamadığımı düşünüyorum. Senin kötü, iyi her anında ben vardım yanında Selin. Şimdi direkt aklına Fatih'in gelmesi, yanında onu istemen biraz üzdü. Büyüdük tabii. İnsan en zor anında sevdiğine koşar." İtiraz etmek için hemen ağzımı açtım.
"Selim ben sev-"
"Şş, itiraz etmene gerek yok fındık. Sen seviyorsun Fatih'i. Çok seviyorsun hemde. E o da seni seviyor, bırakmadı hiç sevmeyi. Kıskandığıma bakma, biriyle olmanı istesem bu kişi Fatih olurdu. Ama kim olursa olsun seni üzemez Selin, biliyorsun bunu değil mi? Demem o ki, Fatih'le mutlu olun. Ben her zaman destekçiniz olacağım, ama sana karşı en ufak şeyinde gözünün yaşına bakmam."

Gözlerim dolu dolu dinlemiştim onu. Can parçamla, ikizimle böyle bir konuşma yaşamayı beklemiyordum. Ne ara büyümüştük biz böyle? Onu o kadar çok seviyordum ki, hayatım onsuz nasıl olur bilmiyordum. Hiçbir şey demeden boynuna atladığım da güldüğünü hissetmiştim.

"E boğdun da." Kurduğu cümleyle ben de gülerek geri çekildim.
"Fatih'e çok mu ayıp oldu?" Sorduğu soruyla gülümsedim.
"Sence?"
"Of ula Selin. Kan kardeşimle aramı bozdurcaksın ya."
"Ula ben mi diyrım kıskan diye kendun edeysin." Şiveli konuşmamla o da güldü.
"Neyse konuşurum ben onunla. Sen de bu gece benim odamda yat ben senin odanda uyurum." Kafamı sallayarak Selim'in odasına geçtim.
Yorgun olduğum için direkt uyumuştum zaten.

Sabah yüzüme vuran güneşle istemeyerek de olsa kalkmıştım. Evin en çok güneş olan odalarını bize vermişler resmen ya! Kalkıp yatağı düzelttikten sonra odadan çıktım. Kapıda yengemle karşılaşmıştık. Odalarımız karşılıklı olduğu için bu çok normaldi tabii.
"Guzum niye yattun burda?"
"E dün gece korktum ya, pencereden bi ses gelmişti ben de Selim'e söyledim. Ağacın yaprakları vurmuş rüzgardan meğer. Selim'de tekrar korkarım diye odasını bana verdi işte Füsun'la beraber yattık. Sahi yoktu sabah, o nerede?"

Esmesin AyrılıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin