Bölüm 24

134 5 2
                                    

"Kalkun hayde kalkun." Yengemin bütün mahalleyi uyandıracak şekilde bağırmasıyla oflayarak yastığı başımın altından çekip kafamın üstüne koydum.
"Uyanduk da uyanduk bağurma." Amcam hepimizin içindeki ses olmuştu.

"E kahvaltu hazur kocacum soğumadan edun dedum." Ben bu konuşmaları nasıl bu kadar net duyuyorum? Gözlerimi açıp etrafıma baktığımda Emir'in odasında uyuduğumu fark ettim. Fark etmemle de neden burada uyuduğumu hatırladım tabi. Dün Fatih'le gezmiş ve denizin karşısında oturup saatlerce konuşmuştuk. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım bile. Eve gelince de gizlice kapıyı Didem'e açtırıp hiç yukarı çıkarak ses çıkarmadan Emir'in odasında uyumuştum.

"Uiyy, sen ne diye yataysın burada?" Yengem odaya girmiş bana bakıyordu.
"Anlatırım sonra yengem ya. Abimler görmeden çıkayım ben." Yataktan kalkıp hemen banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra masaya oturup kahvaltımı yapmaya başladım.
"Bugün senun okulunun ilk günü değul mi?" Amcamın kurduğu cümleyle gözlerimi açtım. Kayıt olalı bir hafta olmuştu, bugün gitmem lazımdı.
"Evet, unutmuşum ben onu." Diyerek masadan fırlayıp direkt odama çıktım. Çalan telefonumla dolabın karşısında dikilmeyi bırakıp açtım.

"Dur tahmin edeyim, yeni uyandın."
"Şey Fatih, yani yeni değil ama hazırlanmış da değilim." Güldüğünü duydum.
"Hazırlan o zaman hayde. Senun yüzünden ben de mi geç kalayum?"
"Tamam tamam sen gelene kadar ben hazırlanırım bile."
"He ben almaya geleceğun yani?"
"Şey yani öyle düşündüm. Ama alma ya boşuna yolunu şey yapma git sen gelirim ben." Tekrar güldüğünü duydum. Bu çocuk benimle dalga mı geçiyor?
"Yok öyle tek gitmek. 15 dakikaya oradayım çabuk ol." Diyip suratıma kapattı. Hödük!

Dediği gibi 15 dakika içerisinde hazır olmuştum bile. Aşağı inip Fatih'i beklemeye başladım.
"E gı ne bekliysın git okuluna."
"Fatih alacak yenge."
"Hee Fatih demak. E eyi alsun bakalum uşak." Bıyık altından gülmesine göz devirdim.
"O aklındaki şey asla olmayacak yenge."
"Asla deme guzum devran döndü mi uuh vay halune." Didem'de onunla beraber gülünce sinirle ayağa kalktım.

"Bahçede beklerim ben. Size de hayal dünyanızla iyi günler." Arkamı dönüp evden çıkarken gülme sesleri hala geliyordu. Telefonumu çıkartıp Fatih'i aradım.
"Ya sen bana 15 dakika diyorsun kendin yoksun. Ağaç oldum ağaç."
"Ula noliy? Ne bağrınıysin? Füsun'u gördüm yolda aldım da. Dellendirme adamu."
"Asıl sen beni dellendirme. Beş dakika daha beklerim gelmezsen giderim söyleyeyim."
"Hele bir tek git, bak ne yapıyorum."
"Görüşürüz Fatih bey!"
"Görüşelim Selin hanum!" Diyip suratıma kapattı. Yuh! Benim kapatmam falan gerekmiyor muydu?

Sinirle bahçede bir sağa bir sola yürüyordum. Fatih'in arabasını görüp direkt bindim. Füsun ise arkada oturmuş bana bakıyordu.
"Bu ne hal?" Füsun'un sorusuyla ona döndüm.
"Bir tane laz öküzü beni geç kalmakla azarlayıp kendi geç kaldı da."
"Ula beş dakika geç kalmışum sanki saatlerce bekletmişum. Buna mı sinirlendin sen bu kadar?" Derin bir nefes aldım.
"Evet. Bir de yengemlere sinirlendim." Füsun arkadan güldü.
"Ayşe yenge doğru bir şey demiştir de sinirlenmişsindir sen."
"Değil doğru falan! Hiç değil hem de." Fatih'e baktığımda bana baktığını gördüm. Hemen kafamı çevirdim.

"Ay inanmıyorum üçümüz de aynı okuldayız. Keşke Selim'de olsaydı." Son dediği cümleyle Fatih'te ben de ona döndük. Onun da yavaşça bize dönmesiyle kahkahayı bastık.
"Lütfen o cümleyi sesli söylediğimi söylemeyin bana."
"O cümleyi sesli söyledin." Dememle gözlerini sımsıkı kapattı. Şu an yer yarılsa da içine girsem diye düşünüyordu herhalde.
"Merak etme sevdalu, Fatih biliyor zaten. Sır çıkmaz ondan." Kurduğum cümleyle öne doğru geldi.
"Ne demek biliyor? Nasıl biliyor? Nerden biliyor? Tutamadın değil mi çeneni Selin?"
"Hee benden saklayacaktun yani? Yazdim Füsun ha buni."
"Yok Fatih saklamazdım da, Of ne bileyim hazır da değildim yani söylemeye." Fatih yarım ağız gülerek tekrae yola odaklandı.

Sonunda okula gelebilmiştik. Okula şöyle bir bakıp derin nefes alarak bizimkilerle içeri girdim. Hadi bakalım memleketim, bari senin okulun hayırlı gelsin.
"Selin, programını aldın mı?"
"Almadım daha Fatih. Hem sana hala sinirliyim konuşma."
"Ne ettum gene da?"
"Beklettin ya!"
"Beş dakika bekledin ya öldün mi?"
Saçlarımı savurup önlerinden yürümeye başladım.

Füsun'un arkamdan bana güldüğünü duymuştum. Of yengemlere olan sinirimi çocuktan çıkarıyorum resmen ya. Söylene söylene yürürken bir şeye çarpmamla bir iki adım geriledim.
"Aa, sen o kızsın." Tek kaşımı kaldırarak çocuğa baktım.
"O kızsın derken?"
"Kafeteryada beni tersleyen kız. Başladın demek." Çocuğu hatırlamamla gözlerimi devirdim.
"Aynen başladım. Bu yaşta bu zeka harcanıyorsun burada sen." Dediğime güldü.

"Ne asi bir kızmışsın sen ya."
"Hayde canum hayde." Diyerek sesimi biraz yükselttim.
"Ne oluyor burda?" Fatih'in sesiyle ona döndüm. Of şimdi dalar falan bu çocuk daha ilk günden olay çıkartmayayım.
"Yok bir şey ya, yolunu kaybetmiş arkadaş. Şimdi gidiyordu." Çocuk, Fatih'e bakıyordu.
"Aynen, gidiyordum tam." Diyerek yanımızdan ayrıldı.
"Uğraşturacaksun."
"Ben başımın çaresine bakarım." Dediğime gülmüştü.
"Ben her zaman yanunda olurum, çare üretmene gerek yok." Bu sefer ben de güldüm.
"Ya senin dersin falan yok mu? Gitsene."
"He koviysın yani?"
"Yok, geri kalma diye dedim."
"Önce senin işini halledelum de. Girerim ben sorun değil." Beraber okula girdik. Dersimin nerde olduğunu öğrendikten sonra Fatih beni sınıfa bıraktı sonra da o kendi sınıfına gitti.

3 saat ders anlatmıştı vicdansız, hem de aralıksız! Şu an kafamın içinde nöronlarım horon tepiyordu yemin ederim. Kendimi hemen bahçeye bir ağacın altına attım.
"Oo ilk günden bezmişsun." Fatih'in sesiyle gülümsedim.
"Valla bezdum." Gülümsedi. Yine çıkmıştı işte ortaya gamzeleri! Off. Düşünme Selin, düşünme. Başka bir şey düşün. Füsun neredeydi acaba? Selim'i düşlüyordur bir yerlerde kesin. Fatih'e de nasıl ağzından kaçırmıştı? Gamzelim söylemezdi ama kimseye. Yine mi Fatih'e geldik ya? Of!

"Daldun da." Fatih'in konuşmasıyla kafamı sallayıp kendime geldim.
"3 saat sen de aralıksız ders gör sen de dalarsın."
"Görüyorum zaten kızım. Ayrıca dalıp gitmek için derse ne hacet." Gözlerime çok mu derin bakıyordu yoksa ben paranoyaklaşmaya mı başlamıştım?
"Füsun nerede? Gördün mü?"
"Görmedim." Sinirli sinirli bir yere kilitlenmiş bakıyordu. Baktığı yöne bakınca sabah yanıma gelen çocuğa baktığını gördüm. O da bu tarafa bakıyordu.

"Heey. Gözlerinle cenazesini kaldırdın çocuğun." Elimi Fatih'in önünde sallayarak dikkatini bana vermesini sağladım.
"O da senun röntgenini çekti! Sen burada bi beklesene ya." Diyip ayağa fırladı. Kesin benzetecek çocuğu ya kesin. Ben de direkt yerimden kalkarak önüne geçtim.
"Bak sakın gidip bir şey deme, olay çıkarma. Yahu baktı diye adam mı dövülürmüş?"
"Hee burada dövülür. Bak atturma damarumu Selin çekil şuradan."
"Oldu canım. Hadi kolay gelsin aslanım diye de sırtına vurayım mı? Çekilmiyorum."
"Selin, çekil."
"Çekilmiyorum dedim."

Her kelimemizde birbirimize daha da yaklaşıyorduk. Aramızda neredeyse hiç mesafe kalmamıştı.
"Diysın?"
"Diyrım." Bir anda beni havaya kaldırıp arkasını dönüp yere bırakmasıyla neye uğradığımı şaşırdım. Ve şu an daha da şaşırıyordum. Çünkü aramızda hiç mesafe kalmamıştı! Ne o geri gidebiliyordu ne de ben. İkimiz de birbirimizin gözlerine kenetlenmiştik. Yok yok bu hiç hayra alamet değil. Hemen anın büyüsünden çıkıp bir iki adım geriledim.

"Yuh!"
"Çekil dedik da." Fatih'in arkasına baktığımda çocuğun gittiğini gördüm. Gülümseyerek Fatih'e baktım.
"Tamam çekildim, git hadi." Dediğime şaşırsa da fırsat bu fırsat demiş olacak ki arkasını dönüp yürümeye başladı. Ben de hemen koşarak oradan kaçtım. Gittiğini bildiğim için göndermiştim, Fatih onunla dalga geçtiğimi öğrendiği zaman orada olmak istemiyordum. Onun o anki yüz ifadesini hayal edince gülmeden edemedim. Uğraş sen bakalım benimle. Sen inat ben inat, sonumuz hayır olsun.

Esmesin AyrılıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin