Bölüm 33

97 7 1
                                    

Hala dünü düşünüyordum. Fatih'in itirafı, benim ona söylediklerim. Çok kırmıştım onu. Dinler miydi beni acaba? Gerçekten bulur muydu birini? Gerçekten unutur muydu beni?
"İşkence edeysın yemeğe." Amcamın sesiyle yerimde sıçrayıp ona döndüm.
"Efendim amca?"
"Ha oturduğumuzdan beri bir lokma yemedun, çatalunla oynayıp duraysun. Ne oldi?"
"Siz gelmeden yedi o Ali, ondan canı istemey herhal." Amcam yengemin cevabıyla kafasını sallayıp tekrar yemeğine döndü. Yengem de bana sonra soracağım sana bakışları atmıştı.

"Aynen, ben yediğim için hiç aç değilim. Size afiyet olsun." Diyerek yengemin söylediği bahaneyi sofradan kalkmak için kullandım. Tabi benim yalnız kalmama izin verirler mi hiç?
"Gı nedu o haller? Yemek bile yemeysın, geldiğinde beri ölü gibisun, hayurdur?" Yengem peşimden gelerek beni durdurmuş, soru yağmuruna tutmuştu.
"Fatih beni sevdiğini söyledi. Yani tam söylemedi ama, söyledi işte. Ben de ben sana karşı aynı şeyleri hissetmiyorum başkasını bul ve mutlu ol diyip kaçtım ordan. Bide hala Kuzey'i sevdiğimi söyledim."Sonlara doğru sesim kısılırken yengemin mimikleri salaksın sen dercesineydi.

"Heeh, iyi fuşki yedun. Taksun goluna birini çıksun karşuna da göreceğum o zaman senu." Dediği şeyle gözlerimi kocama açarak yengeme baktım.
"Takar mı gerçekten?"
"Takar tabu. Ula Karadeniz çocuğuna denur mi ben başkasını seviyorum? Hemi de Fatih'e. Sevda karisu zaten Yıldız'ı isteydi ne zamandur da Fatih istemey diye bir şey edemiydi. Sen şimdu kendu gollarunla attun çocuğu kızun goluna. E hayde kolay gelsun." Yıldız mı? Köyden bir kızdı Yıldız, gözü de hep Fatih'teydi! Nasıl yaptım ben bunu ya? Resmen kendi ellerimle kızın yuvasını kurdum.

"Yenge, ne yapacağım ben ya?"
"Ne yapacaksun düğünlerinde bir altun takarsun artuk."
"Ya yenge, içime su serpeceğine odun atıyorsun ya."
"Senun alevun suyla sönmez, git adam akıllu gonuş çocukla."
"Olmaz! Olmamamız için bu kadar engel varken nasıl konuşayım ya?"
"Ne edersen et Selin. Yeter da bezdum ha." Diyip yanımdan gitti.

Yok ben tek başıma düşünerek kafayı yiyecektim. Cebimden telefonu çıkartıp Füsun'u aradım.
"Neredesin sen ya? Neden hiç aramıyorsun?"
"Bi dur ya, yavaş. Yarın çay bahçesine gidelim konuşacaklarım var seninle."
"Tamam olur gideriz."
"Görüşürüz." Dedikten sonra telefonu kapatıp odama çıktım.

Bu gece de sabaha kadar oturup düşünmeyecektim, uykuya ihtiyacım vardı. Ölü gibi geziyordum kaç gündür. Direkt kendimi yatağa atıp uykuya dalmaya çalıştım. İhtiyacım olduğu için çok zorlanmamıştım zaten, hemen uykuya dalabilmiştim.

———

Sabah yüzüme vuran güneşle gözlerimi açtım. Neden bütün güneş yüzümdeydi?
"Bu ne ya?"
"Sabah güneşu güzele vururmuş kalk hayde." Yengem odama girmiş penceremi sonuna kadar açmıştı yine. İlla hava alacak oda ya, donuyorum ben burada.
"Sidikli değil miydi o yenge ya?"
"E sen nasul alursan Selin. Ben güzel dedum sen sidikli diysın." Yengeme güldüm. O da sırıtarak gelip yatakta yanıma oturdu.

"Fatih, Fatih diye sayıklaydin. Ne gördün öyle?" Gözlerimi kaçırarak kafamı aşağı eğdim.
"Yo-yok öyle bir şey. Sen yanlış duymuşsun."
"Hee ben arada öyle paşamın ismini duyayrum. Yanluştur tabi." Yüzündeki sırıtışla kalkıp odadan çıktı. Rüyamda Fatih'i görmüştüm, bu doğruydu. Ama yengeme rezil olmuştum. Kızaran yüzümle kalkıp banyoya gittim. Ya yine mi kilitli bu kapı, tarih tekerrürden ibaret.

"Kim var?" İçerden gelen fön makinesi sesiyle gözlerimi devirdim.
"Selim, hadi çık ya!"
"Tamam bekle." Kapının önündeki eşiğe oturup beklemeye başladım.
"Ne yapıyorsun kız burada?"
"Selim beyin çıkmasını bekliyorum Didoş."
"Daha beklersin yalnız. Yeni girdi." Of! Hayatta şimdi çıkmazdı o.
"Kalk hadi karnın ağrır oturma öyle." Didem'e kafa sallayıp ben de onun arkasından mutfağa gittim.

Esmesin AyrılıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin