Bölüm 26

108 5 1
                                    

Gözlerimi açtığımda kocaman bir odada olduğumu gördüm. Her yer bembeyazdı. Gerçekten farklı renkte hiçbir şey yoktu. Yattığım yataktan kalkmaya çalışınca bileğimi sıkan şeyle geri oturdum. Kolum yatağa kelepçelenmişti! Korkuyla bileğimi çekmeye çalıştım. Kapının açılma sesini duyunca hemen kafamı oraya çevirdim. Semih elinde tepsiyle sırıtarak içeri girmişti.

"Uyanmışsın sevgilim." Diyerek yanıma oturdu. İğrenerek ona bakıyordum.
"Bırak beni. Bu sefer kimse seni sağ koymaz biliyorsun." Tükürürcesine konuşuyordum onunla.
"Bunların hepsini biliyorum güzelim. Ama senin kendi rızanla benim yanıma geleceğin yoktu, ben de kendi işimi gördüm. Ah senin bu vicdanın beni bitirecek Selin. Bırak kız ağlasın, seni ilgilendiren durum ne ki? Ama planımın bu kadar kusursuz işlemesi seni ne kadar iyi tanıdığımı gösteriyor değil mi?"
"Ruh hastası!" Beni oyuna getirmişti. Ve ben de kanmıştım!
"Öyle deme sevgilim, senin yüzünden babam aylarca beni bir eve hapsetti. İstanbul'a yanına bile gelemedim. Ama bak, sen geldin yine bana." Tiksinerek ona bakıyordum. Bu nasıl bir düşünceydi? Yüzüne tükürdüğümde sinirle ayağa kalkıp bağrınmaya başlamıştı.

"Anla artık, seni benden daha çok kimse sevemez! Ne olurdu ha kendi isteğinle benim olsan?"
"Asla senin olmayacağım. Öleceğimi bilsem dahi senin olmayacağım anladın mı? Senden nefret ediyorum. Asla benimle beraber olamayacaksın!" Yüzüme indirilen tokatla susmak zorunda kalmıştım. Yanağım şu an alev alev yanıyordu, ama bunu ona gösteremezdim. Hiçbir şey olmamış gibi kafamı tekrar ona çevirdim.
"İstediğin kadar vur, döv, aç bırak. Sana asla boyun eğmeyeceğim!"
Saçlarıma yapışmasıyla kafamı geriye doğru yatırdı. Yüzüme yaklaşıp bir süre inceledikten sonra konuşmaya başladı.
"Bir gün benim olacaksın Selin. Ve emin ol o gün çok yakın." Girerken elinde getirdiği tepsiyi geri alıp kapıya yöneldi.
"Biraz aç kal da aklın başına gelsin sevgilim." Diyip kapıyı çarparak çıktı.

O çıkar çıkmaz gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Kahretsin! Nasıl düşmüştüm yine onun oyununa? Yine aynı acıyı mı çekecektim? Ya yine haftalarca burada kalırsam? Belki de daha fazla. Kafamı hızlıca sağa solla sallamaya başladım. Olmazdı, dayanamazdım. Bir daha aynı şeyleri yaşayamazdım. Yaşadıklarım aklıma geldikçe ağlamam şiddetleniyordu. Kurtulacağım, kurtulacağım. Fatih seni bulur Selin, bilmiyor musun sen o deliyi? Şimdiye fark etmiştir bile yokluğumu. Hem abimler vardı, Selim vardı. Onlar beni bulurdu ki. Kendimi teselli etmeye çalışıyordum. Ama olmuyordu! Bağırarak kafamı dizime koyup sakin olmaya çalıştım.

Fatih
Selin'in telefonlarımı açmamasıyla şüphelenmeye başlayıp lavaboya bakmıştım. Orda bulamayınca bütün okulu didik didik aradım ama yoktu! Eve de gitmemişti. İyice korkmaya başlayınca okulun kamera görüntülerine bakmaya gitmiştim. Ve şüphelerim de maalesef haklı çıkmıştım. Semih iti kaçırmıştı Selin'i! Direkt yangazların yanına gittim.
"Hemen dağulun ve bulun o Semih'i bağa!" Sinirle okulun ortasında bağırıyordum. Ne yaptığımın farkında mıydım ben?
"Abim ne oldi?" Murat'ın sorusuyla ciğerimi delen cümleler döküldü dudaklarımdan.
"Götürmüş Selin'i. Ula koruyamadum o kızı ben, gözümün önünden aldu! Allah kahretsin!"
"Ne diysın abi sen, daha demin buradaydı ne oldi?"
"Ne diyorsun sen Fatih? Ne demek kaçırmış?"
"Soru sormayın da. Sen git Cengiz abilere haber ver Füsun, yangazlar siz de benimle geliyorsunuz." Sinirden yolda yürürken çarptığım insanları görmüyordum bile.

Arabaya binip karakola sürmeye başladım. Amcam orada komiserdi, kamera kayıtlarına bakarak bir şey bulabilirdik belki. Ulan Semih, seni bu sefer elimden kimse alamaz.

Hızlı sürdüğümden, kısa bir sürede karakola gelmiştik. Odasına girip baktığım da orada olmadığını gördüm. Koridora çıkıp bağırınmaya başladım.
"Süleyman Sarsılmaz nerede?" Önüme gelen her polise soruyordum. Amcam korkuyla lavabodan çıkıp bana baktı.
"Ulan ne oluyor?" Amcama cevap vermeden odasına girdim. Arkamdan o da girip masasına geçti.
"Esip gürlediğine göre kötü bir şey oldu, ne oldu Fatih?"
"Semih, Selin'i kaçırdı amca. Kamera kayıtlarına bak, ekip gönder arat bir şeyler yap ama bul o kızı. Bir saniye daha fazla kalmasın o şerefsuzun yanunda!"
"Lan nasıl kaçırdı? O ne ara geldi yine? Bana niye haber vermiyorsunuz? Bir koruma falan verirdik kıza. Hadi bu deli, siz söyleseydiniz yangazlar."

Sinirle soludum.
"Amca şimdi bunun sırası mu da? Hayde yap bir şeyler bak ben buraya sığamayrım."
"Nerede oldu bu olay?"
"Yangazlar yardımcı olun. Anlatın her şeyi en ince ayrıntısına kadar. Gidiyorum ben." Diyip kapıya yöneldim.
"Abi nereye?"
"Yardum edun dedum yangaz, abim nereyedu?"
"İşte abi." Aldığım cevapla çıkıp arabaya bindim.

Füsun
Alelacele Karademir konağına gelmiştim. Allahım nasıl söyleyecektim şimdi? Fadime babaannenin kalbine inmese iyidi. Allah belanı versin Semih, bu yaşattıkların misli burnundan gelsin. Kapıyı çalıp açmalarını bekledim. Ne olur bir şey olmasın Selin'e Allahım, ne olur. Kapı açılınca ayakkabılarımı bile çıkarmadan direkt içeri geçtim. Hepsi bana bakıyordu.

"Şimdi bir şey söyleyeceğim, ama Fadime babaanneye söylemeyin." Ayşe yenge elini ağzına götürdü, kötü bir şey söyleyeceğimi biliyordu. Selim, Cengiz abi, ve Ayşe yenge vardı şu an tek.
"Semih, Selin'i kaçırdı!"
"Gı sen ne diysın? Ne demak kaçurdi? Siz ne halt ediydınız ha? Biliyordunuz bu itin bi fuşki yiyeceğuni iki yangaz bi dangoz koruyamadular mı bir kizu?"
"Füsun sen ne diyorsun? Lan ne demek kaçırdı?" Selim'de Ayşe yenge de delirmiş gibiydi. Cengiz abinin bağırmasıyla susmuşlardı.

"Ula bi susun! Füsun, gittinuz mi polise? Ben size dedum ama vurayum diye engel oldunuz. Alun şimdu! Dua edun Selin'e bir şey yapmamuş olsun."
"Hee hele bir yapsun da bakın bakalım vurmayu size bırakıy miyim?"
"Yenge bi dur da sen de. Füsun, Fatih nerede?"
"Süleyman amcaya gittiler yangazlarla en son Selim." Selim kafasını sallayıp evden çıktı. Bu sefer kimse kurtararamayacaktı Semih'i. Hem kendini yakmıştı hem bizden birini.

Fatih
Ofise girip abimin karşısına oturdum.
"Selin kaçırıldı." Abim gözlerini açarak kafasını önündeki dosyalardan kaldırıp bana baktı.
"Ula nasul kaçırıldu?"
"Bilmıyrım abi. Ama eğer bulamazsak ben delireceğum anladun mi? Sığamayrum haburaya. Koskoca karadeniz sığamayrım! Abi kurbanun olayum bulun oni, bulun oni da şu göğsümdeki sancı geçsun." Bağırarak başladığım konuşmayı fısıltı ve dolu gözlerle bitirmiştim.

Abim sandalyesinden kalkıp karşıma oturdu.
"Bulacağuz koçum bulacağuz. Sen bekle şimdu ben bi amcamu arayayum bakayum duruma göre çıkaruz biz de." Abim odadan çıkınca masanın üstünde ne varsa dağıttım. Kahretsin! Nasıl yalnız bıraktım ben onu, nasıl benim yanımdayken götürdü o it! Çaresiz bir şekilde yere çöktüm. Gözlerimin dolduğunu hatta birkaç damla yaş süzüldüğünü biliyordum.
"Koruyamadum seni güzelum, yanına yaklaşturmayacağum dedum tutamadum sözü mi. Affet beni Selin'im, affet."

Selin
Hala aynı pozisyonda oturmuş bekliyordum. Kurtarılmayı, buradan çıkmayı bekliyordum. Akşam olmuştu ama hala hiçbir ses yoktu! Allahım, ne olur yine aynı şeyleri yaşatma bana. Kapının açıldığını duysam da kafamı kaldırıp bakmadım. Ruh hastası dudağımı patlatmıştı! Bakıp daha çok sinirlenmek istemiyordum.
"Aklın başına gelmiştir diye umuyorum hayatım, yemek yemek ister misin?" Hiçbir şey demeden karşıya bakmaya devam ettim.

"Ah Selin Selin. Açlıktan ölme uğruna gurur yapman beni çok şaşırtıyor doğrusu. Ama ben sana kıyamam sevgilim biliyorsun, o yüzden bu yemeği yiyeceksin." Eline kaşığı alıp çorba doldurduktan sonra ağzıma getirdi. Kafamı yana döndürdüm.
"Selin, sinirlenmeye başlıyorum hayatım."
Sinirle ona döndüm.
"Senin ellerinden yemek yiyeceğime açlıktan ölürüm daha iyi." Eliyle kravatını genişletip tekrar bana döndü.
"Sana bu yemeği yiyeceksin dedim!" Diye bağırmasıyla yerimde sıçradım. Ama ona belli etmeyecektim, korktuğumu ona belli etmeyecektim!

"Yemeyeceğim dedim. Ruh hastası manyak!" Benim de bağırmamla tepsiyi yere fırlattı.
"Bir kere de karşı gelme! Bir kere de benim sözümü dinle! Şimdi hem aç kalacaksın hem acı çekeceksin! Bu mu ha? İstediğin bu mu?" Titremeye başlamıştım. Eliyle kemerini çıkartıp bana doğru yaklaşmaya başladı. Korku dolu gözlerle bi ona bi elindeki kemere bakıyordum. Allahım, lütfen.
"Ya öyle ya da böyle, bir şekilde benim istediğim olacak." Kulağıma fısıldayıp geri çekildi ve bana sırıttı. Gözümü kapatıp vücudumda hissedeceğim acıyı bekledim. Sırtımda hissettiğim acıyla da çığlığımı bastıramadım. Ne olur hemen bitsin, ne olur.

Esmesin AyrılıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin