İnanılmaz bir baş ağrısıyla uyanmıştım. Dün o kadar çok ağlamıştım ki normaldi tabi. Hala Kuzey'e karşı bir şeyler hissettiğime inanamıyordum. Ona hissettiğim duyguları bu şekilde fark etmem ne kadar da kötü bir şeydi. Daha fazla düşünmek istemediğim için duş almaya kalktım. Belki bir mucize olur ve vücudumdan akan su acılarımı da alır götürürdü. Bu düşünceme gülümseyip banyoya gitmek için odadan çıktım. Kapıyı açmamla abimin kapının önünde uyuyakaldığını gördüm. Bütün gece burada mı beklemişti?
Yere oturup uyandırmaya çalıştım.
"Abim, hadi uyan bak her yerin tutulmuştur zaten. Gel benim yatağımda yat biraz, saat erken zaten daha. Hadi." Abim yavaşça gözlerini açarak yerinde doğrulmaya çalıştı. Kalkmaya çalışırken beli ağrımış olmalı ki yüzünü buruşturup elini beline götürdü.
"Ah abim ya sen neden bekledin ki bütün gece?"
"Ne yapayım kızım da bütün gece ağlayıp durdun. Bir şey olur diye de gidemedim işte." Sen ne güzel bir insansın ya. Bazen öküzlük yapsan da iyi ki benim abimdin.
"Dün babaanem falan görmedi değil mi?"
"Yok yok görünmeden çıkardım seni. Füsun'da idare etti zaten." Kafamı sallayıp abimin kalkmasına yardım ettim. Onu benim yatağıma yatırıp duş almaya gittim. Duşta o kadar uzun kalmıştım ki ellerim buruş buruş olmuştu. Banyoda üzerimi giyinip çıktıktan sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa ilerledim. Kapının çalmasıyla elimde ki yumurtayı bırakıp kapıyı açtım. Oha! Ben hala uyanamadım da rüya falan mı görüyordum acaba? Hatta kabus!"Ne işin var ya senin burada?" Kuzey karşımda durmuş beni izliyordu. Manyak mı ya bu çocuk?
"Selin konuşmamız lazım, bak dün gözüme uyku girmedi."
"Bana ne? Ben gayet rahat uyudum sen beni ilgilendirmezsin." Rahat mı uyudum? Hah. Ufak atta civcivler yesin Selin.
"Selin lütfen. Bak her şeyi yanlış anladın. Seninle onları konuşup başka kızla öpüşecek bir adam değilim ben."
"Bak umrumda değil tamam mı? Şimdi abim uyanmadan git yoksa kötü olacak. Ayrıca sen nerden buldun evimi ya?"
"Zor olmadı diyemem, meslek sırrı. Ayrıca şartla giderim." Cevap vermeyip elimi belime koyarak şartını söylemesini bekledim.
"Okulda konuşacağız."
"Kuzey, git!" Kafasını sallayıp bir iki adım geri gitti. Hiçbir şey demeden kapıyı yüzüne kapattım. Bir de utanmadan gelmiş pazarlık yapıyor benimle. Kahvaltıyı hazırlamam bittikten sonra abimi uyandırmaya gidecektim ki zaten uyanmış mutfağa geliyordu.
"Didem'de yerdik boşuna yormasaydın kendini."
"Olsun abim ya gel hadi." Beraber oturup kahvaltımızı yaptık. Hala hiçbir şey sormuyordu ve bu beni o kadar rahatlatıyordu ki. Kahvaltımızı bitirip orayı toparladıktan sonra üzerimi giyinip aşağı indim. Kapıda abimin hazırlanmasını bekliyordum."Selin." Füsun apartmandan çıkmış koşarak bana doğru geliyordu. Boynuna atlayıp bir kaç saniye sarıldıktan sonra endişeli gözlerle bana bakmaya başladı.
"Bir tanem, iyi misin?"
"İyiyim ya merak etme."
"Dün babaanneni oyalamaktan çıkamadım yanına. Eren abi ben varım sen oyala dediği için de rahattım. Ne oldu dün?"
"Hiçbir şey."
"Sen yeni bir hayat istiyorsun Selin, ben bunu görüyorum. Aslında sen hep bir kişiyi istedin, kalbin hep ona ait olacak onu da biliyorum. Ama bundan kaçtığını da biliyorum. Çünkü o senin geçmişinde de vardı değil mi Selin? Kuzey'in hiçbir şeyden haberi yok ki. Sen mutlu olmayı hak ediyorsun bebeğim, ve ben her zaman yanındayım."
"Füsun'um, sonra konuşsak?" Kafasını anlayışlı bir şekilde sallayıp tekrar sarıldı.
"Didem'e de bir şey söylemedin değil mi?"
"Yok bebeğim merak etme." Abimin uzaktan arabanın kilidini açmasıyla arabaya bindik. Yol boyunca hiçbirimiz konuşmamıştık. Zaten okula gitmek hiç istemiyordum. Onun yüzünü görmek bir de üstüne o kızın yüzünü görmek hiç mi hiç istemiyordum. Her zaman yıllar süren yol şimdi beş saniye gibi gelmişti. Geldiğimizi anladığım da istemeyerekte olsa arabadan indim.
Füsun'da inip koluma girdi. Bana destek olan böyle güzel insanların olması beni gerçekten çok şanslı bir insan yapıyordu. Okula girmemizle gözlerim istemeyerekte olsa Kuzey'i aradı. Sonuçta okulda konuşacağız demişti değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esmesin Ayrılık
Teen Fiction#mazlum 1. #gurur 3. "Susalım mı?" Sorduğum soruyla kaşlarını çattı. "Konuşmaya gelmiştuk?" "Susalım Fatih. Bu sefer susalım. Konuşması gerekenler konuşuyor zaten." Kurduğum cümleyle kaşları eski halini aldı. Gözlerimiz birbirine kenetlenmiş gibiy...