Bölüm 35

94 6 1
                                    

Dün gece Murat getirmişti beni eve. Yengemi de arayıp haber vermişti. Allahtan evde babaannem dışında kimse yoktu da görmemişlerdi beni. Odama çıkıp kendimi yatağa atmıştım direkt. Önceki gece uyumadığım için de uykuya dalmam zor olmamıştı. Şimdi ise sabah olmuş yatakta sırt üstü yatmış tavanı izliyordum. Beni kendime getiren telefonumun sesi olmuştu.

"Efendim?"
"Selin, iyi misun?"
"İyiyim yangaz. Sağ ol dün gece için."
"Bir şey değul de, abim dün fırladı gittu Yıldız'lardan. Senun yanuna falan mu geldu ya da aradu mi?" Dediği şeyle yatakta oturur pozisyonu aldım.
"Yok aramadı da gelmedi de. Yangaz beni almaya gelsene."
"Geleyum de ne oldi?"
"Sen gel. Biliyorum galiba onun nerede olduğunu."
"He tamam geliyrım." Kalkıp dünden kalan makyajı yüzümden sildim. Üstüme düzgün bir şeyler giyinince de hazırdım.

Telefon ve montumu alıp aşağı indim. Yengemler kahvaltı hazırlıyorlardı.
"Yenge, Murat gelecek şimdi de ufak bir işimiz var. Yiyin siz beni beklemeyin, amcama da bir şey uydurursun işte okula gitti falan de."
"Tamam derum de, ne işiymuş o?"
"Yengem sorma da işte, anlatırım gelince." Dışarıdan gelen korna sesiyle montumu giyindim.
"Gelmiş Murat, hadi afiyet olsun size." Diyip evden çıkarak arabaya bindim.

"Eğer gemidedur diyorsan hiç gitmeyelum çünkü Gökhan baktu, yok orada."
"Yok, sen beni kayalıklara götür."
"Kayalık? Tabi ya! Senun kaçurulduğun zaman da orada sabahlamıştu. Nasul gelmedu aklımuza."
"Sözünü bırakıp çıkıp gitmiş öyle mi?"
"Gökhan, senu bahçede ağlarken gördüğünü söyley. Duramamuş orada." Kafamı sallayıp önüme döndüm. Madem istemiyordun, ne halt yemeye verdin sen o sözü Fatih? Neden taktın o yüzüğü parmağına?

Geldiğimizde arabadan inip kayalıkların sonuna doğru gittim. Fatih kayalıklara oturmuş denizi seyrediyordu. Ben de yavaşça arkasına gittim.
"Selin?" Arkasını dönmeden benim olduğumu anlamıştı. Konuşmamıştım bile. Nasıl anlamıştı ki?
"Neden buradasın?"
"Sen neden buradaysan onun için."
"Ben senin için buradayım." Diye cevap verdiğimde ne demek istediğini anlamıştım. Neden buraya geldiğim aklıma gelince sinirli bir şekilde konuşmaya başladım.

"Nasıl kendi sözünü bırakıp gidiyorsun sen ya?"
"Sana mu soracağum ne halt yiyeceğimi?" Sinirle yerinden kalkıp karşımda dikilmişti.
Ben de sinirle elini tutup kaldırdım.
"Eğer sorsaydın parmağında bu olmazdı."
"Sen istedin bunu Selin, ne bu tavırlar şimdu?"
"Doğru ben istedim. Şimdi de paşa paşa bedelini ödüyorum!"
"İyi."
"İyi!" Diye bağırmamla ikimiz de arkamızı dönüp uzaklaştık. Kayalıkların bir ucunda o bir ucunda ben oturuyordum.

"Ben senu sakinleşturur diye Selin'i getirdum iyice estunuz." Murat gelmiş ortamızda duruyordu.
"Senin bu abinden varya hiçbir şey olmaz."
"Koca olacak daha ne olsun." Fatih'in söylediği cümleyle gözlerim doldu.
"Evet, senden koca olur. Ama bana değil."
"Senun kocan olmasunu istediğin kişi başkasu olduğu içindur." Sinirle söylediği cümleyi ilk başta anlamasam da sonradan Kuzey'i kast ettiğini anladım.

Ben bile unutmuştum hala onu sevdiğimi söylediğim yalanını, ama o unutmuşa benzemiyordu.
Sinirle yerimden kalkınca Fatih'te kalktı. İkimiz de Murat'ın yanına gidip karşı karşıya durduk.
"Evet, Kuzey olacak benim kocam. Onunla uyanacağım ben her sabah. Her gece o bana sarı-" birden belimden tutup kendine çekmesiyle susmak zorunda kaldım. Gözlerinden ateş çıkıyor gibiydi.
"Sakın, sakın o cümleni bitirme." Sessizce söylediği kelimeler kalbimde kıyametler koparmıştı. Şu an çok yakındık. Nefesi nefesimdi, kokusu kokumdu. Gözlerimi gözlerinden çekemiyordum. Gözleri dudaklarıma kayınca heyecanlanmıştım.

"Valla halamla Ali amcayı geçeceksunuz bu gidişle ha." Murat'ın gülerek kurduğu cümleyle kendine gelmiş gibi biraz geri çekilmişti. Murat'ın orada olduğunu unutmuştum ben! Beni bırakıp bir iki adım gerileyince konuşmaya başladım.
"Git, git hadi karın olacak insana!"
"Gidiyrım ula. Gidiyrım. " sinirle bağırdıktan sonra arkasını dönüp gitmişti. O gider gitmez tuttuğum gözyaşlarımı serbest bırakmıştım.

Murat yanıma gelip beni yürütmeye çalıştı.
"Hayde bak hasta olacaksun, soğuk hava. Ağlama da artuk."
"Gitti." Murat beni bırakıp karşıma geçerek omuzlarımdan tutup ona bakmamı sağladı.
"Selin, abime seni sevmiyrım kalbim başkasunda git diyen sendun. Sen canunun bu kadar yanacağunu hesaba katmadun mi? Peki abimi? Bütün gece oturmuş habu denuzun karşusuna. Ne esti, ne gürledi. Abimden bahsediyrız ha, tek kelime etmeden oturmuş buraya. Selin, neden yapaysın bunu?"

Murat'ın söyledikleriyle kafamı kaldırıp ona baktım.
"Çünkü olmaz Murat. Olmaz."
"İkinizin de hayatınu mahvedeysın. İnşallah kalkabilursun bu yükün altundan." Ne diyebilirdim ki buna? Haklıydı.
"Gidelim." Diyerek önden yürümeye başladım. Murat'ta arkamdan gelip arabanın kilidini açınca onu beklemeden geçip oturdum.
O da şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırdı. Yapacak bir şey yok Selin, kendin istedin bunu. Adam ne dese haklı!

Çalan telefonumla kendimi azarlamayı bırakıp telefonu açtım.
"Selin?"
"Efendim yenge?"
"Gelurken ekmek alsana guzum. Ama Yusuf emicemden al he."
"Tamam yenge tamam, alırım." Diyip kapattıktan sonra Murat'a döndüm.
"Çarşıya gidelim. Ekmek alacakmışız." Murat kafasını sallayıp yolunu değiştirdi. Çarşıya çok da uzak olmadığımız için hemen gelmiştik zaten. Arabadan inip Yusuf dedenin dükkana girmiştik.

"Kolay gelsin Yusuf dedem." Dememle Yusuf dede kafasını yaptığı işten kaldırıp beni görünce içten bir şekilde gülümsedi.
"Oo, hoşgeldun kizum." Yanıma geldiğinde gidip elini öptüm. Köyde hakkımda saçma sapan konuşmayan sayılı insanlardandı Yusuf dede.

"Yengem ekmek istedi." Yusuf dede yengemin babasının kardeşiydi. Çok iyi, çok kibar biriydi. Gerçekten seviyordum onu.
"Tamam kizum çıksun sıcak sıcak vereyum olur mi?"
"Olur dedem olur."
"E oturun çay içun. Beklemeyun öyle ayakta." Diyince ikimiz de oturduk. O da çırağına çay getirmesini söyleyip yanımıza oturdu.
"Ee sen nasulsun Murat uşağum?"
"İyiyum Yusuf dedem, koşturup durayruz işte."
"Aferun aferun. Öyle oturarak hayat geçmez ha. Koşacaksun ekmeğunun peşunden. Mehmet abini hep takdir etmişumdur habu konuda."
"Doğru söyleysin amcam." Çaylarımız gelince içmeye başladık.

"Kolay gelsuun." İçeri Fatma teyzenin girmesiyle Yusuf dede yerinden kalkıp işine döndü.
"Sağ olasun Fatma hanum."
"Yusuf amca bana iki tane mısur ekmeğu vercen mi?" Yusuf dede ekmekleri poşetleyip verdi. Fatma teyze etrafına bakınırken bizi daha doğrusu beni görünce yüzünü düşürmüştü.

"Dükkanun bereketu gaçmasun?" Yusuf dedeye sessizce söylediği cümleyi duymamla gözlerimin dolduğunu hissetmiştim.
"Ne diysın sen hanum? Ha o nasul söz öyle? Hiç yakışıy mi size böyle kelamlar?" Yusuf dede ayıplarcasına konuşuyordu Fatma teyzeyle.
"E ben ne demuşum. Kirlenmuş kız, ondan dedum. Bütün köy biliy bunu, ben deyince mu suç oliy?"
"Hee sen deyunce suç oliy. Köyünde işi gücü yok bunu konuşsun tamam mı? Anca boş yapun hepunuz." Murat'ta sinirle yerinden kalkıp konuşmaya dahil olmuştu.

"Sizun bildiğinuz gibi bir şey yoktur Fatma hanum. Siz seveysiniz gonuşmak için boş dedikodular çıkarmayu ama bir kızın namusuna dil uzatmak o kadar kolay değuldur. Hem diyelum ki öyle olmuş, ne değuşecek? Selin benim, bizim kizumuzdur. Ayıplanacak bir şey de yoktur. Ha bu da böyle biline, herkes edebini bilsun."
"E tabi yok diyecek bi de var mu diyecektu?"Daha fazla dayanamayarak sinirle ayağa kalktım.

"Yok! Yok diyorum anlamıyor musunuz! Kirlenmedim ben! Dokunmadı bana! Hiçbir şey olmadı duydunuz mu? Hiçbir şey! Olsaydı bile bu benim suçum mu olurdu ha? Kimse Semih'e bir şey demezken herkes beni ayıplıyor! Bu mu sizin namusunuz ha?!Hiçbir suçu olmayan, mazluma bütün suçu yıkmak mı sizin doğru anlayışınız?! Umarım bir gün böyle kötü bir olayla baş başa kalmazsınız da ne çektiğimi anlamazsınız!" Bağırarak döktüğüm gözyaşlarıyla dükkandan çıktım.

"Selin, Selin bekle da!" Murat'ın arkamdan koşarak gelmesiyle ona döndüm.
"Neden diyorsun bir de değil mi? Al sana nedeni!" Murat derin bir nefes verip tekrar bana döndü.
"Hayde gidelum elumden bir gaza çıkacak bu çarşuda. Al bunu da." Elindeki ekmeği bana verip arabaya bindi. Ben de arkasından bindim.
Gurbetten memleket özlemine dayanamadığım için gelmiştim ama memleket dediğim yer bana gurbetten daha yabancı davranmıştı. Köyümde rahat gezemez olmuştum artık. Allahım, sen bu işin sonunu hayır et.

Esmesin AyrılıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin