Gözlerimi açtığımda ilk beyaz bir oda görmemle ürksem de hastane olduğunu anlayınca rahatlamıştım. Aklıma olaylar yavaş yavaş oturunca panikle yerimde doğruldum.
"Fatih! Fatih nerede?" Serumu kolumdan çıkartmaya çalışırken hemşire yanıma gelmişti."Selin hanım lütfen sakin olun. Çok zor bir süreçten geçmişsiniz ve vücudunuz çok güçsüz kalmış."
"Fatih nerede? Onu getirin bana." Hemşire kafasını sallayıp odadan çıktı. Kapıda konuştuklarını duyabiliyordum.
"Gözünüz aydın. Hastamız uyandı." Sevinç dolu çok şükür cümlelerini duymamla birçok kişinin burada olduğunu anlamıştım. Zaten birden hepsi odaya dalmıştı.
"Gurban olurum haben sağa. Yengesinun finduğu ölüp ölüp dirildim ha. Çok şükür rabbim seni biza bağuşladu. Dualarumuzu duydi." Yengem dolan gözleriyle yüzümü seviyordu. Gülümseyerek ellerini alıp öptüm."Nasulsun iyi misun abicum? Ağrun sızun yok değul mi?" Cengiz abime döndüm.
"Yok abim merak etme."
"Çok korkuttun be kızım beni. Senin çektiğin acıyı hissettim tam şuramda." Selim elini kalbine koymuş bana bakıyordu. Ona gel buraya diyerek eğilmesini sağlayıp sarılmıştım.
"Abisinin gülü bu gülü. Hiçbir şey olur mu bu finduğa he?" Eren abime de gülümsedim.
"Karademir'lerin kızıyım ben. Allahtan başka kimseden korkumuz yok." Gülümseyerek söylediğim cümleyle hepsi gülümsemişti.Hemşirenin odaya girmesiyle konuşmaya başladım.
"Ben bugün çıkabilir miyim?"
"Dinlenmeniz lazım. Burada kalmanız daha uygun." Hemşireye cevap verecekken abimin lafa atlamasıyla ona döndüm.
"Ula ne acelen var iyice dinlen iyileş öyle çıkaruz."
"Daraldım abi burada. Her yer beyaz beyaz. Üstüme üstüme geliyor." Kafamı hemşireye çevirip konuşmaya devam ettim.
"Evde de dinlenebilirim ben. Bugün çıkmak istiyorum." Hemşire başka çaresi yokmuşçasına kafasını salladı.
"Peki madem. Ama evde çok iyi bakılmanız gerekiyor."
"Ben bakarum kuzuma hemşure hanum siz merak etmeyun." Yengemin kurduğu cümleyle gülümsedim."Peki, biriniz gelip işlemleri hallettikten sonra çıkabilirsiniz." Diyerek odadan ayrıldı. Arkasından da Cengiz abim gitti. Çıkmam için o halledecekti sanırım.
"E çıkun da giydireyum kızı. Ali sen arabaya git Selim sen de tekerlekli sandalye getur da öyle indirelum aşağu." İkisi de yengemin dediklerini yapmak için odadan çıktı.
"Eren sen de kapuda bekle paşam. E hayde." Diyip ayağa kalktı. Eren abim de çıktıktan sonra yengem üstümü giyinmek için yardımcı oldu. Üstümü giyindikten sonra odadan çıkıp Selim'in getirdiği tekerlekli sandalyeye oturdum.Aşağı inip arabaya bindikten sonra her milimini özlediğim evin yolunu izlemeye başladım. Yaşadıklarım aklıma geldikçe gözyaşlarımı bastıramıyordum. Yüzümdeki yaraları görmüşlerdi ama kaçmaya çalışırken düştüm diyip olayı kapatmıştım. Üstelemediklerine göre de Fatih bir şey söylememişti bizimkilere.
"Selin? İyi misun guzum?" Yengemin konuşmasıyla gözyaşlarımı silip gülümseyerek ona döndüm."İyiyim yengem. Yorgunum sadece biraz." Yengem pek inanmışa benzemiyordu ama üstüme gelmemek için uzatmayıp önüne dönmüştü. Eve geldiğimiz de hepsi arabadan inmeme yardımcı olup kapıya kadar getirdiler. Eve girip hemen odama çıkıp yatmayı planlarken salonda bana sarılan kişilerle bütün planım suya düşmüştü. Kafamı kaldırdığımda Didem, Esma yenge, Sevda teyze, Füsun, Osman amca, yangazlar hepsi buradaydı. Gülümseyerek bana bakıyorlardı. Masada en sevdiğim yemekler hazırlanmıştı. Bu manzara karşısında gözlerim dolmuştu. Ben böyle bir ailem olduğu için çok şanslıydım! Ama tek bir eksik vardı, Fatih neredeydi? Kendime geldiğimden beri aklımda o vardı. Öldürmüş müydü onu?
Hepsi birden bana sarılırken sırtımda hissettiğim acıyla yüzümün şekli değişiyordu. Artık daha fazla dayanamamıştım.
"Ayh. Hasta insanım ben. Nefes alayum da." Gülerek geri çekilmişlerdi.
Masaya oturup bir güzel yemeklerin hepsinden yedikten sonra yangazların kaş göz yapmasını anlamayarak kafamı ne oldu dercesine salladım. Gökhan kafasıyla dışarıyı gösterip kalktıktan sonra arkasından Murat'ta kalkmıştı.
"Ben hemen geliyorum." Diyerek ben de kalkıp arkalarından gittim.Evden çıktığımda bahçedeki çardakta oturmuş beni bekliyorlardı. Ben de yanlarına gidip oturdum.
"Hayırdır?" Gökhan bana dönüp sinirli sinirli baktı. Ne oluyor bunlara ya?
"Hiç hayur değul Selin. Sen o itin senu dövdüğini bize nasul söylemezsun?" Bunlar da mı öğrenmişti?
"Şşh sessiz ol. Duymasınlar."
"Ya hala duymasınlar diyi. Duysunlar duysunlar da hesabunu kessunlar şerefsizun." Murat'ın konuşmasıyla ona döndüm.
"Ben de bundan korkuyorum ya Murat. Hadi gidip öldürdüler diyelim Semih'i, sonra ne olacak? O mezara bizimkiler hapise. Her şey düzelecek mi yani? Mutlu mutlu yaşayacak mıyız? Değer mi ya o şerefsiz için canımızdan birinin hayatını mahvetmeye?"Dediklerimde haklı olduğumu onlar da biliyordu.
"Değmez değmez da. Yanuna da bırakmayacağuz."
"Şey, Fatih nerede?" Gökhan yanına bırakmayacağız dediğine göre öldürmemişti. Yani öyle umuyordum. Ne olmuştu peki?
Birbirlerine bakıp duruyorlardı ama hala soruma cevap vermemişlerdi. Korkmaya başlıyordum.
"Kö-kötü bir şey oldu değil mi? Öldürdü mü yoksa? Gökhan bir şey de!" sesimin yükselmesiyle beni sakinleştirmeye çalıştılar.
"Bilmiyrız Selin. Karakolda abim şu an. Ne oldi bilmiyrız.""Beni ona götürün. Hemen!"
"Saçmalama dinlenmen lazum senun." Sinirle Murat'a döndüm.
"Beni ona götürün dedim. Yoksa ben kendim gitmesini bilirim." Diyerek ayağa kalkıp yürümeye başladım.
"Tamam da tamam gel bin arabaya." Gökhan'ın seslenmesiyle arabaya bindim.Karakola gelir gelmez arabadan inip direkt Süleyman amcanın odasına gittim. Kapıyı açtığımda odada kimse yoktu. Yanımdan geçen bir polisi durdurup sormuştum.
"Süleyman Sarsılmaz nerede?"
"Başkomiserim şu an sorguda." Kahretsin! Fatih'in sorgusu olmalıydı. Ne olur böyle bir şey yapmamış olsun Allahım, ne olur.
"Selin bi koşturma da zaten yorgunsun düşüp kalacaksun bir yerde." Yangazlar da arkamdan gelmişlerdi.
"Of ne zaman bitecek bu sorgu?" Süleyman amcanın odasında oturmuş bekliyorduk.Neden hala gelmemişti bu adam ya? Sonunda kapı sesi duymamla yerimden kalktım. Süleyman amca bizi gördüğüne şaşırmıştı.
"Hayırdır çocuklar?"
"Amca Fatih nerede?"
"Nezarethanede." Nasıl böyle hiçbir şey olmamış gibi söylüyordu ya! Öldürmüş işte! Benim yüzümden hayatı mahvolmuştu!
Delirmiş gibiydim.
"Benim yüzünden! Benim yüzümden hapiste çürüyecek! Hepsi benim yüzümden!" Sayıklayarak odanın içinde dört dönüyordum."Kızım bi sakin ol. Kimsenin öldüğü falan yok." Süleyman amcanın konuşmasıyla olduğum yerde durup ona döndüm.
"Na-nasıl?" İçimden koca bir yük kalkmış gibiydi.
"Tam vuracakken biz yetiştik."
"Ama ben duymuştum. Siz yoktunuz, silah sesi duymuştum ben."
"Son anda biz yetiştik ve Fatih'in fark etmesi için ben sıktım o silahı. Bizim geldiğimiz an sen bayılmıştın." Gülümseyerek derin bir nefes verdim.
"Neden nezarethanede peki şimdi?"
"Aklı başına gelsin diye. Bir saniye daha gecikseydik katil olacaktı!"
"Görebilir miyim peki?"
"Git hadi." Süleyman amcaya gülümseyip aşağı indim.Fatih beni görür görmez ayağa kalkıp yanıma geldi.
"Selin. Ne işin var senun burada? Ne diye kalkıp geldin buraya kadar?"
"Asıl senin ne işin var burada? Süleyman amcalar yetişmese katil olacaktın! Yıllarca böyle parmaklıklar ardında mı görecektim seni he? Ya sen nasıl böyle bir şey yaparsın? Aileni, beni en önemlisi kendini hiç mi düşünmüyorsun?"
"Düşündüm ula bunların hepsinu. Ben oraya o iti öldürme düşüncesuyla geldum. Amcamlar gelmese yapacaktum da. Değerdi anlay misun? Değerdi."
"Ne için değerdi ha ne için? Hayatını karartmaya ne değerdi?"
"Senin için değerdi ula senin. Senin için kendimden vazgeçmeye değerdu." Bağırarak söyledikleri karşısında durdum.Dolan gözlerimle parmaklıkların ardında olan yüzünü okşadım. Fatih'i hak edecek ne yapmıştım ben? Nasıl böyle biri benim hayatımdaydı? Ama iyi ki vardı. İyi ki benim gamzelimdi. İyi ki benimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Esmesin Ayrılık
Genç Kurgu#mazlum 1. #gurur 3. "Susalım mı?" Sorduğum soruyla kaşlarını çattı. "Konuşmaya gelmiştuk?" "Susalım Fatih. Bu sefer susalım. Konuşması gerekenler konuşuyor zaten." Kurduğum cümleyle kaşları eski halini aldı. Gözlerimiz birbirine kenetlenmiş gibiy...