Bölüm 20

143 5 3
                                    

"Ne işin var burada?" Sorduğum soruyla gözlerini Fatih'ten çekip bana çevirdi.
"Ne demek ne işin var Selin? Hiçbir şey demeden çekip gidiyorsun. Günlerdir ne haldeyim ben sen biliyor musun?" Fatih'in bir anda kalkıp Kuzey'in karşısına dikilmesiyle hızlıca ben de yanına gittim.
"Sadecek tek bir şey sorucam, Kuzey sen misin?" Fatih'in sorusu karşısında Kuzey ilk bana baktı. Ne kadar kaşlarımı kaldırıp hayır demesini işaret etsem de, dinlememişti.
"Evet?" Fatih hiçbir şey demeden Kuzey'e yumruk atınca gözlerimi yumdum.

"Ulan kızı aldatıyorsun bir de gelmiş onu mu suçluyorsun? Yürek mi yedun lan sen?" Fatih tekrar vurmaya yeltenmişti ki yanıma gidip onu durdurdum. Sinirle kalkıp bir iki adım gerilemişti. Kuzey'de bir yandan kan akan burnunu silip bir yandan yerden kalkmaya çalışıyordu.
"N-ne? Aldatmak mı?" Sorusuna cevap vermeyip ben de Fatih'in yanına doğru yürüdüm.

"Magazini diyorsun. Bak bildiğin gibi değil o Selin."
"Bir şey bilmeme gerek yok ki."
"Bak o gece çok sarhoştum tamam mı? Kendimde bile değildim." Açıklaması karşısında daha da sinirlenmiştim.
"Kuzey, gider misin?"
"Selin!"
"Kuzey git dedim." Fatih'i daha fazla tutabileceğimi hiç sanmıyordum.
"Bak beni bi di-"
"Kız sana git diyor duymuyor musun? Yoksa ayakların işlevini yerine getiremiyor mu? Yardımcı olayum!"
"Birader sen kimsin?"
"Biraderinin-" Tekrar vurmaya yeltenmişti ki önüne geçtim.
"Fatih tamam bırak. Hiç kimsem olan birinin her şeyim olan birini sormaya hakkı yok." Kurduğum cümle karşısında ikisi de bana bakıyordu. Ama aynı bakmıyorlardı. Kuzey üzüntü ve sinirle, Fatih ise şaşkınlık ve mutlulukla bakıyordu.

"Hadi Fatih gidelim biz. Eminim Kuzey'de nasıl geldiyse öyle gidebilir."
"Peki öyle olsun. Ama sen beni dinleyene kadar ben buradayım."
Kafamı sağa sola sallayıp Fatih'in yanından ilerledim. Parktan çıkar çıkmaz bir anda Fatih'in yumruğunu duvara vurmasıyla yerimde sıçradım.
"Ne yapıyorsun sen ya?" hemen eline baktım. Elinin üstü kanamış ve kabuk atmıştı.
"Ulan biri bitiyor biri başlıyor. Ne işi var bunun burada?"
"Ben nereden bileyim Fatih! Bana mı soruyorsun bunu?"
"Evet sana sorayrum! Nereden biliyor burayı?"

Sinirle sakinleşmek için derin bir nefes verdim.
"Bak şu an bunları sorması gereken kişi benim tamam mı? Bana bağırmayı ve hesap sormayı kes."
"Ben bilirim onu geri göndermesini." Kendi kendine mırıldanmasıyla gözlerimi ona diktim.
"Ne yapacakmışsınız acaba Fatih bey?"
"Karışma sen."
"Hiçbir şey yapmıyorsun. Ben hallederim."
"Onu mu koruyorsun şimdi de? Semih'le mi uğraşalım bununla mı? Bırak ben halledeceğim."

"Hiçbir şey yapmıyorsun dedim Fatih."
"Riv riv etma Selin."
"Ya sen ne kadar inatçı bir adamsın ya. Karışma diyorum değil mi?"
"Koruma şunu."
"Onu koruduğum falan yok."
"Git evine."
"Evime gideyim öyle mi?"
"Ayynen öyle."
"Gideyim ben gideyim evime. Sana da taş kafanla iyi günler. Bak bakalım nasıl Kuzey'i hallediyorum ben."

"Selin!"
"Ne?!"
"Evine git rahat rahat otur. Geri kalan her şeyi de bana bırak."
"Bırakmıyorum ya."
"Ula bana inatçı diyen hatuna bak."
Dediği cümle daha doğrusu cümle içinde kullandığı kelimeyle duraksadım. Ama dediğimden dönmeyecektim tabi ki.
"Ben kendi işimi halledebilirim Fatih bey!"
"Ben varken buna gerek yok ama Selin hanum."

Yok ben daha fazla uğraşamayacaktım bununla. Laz işte has laz.
"Ne halin varsa gör." Diye bağırarak yürümeye başladım.
"İyi." Arkamdan bağırmasıyla ben de bağırdım.
"İyi."
"Tamam."
"Tamam. Eline de pansuman yaptır."
"Yaptırırım." Resmen birbirimizin arkasından bağrınıyorduk. Eline pansuman yaptır mı? Ağhh, neden onu düşünüyorum ki.

Burnumdan soluyarak eve girdiğimde yengem masada sarma sararken durmuş bana bakıyordu.
"Didem evde kirmizu ne varsa kaldurun ha kızgun boğamuz gelmuş."
"Delirtir bu adam insanı."
"Ne oldi gene?"
"Ne olmadı ki yenge ya."
"Neyse dur lafinu unutma, Selim geliyor akşam."
"Ne demek Selim geliyor. Nasıl, ne zaman? Yani bitmiş mi askerlik?"

Esmesin AyrılıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin