Güney:
"Ne yapıyorsun sen?!" diyerek Pınar'dan uzaklaştı.
Pınar:
"Güney..."
Güney:
"Bir daha bunu yapma sakın!" diyerek ayağa kalkmıştı ki Pınar kolunu tuttu.
Pınar:
"Sana söylemem gereken bir şey var."
Güney:
"Artık dinlemek istemiyorum seni." diyerek tekrar arkasını dönüp birkaç adım atmıştı ki Pınar'ın sesiyle durdu.
Pınar:
"Songül seni aldatıyor!"
Güney olduğu yerde kalmıştı. "Ne saçmalıyorsun sen?"
Pınar telefonunu uzattı. "Bak..."
Güney korkuyla Pınar'ın telefonunu aldı. Resme baktığında öylece kalmıştı. Resimde Songül ve Ertan vardı. Songül'ün gömleğinin düğmeleri açıktı ve Ertan sarılmış boynunu öpüyordu.
Güney sinirle ellerini yumruk yapmıştı.
Pınar kolunu tuttu.
"O seni haketmiyor.."
Güney hiçbir şey demeden hızla Pınar'ın yanından ayrılmıştı. Pınar da bu fırsatı değerlendirmek için peşinden koşuyordu.
Güney Songül'ün evine geldiğinde öfkeyle kapıya vurmaya başladı.
"Songüül!! Aç kapıyı!!"
Pınar elini Güney'in omzuna koydu.
"Güney... sakin ol. Gel bir yerlere gidelim konuşuruz."
Güney sinirle kapıya bir kez daha vurup geri çekildi.
Pınar ve Güney bir kafeye gelmişti.
Pınar ikisine de içki siparişi verdi.
"Biraz kafa dağıtırız." diye göz kırptı.