Sabah Güney uyanır uyanmaz bebeklere bakmak için kalkmıştı. İkisini de beşikte göremeyince korkuyla Songül'e seslendi.
"Songül.. Beren'le Baran yok!"
Songül:
"Nasıl yoklar?" diye panikle yataktan fırladı.
Songül üzerine sabahlığını geçirince hızla odadan çıkmışlardı. Salona geldiklerinde Baran, Selma'nın kucağında Beren de Ekrem'in kucağındaydı.
Güney:
"B.. baba.." dedi şaşkınlıkla. "Biz de çocukları bulamayınca korktuk."
Ekrem:
"Nereye gidecekler oğlum buradalar işte."
Songül de Güney de Beren'le ilgilenmelerine şaşırmıştı.
Ekrem bunu farkedince gülümsedi.
Ekrem:
"Düşündük ki bu güzellik de çok sevimli. Hem şimdilik bir erkek torunumuz var.."
Songül ve Güney gülümsedi.
Güney:
"Anne.. sen de mi böyle düşünüyorsun?"
Selma:
"Evet. Siz bana bir erkek torun verdiniz sonuçta... İkisini de seviyorum yalnız Baran'ımın yeri ayrı yine." deyince güldüler. Beren'i sevmesi bile onları mutlu etmeye yetmişti.
Güney:
"Peki Duru? Onu da seviyorsunuz değil mi artık?"
Selma:
"O kadar da değil. Sonuçta siz verdiniz erkek torunu. Onların hala bir oğlu yok."
Güney:
"Anne yapma.."
Bu sırada Baran anlayınca Songül karnını doyurmak için kucağına almıştı.
Songül:
"Güney Beren'i de getirsene altını değiştireyim."
Güney:
"Tamam güzelim." diyerek Beren'i aldı ve Songül'ün peşinden odaya çıktı.
Songül tekli koltuğa oturup tişörtünü sıyırdı ve Baran'ı emzirmeye başladı.
Güney de yatağa oturmuş kızını seviyordu.
Songül:
"Bak sevdiler Beren'i de."
Güney:
"Öyle.. Duru'yu da severler inşallah."