Güney ve Buse gülerek sohbet ediyordu.
Songül:
"Güney.."
Güney hemen ayağa kalkmıştı.
"Aşkım... Ne zaman geldiniz?"
Songül:
"Az önce geldik ama sohbete dalmışsın o yüzden duymadın herhalde."
Güney Songül'ün yanına gidip yanağına kocaman bir öpücük kondurdu.
"Ne güzel olmuşsun sen. :)" diyerek kollarını Songül'ün beline sardı.
Songül geri adım atmıştı.
"Arkadaş kim?" dedi Buse'ye bakarak.
Güney:
"Buse... Bizim memleketten bir tanıdık. İşleri varmış da burada... Buse bu güzeller güzeli kız da bitanecik aşkım Songül."
Buse:
"Memnun oldum Songül. :)"
Songül:
"Ben de."
Güney:
"Hadi içeri geçelim."
Songül önden çıkarken Güney ve Buse de peşinden çıkmıştı. Mutfağa geçtiklerinde Eylül, Ali, Meral ve Elif masaya oturmuş onları bekliyordu.
Buse'yle Eylül'ü de tanıştırınca kahvaltıya başlamışlardı.
Eylül:
"Elimiz boş gelmeyelim diye bir şeyler yapmıştık biz de." diyerek çantadan poğaça ve kurabiyeyi çıkardı.
Ali:
"Harika görünüyorlar valla."
Güney hemen poğaçadan bir lokma almıştı.
"Süper olmuş.. Hamarat sevgilim benim." diyerek Songül'ün yanağına bir öpücük kondurdu.