Güney de Songül'ün baktığı tarafa döndüğünde biraz ilerde duran salıncağı görmüştü.
Songül usul usul gözyaşları yanaklarından süzülürken güç almak istercesine Güney'in elini daha sıkı tuttu.
Güney:
"Burası neresi?" diye mırıldandı.
Songül ağır ağır salıncağa doğru ilerlerken titreyen sesiyle konuştu.
"En çok huzur bulduğum yerdi eskiden..."
Salıncağın yanına gelmişlerdi. Songül oturmaya kıyamıyor gibi ayakta dikilip usul usul salıncağın ipini okşarken anlatmaya başladı.
"Babam yapmıştı bu salıncağı bana. Bir de evimiz vardı burda." diyerek biraz ileriyi gösterdi. "Evimizi yıktılar. Ama neyse ki salıncağım duruyor."
Songül o günleri tekrar yaşıyor gibi gözlerini uzaklara dikip konuşmaya devam etti.
"Her gün babamla saatlerce burda sallanırdık. Biraz o beni sallardı biraz ben onu... Hızlı salladığımda korkardı da belli etmemeye çalışırdı." diye burukca gülümsedi. "Hem beni sallar hem de şarkılar mırıldanırdı. Bazen annem de bize katılırdı. Çeşit çeşit yiyecekler hazırlar ben salıncakta sallanırken bana onları yedirirdi... Tabi onlar yaşarken bilmiyordum o günlerin ne kadar değerli olduğunu... İnsan kaybetmeden anlamıyormuş gerçekten elindekinin kıymetini."
Songül sustuğunda gözyaşları yanaklarını sırılsıklam yapmıştı.