Güney kucağında Ceren, yanında Beren ve Baran Songül'ün mezarının başındaydı.
Beren ve Baran ağlayarak annesinin mezarının üstüne kapanırken Güney yere diz çöküp usul usul toprağı okşadı.
"Aşkım... Olmuyor sensiz... Hep bir yanımız eksik. Gülüşlerimiz yarım... İçimizde sürekli burukluk var." derken gözyaşları süzülüyordu.
Baran:
"Neden bıraktın bizi?!" diye bağırdı çaresizce. "Hani hiç gitmeyecektin?!"
Beren:
"Kıyamazsın sen bize biliyorum. Sen de istemiyordun gitmeyi. Ama gittin... Kardeşimiz sana sarılamadı bile." derken hıçkırarak ağlıyordu.
Çocuklarını bu halde gören Güney de kendini bırakmış sesli bir halde ağlamaya başlamıştı.
"Görüyor musun ne haldeyiz... Güçlü olamadım.. yapamadım. Senin eksikliğini unutturamıyorum çocuklara... Keşke.. keşke sen kalsaydın da ben gitseydim... Eminim daha güçlü olurdun.. ben.. yapamıyorum." diye başını iki yana sallarken Beren ve Baran sıkıca sarılmıştı babasına.
Güney gözyaşlarını silip burukca gülümsedi.
"Bak çocuklarımız da senin gibi.. merhametli, duygusallar. Kardeşlerine de sahip çıktılar... Biz birbirimize iyi bakıyoruz. Gözün arkada kalmasın diyeceğim ama.. diyemiyorum be Songül. Perişanız sensiz." dedi karısının toprağını avucuna alıp sıktığı toprağı öptü sanki Songül'ün bembeyaz tenini öpüyormuş gibi...
Güney:
"Sensiz yapamıyoruz.. yapamıyorum aşkım!" diye bağırırken sıçrayıp uyanmıştı.
Etrafa baktığında hastane odasında olduğunu gördü. Koltukta uyuyakalmıştı.
Beren:
"Baba iyi misin?" dedi kardeşine bakmayı bırakıp babasının yanına gelirken.
Güney:
"İ.. iyiyim." derken hala rüyanın etkisindeydi.
Beren tekrar kardeşinin yanına giderken Güney gözünde biriken yaşları sildi. Rüya o kadar etkilemişti ki elleri titriyordu. Aniden ayağa kalktı.
Güney:
"Çocuklar.. siz burda kalın ben hemen geleceğim
Beren:
"Nereye baba?"
Güney:
"Annenizin nasıl olduğunu soracağım." diyerek odadan çıkmıştı ki Ali'yi gördü. Hastaneye geldiklerinde arayıp haber vermişti Ali'ye.