Duş alırken baraj kurutmak

883 81 4
                                    

"Kızım hadi ya, bu nasıl duşmuş? Barajı kuruttun be!" Banyo kapısını yumruklarken bir yandan da salavat getiriyordum.
"Sen yağmurdan yağmura duş aldığın için anlamazsın, temizlik bu." dedi, Asuman. Sonunda gelebildiniz demek hanım efendi. Gelir gelmezde bir laf söylemeler, bir laf sokuşturmalar.
"Senin belediyenin çimleri kesim gününde çimlere uzanman gibi mi? O zaman kadar tohumlaştırdın çünkü. Çocuklarından vaz geçmek zor olmuyor mu?"
"Sen doğarken beyninden vaz geçmek ne kadar zor olduysa benimde o kadar zor oldu."
"Bak kalbimi kırıyorsun. Ayrıca böyle mi geleceksin?"
"Tabii ki, hayır. İş görüşmelerinde ne giyileceğini bilmiyor muyum ben?"
"Biliyor musun?"
"Haruuun!"
"E, giyinsene kızım o zaman."
"Beni bekliyor." dedi. Ve banyonun kapısı açıldı. Kapıya elimi dayadığım için banyonun içine düşmüştüm. Allah'ım Yarabbim ya. Bu kız beni ya sinirden psikolojik olarak ya da suikast düzenleyerek öldürecek.
"Kızım ya!"
"Ağabey, elinde sonunda açılacak bu kapı. Niye elini dayıyorsun sen?"
"Ben şimdi sana beş kardeşi bi dayıyacağım," Asuman, kolumdan tutarak kalkmama yardım etti.
"Bu aralar çok gergin ağabeyin, Hazalcığım. Hani kız olsa şey diyeceğim ama..."
"Allah Allah!" Bu Asuman da hangi ara kardeşlerimle bu kadar samimi oldu, hayret ediyorum doğrusu. Asuman'ın bıyıkları haricinde her şey yerli yerindeydi. Eski halinden eser yoktu.
"Amaaan, gel Asuman abla." Hazal'ın başına sadrazam gibi doladığı havluyu tutup ittirdim. "Doğru konuş ağabeyinle, Sadrazam Hazal Efendi."
"Siyah hilatı giydirir sana bak." dedi, Asuman. Muhtemelen anlamak için bilgi ve kültür gereken bir şey söyledi ama Hazal ile biz geri zekalı olduğumuz için anlamadık. Daha doğrusu sadece Hazal geri. Ben zekalı kısmına giriyorum.
"Gerçekten mi?" dedi, Asuman. "Siyah hilatı giyen kişi o gün idam edilir." dedi. "Osmanlı da." diye ekledi. Sonra bize, "cahiller" bakışını da atmayı unutmadı tabii ki.
"Sen tam bil biz bilmeyelim bir şey olmaz, yarım saate çıkıyoruz. Haydi, haydi!" Asuman erken hazırlanıyor olabilir ama yanında kararsızlar kraliçesi olan kardeşim Hazal var. İlk gün işe geç gitmek istemez herhalde hanım efendi. Patronumuzu ikna ederken ciğerim soldu çünkü. Adam en küçük hata da ikimizi şutlayacağını söyledi.  Şuan hayatım Asuman'ın ellerinde. Üzüldüm bak şimdi.

Hazırlanıp indim. Arabaya bindim. Kontağı çalıştırdım. Yani fazladan beş dakika verdim fakat hâlâ ortalar da yoktu Asuş. Aradım.
"Ne arıyorsun ya? Seslensene,"
"Cidden bunun için mi çemkirdin? Kızım hadisene! Ayrıca nezih bir mahalle burası, bağıramam." Yahu, ben böyle söylüyorum ama annem ve kardeşlerim gün de seksen beş kere desibel rekorunu kırıyor. Seksen dördüncü de kırıyor, seksen beşinci de o rekoru da kırıyorlar. Bu bir döngü gibi ilerliyor.
"İniyorum beş dakikaya,"
"Asuman bak geç kala..." Suratıma kapattı. Benim gibi bir insanın suratına telefon kapatıldı. Yazıklar olsun.
Telefonum çaldı. Arama ekranın da Eda yazıyor. Ya güzel, her şey mükemmel. Kız ismi olması her şeyden daha mükemmel. Fakat Eda kim? Kızın edasını çıkartamıyorum. Ehe. Böyle de komik bir insanım işte.
"Efendim?" dedim, tüm kibarlığımla.
"Harın ağabey, ben Eda. Hazal'ın arkadaşıyım. Hazal'a ulaşamıyorum da, rica etsem yanındaysa telefona bakabilir mi?"
"Hazal'a bende ulaşamıyorum Edacığım. Kendisi çok ulaşılmaz bugün."
"Nasıl yani, çıktı mı evden?"
"Evde, ağabeyim. Ama ben evde değilim."
"Pardon, ağabey. Teşekkür ederim."
"Birazdan gelir ağabeyim, serviste görüşürsünüz."
"Ne servisi?"
"..."
"AA, yani evet tabi. Hoşçakal Harun Ağabey." Ne oluyor lan? Ağabeylik iç güdülerim bu konu hakkında hiç iyi şeyler gütmüyorlar. Bu kızı hatırlıyorum hayal meyal. Çok nadir arar beni. Hazal da çok nadir telefonu duymaz zaten. Çok kuşkulandım şuan da. Kendi kendimi sinir edecekken Asuman geldi. Oovvv ve şet. Güzel, lacivert bir elbise altına kırmızı bir topuklu ayakkabı. Makyaj zaten harikulade.
"Mükemmel görünüyorsunuz hanım efendi. Bu eser kime ait?"
"Aslında annemle babama. Ama şekillendirmek Hazal Biçer'e düştü."
"Estetik cerrahi olan mı, benim kardeşim olan mı?"
"Haruuuun!"
"Çok güzel olmuşsun kız, öz halini bilmesem az daha etkileniyordum senden."
"Geri zekalı," Olsun olsun. Seviyorum ben bu lafı duymayı. Ama hâlâ aklım Hazal'da. Okula gitmelerine bir saat var, Asuman'ı bırakıp bir saatliğine kaybolayım ortalardan bari.

Şirkete girdiğimiz de otuz sekiz tane farklı surat vardı. Herkes kendi asistanını buldu demek. Kızların kız, erkeklerin yine kız. Her koşul da kız. Ama ben iş arkadaşlarıma anca kızarım. Başka işim olmaz maalesef. İş prensibi. Ama keşke böyle güzel olmasaydınız kızlar. Beni üzüyorsunuz.

Asuman'ı birkaç kişiyle tanıştırdıktan sonra odasını gösterdim.
"İnanmıyorum! Asuman?!" Koridor baştan sonra Cemre'nin çığlıkları ile doluştu.
"Ya ben hep söylerim zaten bakımsız kadın vardır, çirkin yoktur diye. Çok güzelsin bugün," diye ekledi. Asuman da kara listesine bir çizik daha ekledi sanırım.
"Sağ ol, Cemre." Artık Asuman'ı 'Kutuplardan Asuman' diye tanıştırmak istiyorum.
"Ziyarete mi geldin canım, bundan sonra düğüne mi yoksa?" Cemreciğim ne yapıyorsun?
"Ana..."
"Asuman asistanım Cemre. Yeni asistanım. Daimi asistanım. İnşallah yükselecek ama şuan öyle, odası da burası." dedim çabucacık. Yoksa alevler çıkacak alevler.
"Alpay'ın asistanıyla aynı odayı paylaşacakmışsınız," dedi Cemre, odayı göstererek.
"Ben tanıştım az önce. Çok tatlı bir kız. Çok iyi anlaşacağınıza eminim. Sonuçta zıt kutuplar birbirini çeker."
"Ayrıca da çaka..."
"Ahahah, bu gün ne komiksin Cemreciğim. Asuman, hadi geç içeri kız gelir zaten. Birazdan alt departman dan birileri gelip, gösterir size. Ben bir saatliğine kaçıyorum." dedim ve sonra kuşağına eğildim, "Geldiğim de birini öldürmüş olma."
"Katil olmak şu kızı görünce kaçınılmaz oluyor,"
"Şiiişt. Hadi Asuman, görüşürüz. Görüşürüz Cemre."
"Görüşürüz tatlım,"

Asuman'ı odaya fırlattıktan sonra kendimi arabama fırlattım. Bakalım bu bücürükler ne iş yapıyorlar? Staj bahanesi ile servise biniyorlar her gün. Nereye böyle kızlar?

Evin önüne geldiğimde servis daha yeni geliyordu. Hazal'da kapının önünde bekliyordu. Servis geldi, Hazal'ın önünde durdu ve gitti. Çok garip bir şey oldu az önce. Hazal'ı almak yerine Eda'yı bıraktı. Şimdi ikisi kapının önündelerdi. Evin arka bahçe kapısının hemen sağ tarafta, patika bir yol var. Oradan ilerlemeye başladılar. Bende arabayla çok uzaktan takip ediyordum. Patika yolunu bitirdikten sonra otobüs durağının yanında durdular. Acaba serviste hoşlanmadıkları birisi mi var, veya bugün başka bir işleri mi var diye düşünürken beyin hücrelerim yavaş yavaş ölüyordu. Birkaç dakika sonra siyah Mercedes bir araba kızların önünde durdu. Hazal öne, Eda arkaya bindi. Ben şok. Adam müzelik lan, oğlum adam müzelik! Arkeolojiye gitse incelenir. Lan Hazal! Lan Hazal!!!!!!!!!!

Sakin ol, Harun. Ne olduğunu anla ilk baş. Takip et Harun takip et. Ulan Hazal!

Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin