Kıskanç Asuman

599 60 3
                                    

"Ay, çekiştirmesene be!"
"Kızım, kaç kilo aldın? Dolabı da getirseydin keşke, zaten bana taşıttırıyorsun. Sırtlanırdım ben. Çekilsene şuradan! Sağ kolum, sol kolumdan daha uzun. Lisedeyken de daha kaslıydı, ehe."
"Iyyy, bu durumda bile abaza ve sapıksın! Az kaldı, az. Sızlanma."
"Birazdan bir BellBoy gelip, cüzdanımın içerisindeki küçük yeşil şeylere el koyacak... Ah, Asuman. Çok üzülüyorum."
Devrim ve benden daha kaslı kolları, kızın ve kendisinin eşyalarını çoktan sırtlanmış, karizmatik ve ağır adımlarla arkamda yürüyordu. Şerefsiz Devrim. Utanmazsa, kızı da sırtlayacak. Tavla gibi koltuk altına sıkıştıracak hatunu. Otelin de bahçesi bir hayli büyükmüş. Devrimle beraber bir geri zekalı olduğumuz için, en uzaktaki garaja park ettik arabayı.
"Keşke Kemer'in girişine park etseydiniz arabayı. Böyle az yürüdük, ayaklarım bana dava açacak." dedi, Asuman. Zaten vücudum da 95 kilo yük var, bir da Asuman'ın çenesi eklenince kalp krizi geçirecek gibi oluyorum. Sıcakta 'imdaaat, bayılacağım' deyip baygınlık geçireceğim şimdi. Kalp ritmim hızla artıyor.
"Asumancığım, bak ben senin eşyalarını taşıyorum zaten. Sende, o güzel çeneni taşıyorsun, o kadar kelime dağarcıyla çok zor oluyordur. Farkındayım ama mümkünse şimdilik kullanma."
"Sen bana çok mu konuşuyorsun demek istiyorsun? Ne kadar bilgi var bu beyinde, biliyor musun sen? Benim her kelimem birer kültür, birer bilgi."
"Asuman, Allah aşkına..." derken yanımızdan şirin mi şirin, ayağımızı yerden kesecek, üstelik küçük bir vantilatörü olan güzel bir Buggy geçti. Arkasında da yediz yüz atmış beş milyon tane bavul, önlerin de ise bizden kat kat zeki olan bir çift oturuyordu. Çıkmakta olan tansiyonum bu görüntüyü görünce daha fazla dayanamadı ve çıktı. Bizim gibi geri zekalılar, ilk gördüğü garaja yapışıp buraya kadar yürümesinler diye otelin Buggy servisi varmış meğerse.
"Aa, ağabey bizde binelim."
"Sus lan, on metre kalmış. Ne binmesi?"
"Kızlar yoruldu ama ağabey."
"Başlatma kızlara şimdi. Asuman, kız olalı zaten altı ay geçti. Tam olarak kız sayılmaz. Seninkisi de video çeke çeke yürüyor. Hiçbir şeyin farkında değil. Beyni olan birini getiremedin mi, oğlum?"
"Beyni olanlar çekilmiyor, ağabey. Çok dikkatliler çok yoruyorlar adamı. Bak, Asuman hayatına girdi gireli her ay bir yaş yaşlanıyorsun."
"Aslanım benim. Çok doğru dedin. Elimde atmış tane bavul olmasaydı şuan alnından öperdim."
"Sen yeterki öpmek iste, ağabeyim." diyerek, alnını yaklaştırdı Devrim. Öptüm bende. İğrenç bir görüntü saldık ortalığa. Neyse.

Sonunda resepsiyona ulaşabildik, resepsiyon ziline basıp; "Vaypaaaouut!" diye bağırasım geldi. Suratımdan saniye de doksan üç kilo ter boşalıyordu. Hiçbir yerimden nefes alamadığım için, götümü kullanmaya karar verdim. Ta ki, resepsiyonit olan hanımefendi gelene dek.
"Hi, welcome to Rixos Otel. How can I help you? Who owns the reservation?" Ben konuşacağım konuşmasına da iki üç cümle kurmaya başlasam direk götümden soluyacağım diye korkuyorum. Bir, dur be kızım! Şuan karşımda kocaman gülümseyip, İngilizce konuşan bir hatun var. Ben ise suratımdan şıp şıp, terler akıtarak kıza bakıyorum. Otele doğru gelirken arkamda Hansel ve Gratel gibi izler bıraktım. Hepsi ter izi! Vücudum da su kalmadı Allah çarpsın.
"Would you like napkin?" Kızcağız baktı, terler benden daha çok konuşuyor, peçete ister misiniz diye sordu. Canım benim ya. Hem düşünceli, hem güzel.
"Hello. we have a reservation called Harun and Harun Tokatlı. Can we sign in?" diye atıldı Asuş. Üstelik aksanla konuşuyor. Vay zalım vay! Ne güzel konuşuyorsun sen öyle... Kurtarıcı meleğim. Aynı zaman da kıskanç meleğim.

Dur bakayım, bu Devrim ve kız arkadaşı ne yapıyor? Resepsiyonun deri koltuğuna oturmuş, selfie çekiyorlar. Gerçekten çok işe yarıyorlar şuan. Aşırı memnunum ikisinden de.

"Yes, welcome back. Sea view rooms 203-204 are ready for you. Third floor. I wish you a happy day. your checkout is after three days, at twelve o'clock. Take care of yourself until that day."
"Teşekkür ederim. Görünür de bir BellBoy yok. İşlem için çağırır mısınız, lütfen?"
"Aaa, Türk müsünüz? İnanın o kadar güzel aksanınız var ki, inanın anlayamadım bile. Kod bilgisini rezervasyonunuzu alırken çoktan verdim. Bir dakika içerisinde burada olurlar, lütfen oturun. Beklettiğimiz için kusura bakmayın. Kahve veya soğuk bir şey içmek ister misiniz?"
"Yok. Teşekkür ederiz. Ayrıca teşekkür ederim."

Asuman, hanımefendiyle konuşurken benim kuruyan dilim ve damağımın hesabını kim verecek acaba?
"Kızım, istesene. Ölüyorum susuzluktan."
"Beş dakika sonra içersin. Ölmedin ya."
"Allah Allaaah. Para veriyorum ama yararlanamıyorum. Çekil, ben isteyeceğin!"
"Tükürüğünü yut, sana yağmurlu günde su yok!"
"Aaa, çirkefe bak. Kıskançsın kızım sen. Kız benden etkilendi diye beni aç-susuz bırakacak kadar gözün dönmüş senin."
"Kız senin gibi kaç tane görüyor be, asıl sen çekil şuradan!" Biz birbirimizi iktirip, kaktırdığımız sırada arkadan çok tiz bir, "Haaruun!" sesi yükseldi. Ses var görüntü yok.

Arkamı döndüğümde Meleği gördüm. Ah, Melek... Komşumuzun kızı. İlk öpüştüğüm kız. Ben yedi, melek sekiz yaşındaydı. Biz öpüştükten sonra Melek'te mide bulantısı başladı. Hamile zannettik meleği. Çok ağladık beraber. Bir kaç gün içerisin de de karnı davul gibi oldu. Tekrar ağladık. Melek her dakika lavaboya gidip, göbek deliğine su tutuyordu bebeği susuz kalmasın diye. Bazen de karnına bal sürüyordu, acıkmıştır diye. İkimiz de çok fedakarlık yapıyorduk. Ben artık kendime değil, Meleğe Cipso alıyordum. Mahalle de top oynarken, Meleğin koşmasına asla izin vermiyordum. Kararlar verildi. Ben okulu bırakıp, çalışacaktım. Meleğe ve bebeğimize bakacaktım. Ama aile büyüklerimizden birinin bunu bilmeye hakkı vardı.

Aslı ablama söylemeye karar verdik. Mahalle maçından sonra Melekle beraber eve geldik. "Sen bebeğimize su içir, ben ablamla iki yetişkin gibi konuşayım." dedim. Melek lavaboya gitti. Bende ablamın yanında, mutfağa.
"Abla?"
"Efendim, Haruncuk?"
"Ben okulu bırakmaya karar verdim." Ablam bana doğru dönüp, götüyle güldü.
"Daha bu sene başlayacaksın, geri zekalı. Daha başlamadığın bir şeyi nasıl bırakacaksın?" Haklıydı. Ama bende haklıydım. Evin reisi olarak bebeğime ve Meleğe bakmam gerekiyordu.
"Ben baba olacağım."
"Ne olacaksın ne?"
"Melek hamile."
"NE?! Ne diyorsun sen be? Ne hamilesi? Ne diyorsun sen?" Ablam çıldırmış gibi bir sağa, bir sola hareket ediyordu.
"Kimden, ne oldu? Bir şeye mi uğradı? Çabuk, polise gidiyoruz. Melek nerede?"
"Beni mi şikayet edeceksin, öz kardeşini? Ben bebeğe bakmaya hazırım. Biriktirdiğim on beş liram bile var."
"Senden mi? Oğlum sen salak mısın?" Ablam derin bir oh çekti. Kendine gelmişti. Hala olacağı için çok mutluydu anlaşılan.
"İmkansız oğlum. Yaşın kaç, başın kaç daha."
"Melek, ha-mi-le! Anlamıyor musun? Hamile! Öptüm ben meleği. Karnı şişti, midesi bulandı. Hamile o." Tiz bir kahkaha attı ablam. Sonra Meleği ve beni karşısına alıp güzelce anlattı. Meleği gönderdikten sonra elalemin kızını niye öpüyorsun deyip beni dövdü.

"Meleeek? Sosyal medyadan görüyordum ama canlısı harbiden canlıymış."
"Ahaha, hoş geldiniz otele!" deyip bana kuala gibi sarıldı. Asuman'ın dişlerinin gıcırtısını şuradan bile duyabiliyorum. Ardından Asuman'a döndü: "Merhaba, canım."
"Merhaba." Buz Asuman.
"Ben burada çalışıyorum, bir şeye ihtiyacınız olursa bir alo demeniz yeterli. Haruncuğum, sana telefon numaramı vereyim. Küçüklük anılarını depreştiririz biraz." deyip, göz kırptı. Asuman'a bakmaya korkuyorum şuan. Muhtelemen şuan bir boğa gibi ayaklarını yere sürtüyordur. Zaten Melek kırmızı ve aaaşşşırı dekolteli giyinmiş.
"Pardon, eskort olarak mı çalışıyorsunuz?" ASUŞ!
"Ne?"
"Iıı... Asumancığım..."
"Ne diyorsunuz siz?"
"Ben bir şey demiyorum. Davranışınız ve hareketleriniz öyle söylüyor."
"Sen kim oluyorsun da karışıyorsun, sana ne? Kıskandıysan yanında çöp bidonu gibi dolaşma. Kimsin ki sen? Allah bilir çalışanısındır."
"Melek, haddini bil. Asuman benim nişanlım. Nişanlımı en lüks otele getirdim. En iyisini hakediyor. Sende iyi hizmet vermek için burada çalışıyorsun. Herkes yerini bilsin. Aksi takdir de çocukluk arkadaşım demem, şikayette bulunurum." Melek suratıma, baktı, baktı ve gitti.
"Hep böyle rol yapacaksak, bari rolden yüzüğümüz olsun." deyip, güldü Asuş. Gülümsedim. Seni kimse ezemez Asuman. Ben bile.

Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin