Bugün cüzdanım ve ben çok mutluyduk. Hatta öğrencilik yıllarım da sahiplendiğim küçük akrepler bile çok mutluydu. Bir günlüğüne gün yüzüne çıkmıştı. Paramı bugün harcamayacaktım. Cüzdanım kısa süreliğine de olsa işlevini yapacaktı. Para taşıyacaktı!
Hiç vakit kaybetmeden Asuş'u aradım. Ee, ne demişler erken kalkan yol alır ve para harcar.
"Alo, Haruş?"
"Bugün günlerden cumartesi değil Asuş. Bugün günlerden 'sendeyim'. Neredesin sen? Kaçtın mı yoksa?"
"Ne kaçacağım be, cimri miyim ben senin gibi? Hazırlan hadi, aşağıdayım." Yok yok. Ben kesin kanıt getirdim biz kahvaltı yerine seyyar dan simit satın alacağız, akşam yemeğini de yine seyyar satıcıdan tavuk - pilav ikilisi yapacağız. Artık marketten de su alıp, günlük aktivitemizi tamamlarız. Yoksa bu kadar erken gelmesi çok saçma. Para harcayacaksın kızım! Kendine gel.Aşağıya indiğim de Asuman gayet şık, gayet modern ve gayet iyi giyinmişti. Şaşırdım.
"Şoförlüğü yine sen yap ama yer seçmesi benden."
"Hayhay."
"Hav, hav diyecektin. Yanlış söyledin."
"Canım benim ya, para harcayacak olmak senin seviyeni arttırmış. Eksi iki den, eksi bire yükselmişsin."
"Senin seviyenden uzaklaşmamak için pek arttırmıyorum, tatlım."
"Öyle mi tatlım? Aşağıdan yukarı düşülmez ama."
"Sen çok düşünme bunları, Haruncuğum. Anı yaşa."Şöför koltuğuna geçtiğimde, her zaman yaptığım şeyi ilk ve belki de son defa yapmadım. Ucuz ve güzel mekan düşünmedim! Duygularıma ve maaş kartıma ilk defa derman olmuştum. Bu anı uzun zamandır yaşamamıştım. Şuan aşırı mutluydum.
Asuş'un tarif ettiği yere geldik. Sarmaşıklar içerisinde bir kahvaltı mekanıydı burası. Masalar bile has odundan yapılmıştı. Canım arkadaşlarımın üstünde hunharca kahvaltı yapıyorlardı. Birazdan bende onlara katılacaktım. Hem de beleşe!
"Buraya geçen Asude ile geldik. Çok beğendim. Geç, serin olan yer şurası bak. Oraya geç."
"Güzelmiş burası."
"Güzel tabii. Senin beni götürdüğün dağın dibindeki yerle çok farklı üstelik. Kişi başı çeyrek kibrit kutusu peynir yedik orada."
"Burada sanki kibrit fabrikası mı yiyeceğiz, kızım? Sende hiçbir şey beğenmiyorsun."
"Sus, sus."Kahvaltılar geldi. Gerçekten harikule de her şey. Çok fazla seçenek var ve çok büyük şekilde koymuşlar. Hayran kalmamak elde değil. Üç gün bir şey yemesem anca hepsini yiyebilirim sanırım. Asuman da para verdiği için mi, yoksa normalde aç olduğu için mi bilmiyorum ama elektrikli süpürge mi desem, fil hortumu mu desem, girdap mı desem öyle çekiyor içine. Çiğnemeden yutuyor kız. Az önce bir dilim ekmeği öyle yuttu. 0 parçalama 0 bölünme. Çok istikrarlı gördüm Asuş'u. Yemek konusunda acaaaayip hayvanlaşabiliyor.
Yalnız az önce dikkat ettim de, bir kişilik menü 60 lira. Sağlam yere getirmiş Asuş beni. Helal, kız! Bir kez daha gözüme girdin.
Buradan kalktıktan sonra denizi başlı başına gören, teras edasında bir kafeye geldik. Manzara süper. Asuman arada önüme geçmese her şey daha güzel olacak ama işte. Katlanıyoruz, ne yapalım?
"Nereden duydun, kız burayı?"
"Ahmet amcanın geri zekalı kızı sürekli burayı söyleyip duruyordu, insan gel bir beraber gidelim der değil mi? Yoook. Anca söylesin, anca kıskandırsın. O yüzden getirdim. Ama söylediği kazar varmış orospunun. Güzel yer."
"Oha Asuman. Kuzenin o senin."
"Akraba akreptir, canım. O kuzenlik hariç her kötü şeyi yaptı bana. Yandığını görsem tükürmem bile."
"Sende kinlenince sağlam kinleniyormuşsun, ha."
"Zor ama sağlam diyelim. Bak şu nasıl, kavunun içinde dondurma ve krema koyuyorlarmış. Resmi de bu. Güzel bence. Deneyelim mi?"
"Kızım, bir içeceğe otuz beş lira mı vereceksin? Senin gibi biri üstelik? Beleş mezar görsen atlarsın sen."
"Harun, su bile söylemem sana tükürüğünü yutarsın bak. Kaşınma."
"Sustuuuum. İyi madem içelim. Nargile de söylemiyor musun?"
"İstediğin nargile olsun, Haruşuuum."İlk, ilk okulda içtim nargileyi. Sadık diye bir arkadaşım vardı. İsminin tam tersi bir arkadaşımızdı. Sıfır sadıklık, bol ihanetlik bir tip. Bana gelip, "Nargile içmeye gidelim." demişti. Bende küçüklüğün verdi akılsızlık ve normalde oluşan geri zekalılığımla, "Nar kim? O nasıl bir isim? Ne içeceğiz?" demiştim. Allah'tan kimse benim o kadar geri zekalı olacağımı düşünmedi de, espiri yapıyorum zannettiler. Hepsi güldü. Bende ayıp olmasın diye güldüm. Kafeye gidince anladım. O günden bu güne ben zekamın sınırını biliyorum ve asla zorlamıyorum.
Kafeden kalktıktan sonra, Lara yolunda yürüyüş yapalım dedik. Fakat arabayla gezdik yolu. Olsun. Ayaklarımızı, Çakmak Taşlar gibi hareket ettirdik. Bize yetti galiba. En azından bana. Biraz dolaşıp, sohbet ettikten sonra tekrar bir kafeye geldik. Normal, Işıklar'da bir kafeydi burası. Oturduk, kahvemizi içtik yanında da tatlımızı yedik. Ben ve göbeğim gayet mutluydu. Saat neredeyse sekize geliyordu. Gün bitmek üzereydi. Benim karnım da, Enbe orkestrası ile sözleşmiş gibi çalıyordu. Dur durak bilmeden, hunharca çalıyordu. Asuman'ın kendi kendine söylediği şarkı ise bu duruma eşlik ediyordu. Üzüldüm. Açım ulan!
Neyseki Asuşta açıkmış olmalı ki, kalktık oradan. Çok ünlü, çok pahalı ve çok güzel bir restaurantta geldik. Gerçekten şaşkınlığım devam ediyor. Çünkü burada bir çorba kırk lira civarında. Çorba lan, çorba!
Kebab söyledik. Ohh, kebab! Rahatım da kebab. Seviyorum bu hayatı ve kebabı. Kebabı sevmeyen erkek mi olur? Kebab candır, baştacıdır. Aynı zamanda seksen beş liradır. Ama gerçekten çok güzeldi. Kimse görmeden tabağı yalamak bile istedim. Asuman, çok şaşırdığım bir şey yaptı ve tekrar bir tatlı söyledi. Çok tatlı geldi şunan Asuman gözüme. Tatlı yerine Asuman'ı bile yiyebilirim. Ama haaaayır. Kendime sahip çıkabiliriiim. Ve sütlacımı yiyebiliriim!
Kenan ve sütlaç yendikten sonra Asuman, üzülen gözlerle bana baktı. Bende onu hemen eve bıraktım. Benzin parası hariç cebimden bir lira bile eksilmemişti. Çok şaşkındım gün boyu. Ve çokta mutlu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsizsin çünkü, yaparsın!
Humor"Valla, sende bizim öküzlüğümüzü sollayacak bir yapı görüyorum. En son sendeki pala bıyıkları rahmetli dedemde görmüştüm," "Aa! Ne güzel işte, arada dedeni anmaya fırsat veriyorum. Otur da bir dua et," "Subanallah, neler var, bize neler düşüyor...