"Sende abaza mıknatısı var!"

647 64 2
                                    

"Asuman, arkadaşların kim? Yengeç, ahtapot ve sülük mü?"
"Aa, ne kadar ayıp Haruncuğum. Senin aksine çok tatlı beyefendiler. Üstelik adları; Talat, Kerem, Yaman." Şimdi alfabetik ve uyum sırasına göre gideceğim, Talat'a tekme, Kerem'e kafa, Yaman'a da yumruk şeklinde ilerleyeceğim.
"Kızım gelsene sen bu tarafa." diyerek Asuman'ı kolundan tutarak kendime doğru çektim. "Senin Harun'un var, kızım. Üçüne bedel."
"Asuman, istersen kalış süreni uzatabilirim..." dedi. İçlerinden en yakışıklısı. Sen yürek mi yedin? Hiç demiyor musun yanındaki yakışıklı ve oldukça kaslı olan bu şahıs beni boğar, beni yerden yere çarpar, kafamı parçalar diye?
"Ne münasebet lan? Sen kimsinde böyle bir şey yapma cesaretini kendinde buluyorsun aslanım?"
"Hanımefendinin bence kendi dili ve konuşma özgürlüğü var. İstersen o cevap versin,"
"O hanımefendinin dili de benim, özgürlüğü de benim. Ya benimle, yada benim gözetimim altında."
"Sizin nesliniz bitmedi mi ya? Neden kadınları kendi çeperine bırakmıyorsunuz? Onlar da bir birey. İstediğini yaşayıp yapabilirler."
"Benim kadınlara saygım sonsuz. Siz böyle söyleyip sıkış tepiş alanlar da yer vermeyen, dışarı çıktığın da göz hapsine alarak rahatını engelleyen tiplerdensiniz. Ben az önce nişanlımı zaten tek başına, özgürce takılmasında bir sorun görmediğim için aşağı indiğinde ses etmedim. Ta ki siz kendinizi bilmeyen hayvanların, onun huzurunu bozmaya yönelik hareketler yaptığını görene dek. Benim kadınım istediği her şeyi yapabilir. Hepsinde arkasındayım. İstediği her sözü söyleyebilir. Altında benim imzam var. Ama kimse rahatsız edemez, ben dahilinde de."
"Ama hanımefendi içeceğimi kabul etti. Bu kadar da genişlik olmaz sanki Harun?" dedi, iğneleyeci bir ses tonunda. E, aferim be kızım! Beş para etmez insanların karşısında küçük düşürüyorsun beni.
"Ben üç farklı ülkede yaşadım beyefendi. Karşıma sürekli böyle naif durumlar çıktı. Herkes adabıyla geldi, içkisini verdi ufacık bir sohbet edildi, istenmediği anlaşıldı ve usulca gitti. İkram da bulunmak tıpkı misafir çağırmak kadar güzel bir harekettir. İkramı kabul etmekte, tıpkı davet edilen misafirliğe gitmek kadar kaliteli bir harekettir. Kalitesiz bir insanın algılayamacağını düşünememişim. Lütfen kusura bakmayın," Vay be Asuş! Yine yaptın yapacağını. Çocuk nal gibi kaldı. Sonra usulca uzaklaştı yanımızdan. Bir yanlış üç yanlışı birden götürdü üstelik. Lavukların üçü de çili yavrusu gibi dağıldı.
"Helal kız!" deyip, omzuna elimi koydum.
"Kuala gibi sardın yine, sal o elini yoksa o elini göt..."
"Hiiişş, tek kelime daha etme. Yoksa inanırım. Kızım sende abaza mıknatısı var. İki dakika yalnız bırakmaya gelmiyor."
"Güzel hatun taşıyamacaksan o işe hiç girmeyeceksin aslan parçası." dedi ve kokteylleri elime tutuşturup havuza atladı. Bak sen baaak. Sanki eski halini bilmiyoruz. Şuralar da bir yerde üç tane eski fotoğrafları olacaktı Asuman'ın çıkartıp portesini yaptırmaz mıyım ben şimdi? Darwin teorisi diye insanlığa haykırmaz mıyııım? Bittin sen kızım.

Neyse. Asuman'ı her türlü açıdan görebileceğim bir bar taburesine oturdum. En sevdiğim otel sınırsız akollü ve akolsüz içkinin beleşe olduğu otel türüdür. Bir cin tonik söyledim.
"Sabah sabah çarpmasın efendim?"
"Çarpışan arabalar gibi oldu hayatımız. Doldur gitsin." Doldurdu. Sekizinciden sonrasını hatırlamıyorum. Asumanlar etrafımda uçuşuyordu. Önümde arkamda, sağımda, solumda, bardağımda, avcumun içinde... Aa, avcumun içinde! Parmak kız Asuman!
"Domuz gibi içmişsin,"
"Asumaaan, avcumun içindesin baaak," deyip, avcumu Asuman'ın gözüne soktum. Kafasını hafifçe çevirdi sonra hemen toparladı kendini.
"Avcunu yalarsın anca, ne vardı bu kadar içecek?"
"Asuman klonladın mı kendini? Her yerde sen varsın."
"Kültürlü bir sarhoşsun sen. Yürü bakayım kaaaalk."
"Ben çarpar demiştim beyefendiye." İnceden ve aradan garsonun diz sesini duydum.
"Beyni fiyonk makarna gibi oldu. Sıcaktan da haşlanınca iyice şişti. Rica etsem biri yardım edebilir mi?"
"Kazım, hop, heep! Hanımefendinin biri yardım istiyor, nişanlısı odasına taşınacak." Gerisini gerçekten hatırlamıyorum. Bayılmışım.

Ertesi gün uyandığımda, Asuman'ı, Urfalı'nın et döneri sardığı gibi sarmışım. Ya kerpetenle ayrılacaktık ya ben ayılacaktım. Kerpeten bulamayınca teslim olmuş anlaşılan fakat altımda ezilmiş. Azıcık bir göbeği vardı oda yok olmuş. Yatağın içerisine doğru göçmüş hatta.

Otobüste yolculuk yapanlar bilir, yanındaki kişinin figüran ismi  "yakın" ile başlıyorsa her türlü uvuz o kişiye atılır ve öylece uyunulur. Cenin pozisyonunda yatmak isterseniz fakat sığamazsınız. Bu yüzden yolculuk boyunca yanınızdaki arkadaşınıza organlarınızı, uvzuvlarınızı anlık olarak o kişiye hediye ederseniz. Kim ilk uyursa o bu davayı kazanır.   Özellikle üniversite yıllarında yakın bir arkadaşım vardı. Adı Cemil. Sürekli olarak ilk ben uyurdum. Arada gözümü hafifçe açtığımda, Cemil'in üstünde ayaklarım olurdu. Ama ne hikmetse o da uyuyakalırdı. Ayak kokumdan bayılma ihtimalini yeni yeni düşünüyorum şuan.

Hafifçe kendimi geri çektim. Asuman yalpalandı, gözlerini hafifçe açtı, açtı, açtı ve iyice açtı.
"Hayvan! Ya sen nasıl götünle içersin de beni bu duruma düşürürsün? Garsonun birisi yanıma gelip, 'Hanımefendi nişanlınız bayıldı, bayılacak. İsterseniz bi bakın,' dedi. O üç andaval olayından dolayı seni tanıyamıyormuş gibi de yapamadım. İki garsonla beraber seni odana kadar çıkardık. Sen beni öyle sarmıştın ki beraber yatağa düştük. Öylece üstümde uyuya kaldın. Seni uzaklaştırmaya, çekmeye çalıştılar ama geleni geçeni sarıp yanına yatırıyordun. Garsonun birisi on üç dakika boyunca bizimle uzanmak zorunda kaldı. Salmadın adamı çünkü. Arkadaşı çıkartasaya kadar bütün fizik kurallarını geliştirdi ve uygulamaya koydu. Sayende çocuk kendisinde yep yeni bir ben buldu. Sınava girip fizik okumaya karar verdi. Garsonlar neredeyse makine çağıracaktı. Beni altından çıkartamadılar. Bende, 'Beni istiyor. Siz kaçın, kendinizi kurtarın' deme mecburiyetinde kaldım. Resmen canlı canlı gömdün beni. Bu ne ya?"
"Kızım, bi dur ya! Kaç saattir içinde tutuyorsun sen bunları? Sakin ol, uyandık işte."
"Bende az kalsın öbür tarafta uyanacaktım ama! Rezil olduk, reeeziiil!" Kol saatine baktı ve birden bağırmaya başladı.
"On üç dakika sonra çıkışımızı almak zorundayız. Kalk çabuk kaaalk!" Allah'ım susmuyor! Susmuyooor! İki dakika sussa zaten ben her şeyi halledeceğim. Ama yok, on saat uyudu diye hemen carlıyor. Hadsiz Asuman.

Eşyaları, kıyafetleri valizlere koyup apar topar, otelden kaçar gibi çıktık. Odaya çıkarken lobi ve koridora kustuğum için çıkışımı alırken pek hoş karşılanmadım. O cin toniğin içinde ne vardı ya?!.

Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin