19 Ekim 1994, New York
"O kadar da kötü değil."
Hayır, tam da o kadar kötüydü. Lara'ya gözlerimi devirdiğimde beni nasıl üst sınıflar olarak düzenlenilen saçma partide keyiflendirebileceğini düşünmeye çalışıyordu. Kafasında bunun için milyonlarca tilkiyi döndürüp durduğunu bilsem de, ne yaparsa yapsın burada olmaktan mutluluk duyacağımı söyleyemezdim.
Scott'ın olduğu yerde bana ne eğlence ne huzur ne de mutluluk bahşedilebilirdi.
"Ben eve gideceğim."
Omzumda kendisini sadece ileri kimya laboratuarında gördüğüm ve bütün okul tarafından 'inek' lakabı takılmış Jason Geller uyuyordu. Daha önce bir kere bile konuşmuşluğumuz olmamasına rağmen alkolü çok fazla kaçırmış olduğu için, sanki dokuzuncu sınıftan beri birbirimizin en yakın arkadaşıymışız gibi davranıp benimle anlamadığım çizgi romanlar hakkında bir şeyler konuştu. Magneto hakkında hiçbir fikrim olmamasına rağmen söylediği her şeye kafa salladım, sanki o dünyaya azımsanmayacak ölçüde hakimmişim gibi.
En sonunda başını omzuma koyup öylece uyuya kalmıştı. Kot ceketimde hissettiğim ıslaklıktan salyasının kolumda bir noktaya aktığını hissediyordum ki bu benim için iyi bir şey sayılmazdı. Lara bunu gördüğü andan itibaren yüzünü buruşturarak bana bakıyordu. Ama ne yapabilirdim ki? Çocuğun bilinci bile yerinde değildi. Okulda onu dışlamayan tek insan bu geceye kadar sanırım sadece ben olmuştum. Bunu mahvetmek istemedim.
Her ne kadar yarın sabah olduğunda ve gözlerini alkolsüz dünyaya geri açtığında bunların hiçbirini hatırlamayacak olsa da.
"Gitme," dedi Lara yalvarır gibi. "Daha yeni geldik, asıl şimdi başlıyoruz-"
"Lara sen çıldırdın mı? Gece yarısını devirdik. Hadi gidelim artık,"
"Ama daha Mason ile konuşmadım bile!"
Bir kez daha sıkıldığımı ve katlanamayacak kadar bunaldığımı belli etmek istercesine gözlerimi devirdim. Ben bunu geldiğimizden beri ifade edip durmaktan yorulmuştum ama Lara anlamamakta ısrarcı davranmaktan hiç yorulmuşa benzemiyordu.
"Scott gibi erkeklerle neden başın hep belada olmak zorunda ki?"
"Hatırlar mısın bilmem ama o senin erkek arkadaşın,"
"Bu yüzden kendini kurtar diyorum. Sadece kıskançlık krizleriyle bile baş edebilmek bir İsa sabrı gerektiriyor."
Lara sıkıntıyla bir nefes alıp verdiğinde küçük omuzları düştü. Elbisesinin askısı sağ omzundan kayıp düştü fakat bunu önemseyemeyecek kadar kalbi kırıktı. Göz kapaklarındaki parlak toz pembe parlatıcı ve rimeli geldiğimizden beri sapasağlam duruyordu, ne bir akma ne de bozulma vardı.
Muhtemelen milyon kez banyoya gidip onları tazelemişti.
"Sen nasıl Scott'tan ayrı oturabiliyorsun ki?" diye sordu. "Şimdiye senin peşine takılmış olması gerekmez miydi?"
Umursamaz bir şekilde omuz silktim. Omzumda seksen dokuzuncu rüyasını görmeye başlayan Jason Geller, hareketlenmemden rahatsız olmuş gibi huysuzca mırıldandı. Burnunu garip şekillere bürünerek buruşturup uykusuna kaldığı yerden devam ettiğinde, Lara ona aynı tiksinmiş ifadeyle bakıyordu.
"Biraz benden uzak durmasına ihtiyacım var."
Lara kaşlarını şaşkınlıkla havaya kaldırdı. "İkinizin arası iyi sanıyordum?" dedi emin olmak ister gibi.
"Scott'ı bilmiyor musun?" dedim ters ters bakarak. "Okuldaki ünvanı herkesten önce gelir. Kız arkadaşıyla arası iyi görünsün ister ama- Ah... her neyse. Hadi gidelim artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfiction"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."