"O saçlarını hemen topla!"
Teyzem, Asher'a beklemediğimiz bir şekilde sertçe çıkıştığında abim ve ben birbirimize bakakaldık. Asher tam bu sırada mutfak dolaplarından birinde sakladığımız beyaz, mutfak önlüğünü bulup askısını başından geçiriyordu. Yeşil gözleri, hepsini yarına yetiştirmeye çalıştığı siparişlerinin malzemelerini tezgaha bırakmaya çalışan minyon tipli teyzemizin üzerinde dolaşıyordu.
"Teyze lütfen artık panik yapma," dedim. Fakat teyzem mutfak tezgahındaki malzemelerin çokluğuna baktıkça kendi kendinin başına ne kadar büyük bir bela açtığını hatırlıyor ve kafayı yiyormuş gibiydi. Dolayısıyla ne söylediğimi duyduğundan bile emin değildim.
"Sen geziye gidiyorsun, Asher New York'taki arkadaşlarıyla buluşmaya gidiyor. Evde tek başıma kaldım, harika! Tam da sırasıyd-- ah, hay aksi!"
Asher ve ben yan yana durmuş, panik dolu adımlarla mutfağın bir o köşesinden bir diğer köşesine hareket etmekte olan teyzemin küçük bedenini seyrediyorduk. Ben pek şaşırdığımı söyleyemezdim ya da şaşırmış gibi davranamıyordum. Çünkü senede birkaç kez bu telaşı yaşıyorduk. Ama Asher, vaktinin büyük çoğunluğunu kampüste geçirdiği için ve istese bile mutfak işlerine yardımcı olmakta son derece beceriksiz olduğu için, bu telaşeyi unutmuş olmasını doğal karşılıyordum.
Abim arkasını bana doğru dönüp teyzem ve bendekinin aynısını giydiği önlüğünün belindeki ipleri bağlamamı talep etti. Ama dehşete düşmüş bakışları hala teyzemdeydi.
"Neden son dakikaya bırakmak zorundasın ki?"
Teyzem, poşetlerin arasından çıkan kek kalıbını hiç çekinmeden Asher'ın kafasına fırlattı. Asher, arkasında olduğumu unutmadan benim önüme geçip uzun bedeniyle orantılı olan uzun kollarını kaldırıp, kek kalıbının kafatasında yaratacağı hasardan kendini kurtartmış oldu. Artık şaşkın ya da dehşete kapılmış korkak bakışlara sahip bir ifadesi yoktu. Aksine, teyzemin telaşesinden iki dakika öncesine kadar çok daha fazla keyif almaya başlıyormuş gibi bir hali vardı.
"Siz erkekler her şey hakkında bir fikir sahibisinizdir değil mi?" diye homurdana homurdana yanımıza geldi teyzem. Asher'ın son anda kaptığı kek kalıbını elinden çekiştirerek aldı. Abimin kumral saçlarının hala toplanmamış olduğunu gördüğünde kaşlarını çattı.
"Ne?" diye sordu Asher, önce teyzeme, sonra da bana bakıp. "Yüzümde garip bir şey mi var? Yine mi sivilce çıkardım--"
"Hayır, saçlarını topla hemen!"
"Tamam, tamam." Asher, bana dönüp bileğimdeki siyah lastiklerimden birini çekiştirdi. Bunu yapmasından nefret ettiğim için ona öfkeyle baktım. Ama onun gözlerindeki ifade daha çok yapacak başka bir şeyim yok diyen türden, son derece çaresiz bir ifadeydi.
Aslında teyzem, şehir merkezindeki bir tekstil firmasının muhasebeciliğini yapıyordu. Arta kalan zamanında da kasabadaki ailelerin isteklerine göre yemek ya da tatlı siparişi alıyordu. Şu zamana kadar aldığı tatlı siparişlerinin sayısı, yemek siparişlerinin sayısından çok daha fazlaydı. Çünkü teyzem mutfağa yemek yapmak için girdiğinde genellikle sağlıklı olmasına özen gösterdiği, çok fazla yeşillik ve daha birçoğunun adını bile ilk defa duyduğum sebzeleri içeren yemekler pişiriyordu.
İnsanların talep ettikleri şeyler de genelde böyle olmuyordu. Bu yüzden teyzem eğer vegan bir ailenin partisinde servis edilecek yemeklerin siparişlerini almadıysa, genellikle tatlı ve türevlerini hazırlıyordu.
Ve mutfağa girdiğinde... sanki biz onun askerleri oluyorduk. Teknik olarak o da bizim komutanımız oluyordu. Dürüst olmak gerekirse bu rolü gerçekten fazlasıyla benimsediğini söyleyebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfic"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."