"Siktir, kolun kanıyor."
Calum'un bunu dediğini duyduktan sonra kolumun arkasında hissettiğim sızı mümkün olabilirmişçesine biraz daha arttı. Sanki yüksek sesle dile getirilmese, acıda artış olmayacakmış gibi.
Dirseğimin bittiği yerden başlayarak işaret parmağım uzunluğunda bir kesiğin kolumun arkasına yerleştiğini fark ettim. Açılan yarayı ve dinmek nedir bilmeden patlayan damarlarımdan süzülen kanı görmek midemi bulandırmıştı. Fakat ben daha bunun bile tam olarak nasıl olduğunu anlayamadan kendimi havuzun dışında buldum.
Calum hızlı bir şekilde ellerinden güç alarak kendisini de suyun içinden çıkarttı. Bir çırpıda basketbol şortunu giyerken, onun bedeninden damla damla süzülen klorlu suyun üzerine geçirmekte olduğu kıyafetleri ıslattığının farkında bile değilmiş gibi davranıyordu. Ayaklarım suyun içinde kalacak şekilde havuzun dışında oturuyordum. Kolumun arkasında duran o sızıyı hissediyordum, ama ne yapabileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Yaraya dönüp bakamıyordum bile. Ama kolumdan başlayarak dirseğime, oradan da parmak uçlarıma kadar kanlar süzülüp damlıyordu. Suyun içerisinde benim kanım zaten dalga dalga yayılıyordu. Az da olsa, havuz suyunun kirlendiği belirgindi. Yerleri de kirletip, yetkililerin ve öğretmenlerin burada tuhaf şeyler olduğunu sezerek başımızın belaya girmesine yol açmak istemiyordum. Bu yüzden kanayan kolumu vücudumun yakınlarında, daha çok kucağımın üzerinde tutuyordum.
Calum kafayı yiyecek gibiydi. Elbisem gözünün önünde duruyor olmasına rağmen dakikalarca onu aradı. Bunu yaparken sık sık homurdanıyordu. Fakat bu homurdanışlar daha çok... endişe içeriyordu. Eğer enseleneceğimizi bilmese muhtemelen bağıra bağıra dolaşırdı ortalıkta.
"Onu neyle bastırabilirim?" dediğini duydum sadece. Elbisemi fark ettiğinde ağır bir küfür etti. Kendi kendine kısık sesle söylenirken çok hızlı ve büyük adımlarla yanıma geldi. Islak vücudundan dolayı üzerinde nemlenen kıyafetlerine aldırış etmeden dizlerinin üzerine çöktü.
"Calum--"
"Sikeyim, çok fazla kanıyor bu," kolumu tutup yarada kahverengi gözlerini gezdirdi. Canım acıyordu, acımadığını söylemek yalandan başka hiçbir şey olmayacaktı.
Ama şu anda oturup canım acıyor diye ağlamaya başlarsam Calum çok daha fazla panik olacaktı ve bu kez, kontrolünün tamamını elden bırakacaktı. Bunun olmasını istemiyordum.
Gözlerim havuzun içinde kalan merdivenin kenarındaki çıkıntılı demire takıldı. Zaten merdivenin çok yakınlarında duruyordum. Calum'la yakınlaşırken farkında olmadan demirin sivri köşesi kolumdaki eti ortadan ikiye ayıracak kadar sert bir şekilde kesmiş olmalıydı. Tuhaftı ama, nasıl olduğunu hiç anlamamıştım.
Dürüst olmak gerekirse biriyle ön sevişmemi yaparken kolumun kesileceği aklımın ucuna bile gelmezdi. Gülsem mi, ağlasam mı pek karar veremiyordum.
Calum, kolumdan akan kanın birazının bulaştığı elini dağınık ve suyun değmesiyle birlikte nemlenerek kabarmasına neden olduğu kuzguni saçlarının arasından geçirirken çıldırmak üzereymiş gibi görünüyordu. Kahverengi gözleri, benim gözlerimle kolumun arkasındaki yarada mekik dokuyordu.
"Canın acıyor, değil mi?"
Saçlarımın bir kısmını omzumun diğer tarafına atarken elbisemi ıslanmayacak bir köşeye bıraktı. Ne yapması gerektiğine karar veremiyormuş gibiydi. Artık ben de korkmaya ve kendimi yeterince sakinleştirememeye başlamıştım. Bu lanet kapalı havuzun içinde kapana kısılmış gibi hissediyordum.
"Sikeyim," dedi Calum. "Hepsi benim suçum, özür dilerim."
"Saçmalama, böyle bir şeyin olacağını--"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfiction"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."