Çıkışta nasıl olduysa hiç anlamamıştım, Scott aniden koridorda dibimde bitivermişti. Müzik çalarımın kulakları kulağımda, hıncımı bir şeylerden çıkarmak istediğim vakitlerde tek kurtarıcım olan rap şarkılardan biriyle kulak zarlarıma eziyet ediyordum. Dürüst olmak gerekirse Scott'ın özellikle şimdi karşımda olmaması lazımdı.
Gözlerimi devirerek yoluma devam etmek için sağa doğru adımladığımda, kendi adımlarını benimkilerle neredeyse aynı anda sarf edip önüme tekrar geçti. Başımı kaldırıp suratına baktım. Neredeyse siyah gibi görünen koyu kahverengi gözleri tehlike kıvılcımları saçıyordu resmen, düz saçlarının bir tutamı alnına dökülüyordu. Giydiği basketbol takımının ceketi altında düzensizlikle inip kalkan omuzları bana hiç de normal bir konuşma yapmayacak oluşumuzun ufak bir ipucusuydu.
"Ne?" dedim suratına dik dik bakarak. "Yine neye sinirlendin de acısını benden çıkaracaksın?"
"Herkes olur, ama Calum Hood asla. Anladın mı Hayden?"
"Sen önce kızlarla nasıl konuşman gerektiğini öğren."
Bir adım atacaktım ki yeniden önümde durdu. Ve bu mesele artık can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Uyguladığı aptal son sınıf popülarite politikası veya lanet olası her ne yapmaya çalışıyorsa, bunun bir parçası olmak istemiyordum. Normal bir kız olmak istiyordum sadece. Bunca baş ağrısına yeter diyebilmek son zamanlarda istediğim tek şeydi. Scott beni bu konuda fazlasıyla yormuştu. Başlarda güzel giden ilişkimiz nasıl bu kadar çalkantılı suların akıntısına kapılıp denizin dibindeki girdapta boğulmaya mahkûm bırakılmıştı bilmiyordum. Belki ben de o kadar masum sayılmazdım. Ama benimle konuşmalıydı.
Konuşacaksa da bu üslupla değildi.
"Scott-"
"Hayden sen sadece benim burnumu sürtmeye çalışıyorsun. Ne yaptığını göremiyor muyum sence?"
"Her şey seninle ilgili olmak zorunda mı?" dedim öfkeyle soluyarak.
"Sen hayatın boyunca bir kere bile siktiğimin Hood'u ile konuşmuş kız değilsin." Calum'dan bahsederken tükürür gibi konuşuyor olması beni fazlasıyla rahatsız etmişti. "Sevmediğim biriyle beni kıskandırmaya çalışıyorsun ama yaptığın tek şey beni kendinden soğutmak."
Şaşkınlıkla daha fazla ne kadar hadsizleşebilecek diye sessizce bekledim. Belki de şu an, bir kızın tırnaklarını çıkarması gereken en kritik noktalardan birindeydik ama gerçekten, merak ettiğim tek şey Scott daha ne kadar ileriye gidecekti. Birbirimizden uzaklaşmıştık çünkü olması gereken buydu, ben daha fazla zarar görmek istemiyordum. Scott ne olduğu belirsiz bir akıntının onu yutup boğmasına izin verdiğini göremiyordu. Bunu ona göstermek için çok çabalamıştım ama gözünün gördüğü tek şey Calum'a olan nefretiydi.
"Sen çok saygısızsın. Böyle biri olduğunu bilmiyordum."
"Ben de senin bu kadar sürtük olduğunu-"
"Ağzını topla yoksa çeneni kırmak üzereyim Scott," dedim hızlıca. "Zaten siz ve sizin 'ahlak' kurallarınıza aykırı bir harekette bulunan kız gördüğünüz anda sürtük diye çağırmaya başlarsınız. Senin yaptığın adiliğe ne demeli?"
"Hah, ben mi? Ben ne yaptım acaba yine?"
"Lara'ya benimle konuşması için Mason üzerinden rüşvet teklif etmen gibi? Tanıdık geldi mi?"
Bu kez onu ben köşeye sıkıştırdığımı hissedebilmiştim. Bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı. Sanki gerçekten söylemek üzere olduğu tamamiyle yalan olan o 'mantıklı' açıklamasına inanacak kadar salak bir kız olduğuma inanıyordu. Kelime seçmekte başarısız olup, birkaç kesik sözcük mırıldandıktan sonra dudaklarını birbirine bastırdı. Ben ise onun karşımdaki bu kıvranışını yalnızca kollarımı göğsümün üstünde birleştirmiş, tüm sessizliğimle izliyordum.
"Ne bekliyordun ki? Lara benimle konuştuğu zaman büyülü bir şekilde sana geri döneceğimi falan mı?"
"Hayden bebeğim-"
Elimi tutmak için bana uzandı ama ben bir adım geriye giderek aramızdaki mesafeyi korudum. Haksız olduğunu biliyordu. Hem de en başından beri. Böyle davranmamalıydı. Ne bana ne de bir başkasına patronluk taslamamalıydı. Bir başkasına bu otorite manyaklığı ateşli geliyor olabilirdi, ama bana karşı kendini sadece daha küçük gösteriyordu.
"Çok değiştin, ki bunu iyi anlamda söylemiyorum. Senden uzaklaşmama neden olacak kadar değiştin."
"Hayden..." Sabırla bir nefes daha alıp verdi. "Ailemle ilgili zor bir dönemden geçiyorum. Takım içerisinde üstümde çok büyük bir baskı var. Notlarımı düzeltmezsem ne burs alabilirim ne de başka bir şey yapabilirim. Sen beni terk ettin-"
"Scott ben hak etmediğin hiçbir şey yapmadım. Son zamanlarda gerçekten çığırından çıkmış gibi davranıyorsun." Ellerimi serbest bıraktım. "Bu halinden hoşlanmıyorum. Beni korkutuyorsun. Üstelik ben sana hiçbir zaman destek olmamışım gibi konuşuyorsun, bundan da nefret ediyorum. Seni kaç kez uyardım ben?"
"Evet, siktiğimin Hood'u konusunda."
"Pekala bunu sen de çok iyi biliyorsun ki ikimizin ayrılığının Calum'la hiçbir ilgisi yok."
Bir insan, bir başkasından belki de ancak bu kadar rahatsız olabilirdi. Calum'ın adı herhangi bir cümlede geçiyorsa ve Scott da bunu duyuyorsa, neredeyse içinden öğürmek geliyormuş gibi davranıyordu. Bu da zaten kafamda oluşmuş soru işaretlerin git gide büyüyerek zihnimi, olağan halinden bir tık daha fazla esir almasına sebep oluyordu. Bunun altında yatan nedenleri öğrenebilmek için her şeyimi verebilecekmişim gibi hissettiğimi fark ettiğim anda irkildim. Ben çoğu şeye bu kadar merak duymazdım. Ve dürüst olmak gerekirse hangi taraf için endişe duyduğumu da bilmiyordum. Calum mı yoksa Scott mı?
"Ne o Hayden, ondan hoşlanmaya mı başladın yoksa?"
Scott'ın koyu renk kaşları şüpheyle çatıldı. Doğal olarak ben de daha fazla gerildim. Nasıl oluyordu da onu köşeye sıkıştırmayı başardıktan saniyeler sonra beni yeniden alt edebiliyordu ki?
"Saçmalama," dedim dik dik bakarak. "Sen kime sataşacağını şaşırmışsın artık."
"Sen bilirsin." Umursamaz bir şekilde omuz silkti. "Annesi ve babası olmayan, çıtır teyzesi tarafından büyütülmek zorunda kalan bir kızsın. Benimle ilgili bazı şeyleri taşıyamıyor olman çok normal değil mi?"
O anda ne olduğunu anlamamıştım. Hatırladığım tek şey, elimi kaldırıp yanağına tokatı yapıştırdığımdı. Hemen arkasından koridordaki insanların gözleri bizim üstümüze çevrildi. Scott'ın yana düşen başı yeniden bana doğru çevrildiğinde bembeyaz teninde yer edinen kızarıklığı gördüm. Bu tarz sert bir tepki vermemi beklemiyormuş gibi şaşkınlıkla, okuldaki itibarı zedelendiği için de kızgınlıkla bakıyordu.
Her şeyi söyleyebilirdi. Belki de gerçekten, her şeyi söyleyebilirdi. Ama benim ailemle ilgili kimsenin tek bir söz söylemeye hakkı yoktu. Zayıf noktamın onlar olduğunu biliyordu. Tıpkı benim de onun zayıf noktasının da Calum Hood olduğunu bilmem gibi.
Calum, Sean ve Matt merdivenlerden koridora çöken sessizliği anlamlandıramayan bakışlarla süzerek iniyorlardı. Herkesin sessizliğine bürünerek odak noktası haline getirdiği ben ve Scott'a baktıklarında Calum gerçekten gergin görünüyordu. Merdivenlerin son basamağını sarf edecekti ki Sean, uyarıcı bir tavırla onun koluna yapıştı.
Dönüp yeniden Scott'a baktım. Öfkeyle sert, geniş omuzları inip kalkıyordu. Kalın basketbol takımı ceketinden bile kaslarının gerginliğini görebilmek mümkündü.
"Sen sana yapılan her şeyi son derece hak eden bir pisliksin," dedim tükürür gibi. "Seninle işim gerçekten bitti, anlıyor musun? Bu yaptığın son saygısızlıktı."
Gövdesine omuzumu çarparak geçtim. Bu sefer beni durdurmak gibi engelleyici bir atılımda bulunmadı. Gitmeme izin verdi. Aramızda ne tarz bir kavga geçti de ben ona tokat attım diye düşünen bunca meraklı gözün arasından başım dik bir şekilde yürümeye çalıştım. Ama bu çok zordu. Aşağılanmış hissederken gözyaşlarıma hakim olmak gerçekten çok zordu.
Burnum sızlıyor, gözlerim yanıyordu. Yanaklarımın sıcak bir hisle kaplanarak ıslandığını hissediyordum. Merdivenlerin önünden geçtiğimde Calum, Sean'ın elinin altındaki omzunu kurtarmak için zorladı.
Arkamdan seslenip, bana yetişmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfiction"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."