Kırk İkinci Bölüm: Zaman Doldu

1.2K 141 27
                                    

CALUM

Bütün hayatımın sadece birkaç dakika içerisinde kolaylıkla başıma yıkılma ihtimalini hep görmezden gelmiştim. Şu anda bunu bu kadar olasılıkların ötesine elimin tersiyle itip durduğum için çok pişmanım. Üstelik durdurmak için, tüm bu olanları geriye sarmak ve hiç yaşanmamasını sağlamak için elimden hiçbir şey gelmiyor olması canımı daha çok acıtıyor. Çünkü beni gerçekten seven birinin kalbini paramparça ettim, evet, bunu onu seven biri olarak yaptım. İşin daha da acı kısmı burasıydı.

Tabii, artık Hayden onu sevdiğime hiçbir şekilde inanmıyordu. Gidip Özgürlük Heykeli'nin tepesine çıksam ya da Empire States Binası'ndan etrafa bağırarak onu ne kadar sevdiğimi söylesem sadece gülünç duruma düşerdim. Bu romantik falan değildi ve zaten yapabileceğim bir şey de değildi.

Kendimden nefret ediyordum. Scott Roy'dan nefret ediyordum. Ve sonra kendimden imkanı olabilirmiş gibi biraz daha fazla nefret ediyordum, bu ise sonu asla gelmeyen çıkmaz bir döngüye girip sıkışıyordu. Öylece kalıyordu. Düzeltmem için bir çare yoktu, hiç yapmamış olmamı sağlayacak bir zaman makinesi yoktu, hiç doğmamış olmamı sağlayabilecek bir imkan yoktu. Elimden hiçbir şey gelmiyordu ve bu beni gerçekten dibine kadar mahvediyordu.

Aptalın tekiydim. Scott'ın söyledikleriyle kendi kendimi bu hırsla doldururken aklımdan ne geçtiğini bile bilmiyordum. Eğer Matt ve Sean böyle bir şey yaptığımı bilselerdi, çocukluğumdan beri aşık olduğum ve birlikte olmak istediğim tek kişinin Hayden Matthews'tan başkasının olmadığını da göz önünde bulundurarak bunu bilselerdi, ikisi de beni öldürürlerdi. Kan kusmaya başlayana kadar Asher'dan dayak yerdim ki bu hiç umrumda değildi. Ben bunu hak etmiştim.

Belki de biraz daha acı olan kısmı tam da burasıydı işte. Onu başından beri kendi yanımda, benimle istiyor olmama rağmen bunu yapmam. Tek istediğim... Scott'ı öfkelendirmekti. Bana bulaşmasını kesmekti ve artık benden tamamen uzak durmasını sağlamaktı. En başından beri buydu ve anlattığım hiç kimsenin buna inanacağını zannetmiyordum; fakat hiçbir zaman Hayden'ı kullanmadım. Yani... ona söylediğim şeyler hiçbir zaman yalan değildi. Ama Scott'a olan hırsım, nefretim, kimsesizliğimle beni ezdiği için içimde beni kavurup öldüren öfkem ona bir adım atmamın etkeni oldu.

Saçma. Farkındayım, elle tutulabilir hiçbir yanı yok çünkü nereyi tutmaya çalışırsam çalışayım ellerimde öylecek kalıyor.

Hayden resim atölyesinden gözyaşları içinde bir hışımla çıkarken kendimi çamurun dibine gömülmüş gibi hissettim. Ellerim refleks olarak başıma gitti. Parmaklarımla saçlarımın köklerini kavrayıp onları çekiştirirken, sinirle inledim. Odada ne var ne yoksa her şeyi Scott'ın beynine geçirmek istiyordum. Bana ve aramızdaki iğrenç bağa olan öfkesiyle beni bu şekilde manipüle etmiş olduğu gerçeği, Hayden'ın çıkarken kapıyı arkasından çarptığı gibi suratıma çarptı.

Scott'ı pataklamak için vakit kaybetmedim. Bu zaten artık aptalcaydı. Eninde sonunda, sırf piçliğine bile olsa bir gün aramızdaki tüm o bağı ortaya dökeceğini biliyordum. Ama sadece o kadarıyla kalmış olmak isterdim. O orospu çocuğunun lanet üvey kardeşi olarak, yalnızca bu kadar.

"Sikeyim," diye kendi kendime bir küfür savurdum. Hayden'ı tamamen kaybettiğimi, bir daha asla benimle birlikte olmayacağını biliyordum ama bunu bilmeme rağmen, içimdeki bütün bencilliğimle gitmesini de istemiyordum. Belki... belki konuşursak, ona neler olduğunu bir de kendi açımdan en dürüst haliyle anlatacağıma yemin edip anlatırsam her şeyi çözüme kavuşturabilirdik. Zamana ihtiyacı varsa bunu ona sağlardım. Ve bir daha asla onu bu kadar üzecek bir şey yapmazdım.

Love Will Tear Us Apart || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin