Beni öpmüştü.
İlk başlarda sadece... şaşırmıştım. O kavga anında yakın duruyor olmamıza rağmen beni öpmesi, aklıma gelebilecek en son şeydi. Scott'la kavga ettikleri günde arkasından koştuktan sonra yüzünü avuçlarımın arasına aldığımda bir an için bende de onu öpme isteği oluşmuştu. Ama... ikimizin arasında olanların buna değmeyeceğini söylediğinde yaşadığım hayalkırıklıklarının dökülmüş parçaları hâlâ ruhumdaki hassas noktalarıma batıyordu.
Avuç içlerini yanağıma sıkıca bastırmıştı. Fakat buna rağmen beni ellerinin arasında kırılmasından korktuğu bir porselen bebekmişim gibi hissettirecek kadar nazikti. Dudakları o kadar sıcak ve yumuşaktı ki... şimdilik sadece birini yanağından öpmek gibi sadeyken kendimi kaptırmamam mümkün değildi.
Tamamen farklı bir dünyadaydım sanki. Şu anda tam olarak, olduğumuz insanlardan ve de kendi gerçekliğimizden millerce uzaktaymışız gibi hissediyordum. Bir zamanlar uzak olduğum ve çocukluğumdan beri tanıdığım o çocuk yerine, gözyaşlarımı silip saçlarımı toplayan Calum'u öpüyordum. Gerçek duyguları bana tattıran, büyülü olduğu kadar sade olan bir öpücüğü tüm gerçekliğiyle tadıyordum.
Kalbim bedenimin içinde bir yerlere olduğu yerden ayrılarak düşmüş gibiydi. O kadar çok titriyordum ki, sırtımı kendi isteğimle duvara mümkün olabilirmiş gibi daha fazla yasladım. Bu biraz uzaklaşmamıza neden olmak üzereydi ama Calum buna izin vermeyip, aramızdaki tüm mesafeyi yok ederek bedenlerimizi birbirine yasladı. Ben de sadece... yanaklarımda bekleyen ve uzaklaşma ihtimalimi bile yok etmek için oldukları yerde sıkıca duran ellerini tuttum.
Dudaklarımı aralamam için beni zorlamadı. Ama aslında bunun olmasını ne kadar çok istediğini anlamamı sağlayacak kadar tutkulu bir öpücüğe dönüştürmeye çalıştığının farkındaydım. En az onun kadar ben de istiyordum. Onu öpmeyi, ellerini tutmayı, sarılmayı... İlk defa ailemden başka birine sarılmayı bu kadar çok istediğimi hatırlıyordum. Calum'da beni çeken bir şeyler vardı. Bizzat kalbinin derinliklerinde sakladığı, kudretli ve büyülü bir parça. O parça bana aitti sanki.
Parmaklarımı simsiyah kalbinin içine daldırıp, hatalardan oluşan kanının arasından o parçaya ulaşmak istiyordum.
Dudaklarımızı ayırdım. Calum'un beni öpmeyi bitirmeyi istemediği o kadar belliydi ki, bir an için bu uzaklaşmayı başlattığımdan dolayı kendi kendime kızmaya başlamıştım. Hata yapmış gibi hissetmiştim. Bunu hissetmiş olmamın nedeni, onu öpmek ya da onun beni öpmesinin yanlış bir olay olduğu anlamına gelmiyordu. Sadece içimdeki sese kalp atışlarımdan arta kalan zamanda kulak verdiğimde, bunun şimdi olmaması gerektiğini söylediğini duymuştum. Hiç olmaması değil, yalnızca şimdi olmaması gerektiğini.
Calum nefes nefeseydi. Alınlarımızı yaslamasıyla birlikte nerede olduğunu hatırlamasına yardımcı olacakmış gibi beni duvarla arasında iyice sıkıştırdı. Baş parmağının elmacık kemiğimin üzerine çizdiği hayali daireler beni gerçek dünyaya adımlamamam için çok zorluyordu. Göz kapaklarım ağırlaşarak kapanırken, az önce onunkilerden ayrılan dudaklarımı yavaşça ıslattım. Hâlâ onu öpüyormuşum gibi sahte bir illüzyonun etkisine kapılmama neden olacak kadar gerçekçi ve yoğun bir tat bırakmıştı. Yutkunurken göz kapaklarımı yeniden araladım.
Fakat ona bakamadım.
"Kızdın mı?"
Keşke kızsaydım... keşke ona gerçekten kızgın kalabilmenin bir yolunu bulabilseydim. En azından ona karşı tek bir şey hissettiğimden emin olabilirdim. Böyleyken ona karşı öfke, endişe, korku, karşı konulamaz bir sevgi, özlem, tutku... daha ne olduklarını bile bilmediğim bir sürü duyguyu bir aradayken hissediyordum. Bu çok yorucuydu. Birisi bunca duygunun karışımını bir bombanın içine doluşturulmuş olarak göğsümün içine bırakıp, beni öylece terk etmiş gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfiction"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."