Yemek masamızı daha önce hiç bu kadar kalabalık görmemiştim. Dürüst olmak gerekirse pek de alışkın olduğum türden bir olay değildi. İstemsizce kalabalık bir ailede yaşıyormuşum hissine kapılmıştım. Hem de sadece, masada her zaman boş olarak görmeye alıştığım üç tane sandalyenin artık birkaç dakikalığına dolu olmasıyla.
Herkes -gerçekten benim haricimde herkes- bu yemeğin dünyadaki en normal olaylardan biri olduğuna kanaat getirip, tabağını bitirmekle meşguldü. Ben ise gözlerimi teker teker Matt, Sean, Calum ve Asher üzerinde dolaştırıyordum. Hemen yanımda oturan teyzem, onları bu şekilde dikizlemeye devam edersem rahatsız olmaya başlayacakları konusunda sadece beni dürtükleyerek uyarıcı bir bakış attığında bile bu eylemimi sürdürmeye devam ettim.
Hadi ama! Calum Hood evimde yemek yiyordu. Benden bağımsız bir şekilde ve en yakın arkadaşlarıyla birlikte.
Yani... en azından ben onların yakın olduklarını düşünüyordum. Daha önce hiç onları ayrı ayrı takılırken görmemiştim. Basketbol antrenmanlarında, yemekhanede, ortak sınıflarımızda denk geldiğimizde, koridorda, bahçede... kısacası her yerde üçü birlikte olurdu. Ama Calum'ın bana daha önceden etrafındaki insanlarla arasında hep bir gizli politika olduğunu söylediği vakti hatırladığımda, bu birazcık kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
Dördünün de üstünde spor kıyafetleri vardı. Dışarıdaki sonbahar yağmuru hâlâ dinmemişti. Asher'ın bu akşam kampüsten dönmeyeceğini zannederken bir anda döneceği haberini almıştım. Kapıyı açtığımda da üç tane daha eklenti paket bulmuştum.
"Hayden?"
Asher'ın sesiyle Calum'ın üzerinde dolaşan gözlerim, yakalanmış olmanın verdiği şaşkınlık ve utanç duygularına yenik düşerek kocaman açıldığında ona baktım. Başımı hayali bir şekilde iki yana sallayıp Asher'ın dikkatini daha fazla çekmemeye çalıştım. Pek ilgileniyor gibi görünmüyordu veya belki de bu şüpheci bakışlarımın hesabını teyzem yokken soracaktı. Ama şimdilik, beni yerin dibine tam anlamıyla sokmak istemiyor gibiydi.
"Tabağına dokunmamışsın," lokmasını çiğneyip kolasından büyük bir yudum aldıktan sonra yuttu. "Hasta falan mısın?"
Matt ve Sean, kendi aralarında bir basketbol maçının sonucuyla ilgili çekişmeli bir tartışma yaşıyorlardı. Teyzem ve Calum'ın gözleri önce tabağımı, sonra da beni buldu. Yutkunup gözlerimi Asher'dan çevirdim ama sonrasında kime bakmam gerektiğini bilemedim.
"Hayır, şey-"
"Lara'da bir şeyler yemiş, ondan," dedi teyzem. Nasıl anladığını ben de anlamamıştım ama benim için kritik bir durum olduğunu fark etmişti. Asher onaylarcasına başını sallayıp tabağını bitirmeye odaklanırken, teyzem bana dik dik bakıyordu.
Anlaşılan Asher'dan önce teyzemin sorgulamalarına maruz kalacaktım.
Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı tabağıma çevirdim. Çatalımla patates kızartmalarımın üzerini ezip dururken, bazı kısımlarını tabağımın köşesine sıktığım barbekü sosa batırıp çıkarıyordum. Ama gerçekten yaptığım tek şey zavallı kızartılmış sebzeye işkence çektirmek ve var olan iştahımı geri gelmemek üzere kapatmaktı.
Calum Hood ve arkadaşlarının evimde ne işi vardı?
Gözlerimi yavaşça karşımda oturan Calum'a kaldırdığımda, kahverengilerinin benimkilerle buluşmasını beklemiyordum. Çatalımı parmaklarımla sıkarken büyük ve derin bir nefes aldım ama aldığım nefes benim için yetersiz geldi.
Çünkü sinemadayken tuttuğu elim yanmaya başlamıştı. Yemin ederim, tenlerimiz birbirine değmiyordu bile ama ben o sıcaklığı tüm bedenimi sarmalayan cildimde hissedebiliyordum. Alevler beni kavuruyordu sanki. Bütün bu yakıcı hisse rağmen yeniden elini tutmayı istediğimi fark ettiğimde, içten içe bu istek beni korkutmaya başlamıştı. İstek de diyemezdim aslında, daha çok...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfiction"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."