Kotunun cebine erişmeye çalıştı. Bunu yaparken biçimli, kalın kaşları hafifçe çatıldı. Pakete eriştiğinde içinden bir tanesini çıkartıp dolgun dudaklarının arasına sıkıştırdı.
Paketi cebine yerleştirmeye çalışırken olabildiğince az hareket etmeye çalışıyordu. Muhtemelen sadece üşendiği için falandı. Dönüp bana baktığında söylene söylene ceketinin cebinden zipposunu çıkardı. Dudaklarının arasına yerleştirdiği sigarasının ucunu yaktıktan sonra zippoyu kucağıma bakmadan attı.
"Ne merak ediyorsan sorabilirsin şimdi. Seni dinliyorum."
Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Kafamı karıştırıyordu. Her türlü bahse vardım ki bu durumun ne kadar saçma gözüktüğünden haberi yoktu ve bunu bilseydi bile, umursayacağını zannetmiyordum. Çünkü tuhaf olmak veya sizin onun tuhaf olduğunu düşünmeniz Calum için bir şey demek değildi. Bununla ilgilenmezdi. Scott onun hakkında çoğu zaman neler söylerdi, hiçbirine aldırış etmezdi.
Dolayısıyla benim onu manyak bulmam ve bunu dile getirmem, Calum'ın yine aldırış etmeyeceği durumlardan birisiydi.
"Öğle arası yemekhanede bana neden ters ters baktığından başlayabilirsin mesela," dedim sitemkâr bir ses tonuyla. "Sanki beni daha önceden yapmamam gereken bir şeye tembihlemişsin de ben yine seni dinlemeyip yapmışım gibi baktın."
Omuz silkti. Sigaranın elinden gelse bütün zehriyle birlikte dumanını içine çekecekti, o kadar ki uzun soluklu nefesler alıyordu. Aldıkça, yanakları içeriye doğru çöküyor ve elmacık kemiklerini ortaya çıkarıyordu. En sonunda dumanı dudaklarının arasından yavaşça bıraktığında karnımda tuhaf bir his oluştu.
"Ben senin beni niye böyle seyrettiğini soruyor muyum?"
"Kafan mı iyi senin? Ne içiyorsun sen?" Kemikli parmaklarıyla kavradığı sigarasını aldım. Hayretler içinde dönüp bana bakarken, markasının West olduğunu gördüm.
"West mi içiyorsun?"
"İyidir,"
İyi tat verdiği söylenilen bir İngiliz sigarasıydı. Asher da bunu kullanıyordu, o yüzden biliyordum. Nedensizce Calum'ı kendime biraz daha yakın hissetmiştim ama dışarıdan bu çok saçma görünüyordu. Yani... sadece ağabeyimle aynı marka sigarayı tüketerek kendisini zehirliyor diye bunu düşünmem ne kadar olasıydı ki?
"Tamam, neyse." Sigarayı alması için ona geri uzattım. "Soruma cevap alabilir miyim?"
Uzattığım sigaraya dönüp bakmıyordu bile. Odaklandığı tek şey, gözlerimdi. Bana yine öyle bakıyordu. Nasıl olduğunu anlatamıyordum, tam olarak benim de anladığım söylenemezdi çünkü. Sezinlediğim tek şey, kahverenginin en sıcak tonuna bürünen parlak gözleriyle bana bir şeyler ifade etmeye çalışıyor olduğuydu.
"İçmek ister misin?"
Kaşlarımı çattım. "N-ne?"
Kaşlarıyla parmaklarımın arasında tuttuğum ve beklettikçe külü artan sigarayı işaret etti. "İçmek ister misin diye sordum, basit bir soruydu bence," diyerek dalga geçti.
Kül giderek büyüdüğü için köşeye bir yere silkeledim, ben yapmasam zaten kendisi düşecekti. Bunu yapmamı da bütün dikkatiyle seyrederken, dudağının kenarı yukarıya doğru usulca kıvrıldı.
"Hepimiz senin iyi kızlardan olmadığını biliyoruz, Matthews."
"Onuncu sınıflarda her gün kafayı çekip gelen Maisie Handerson da değilim ama, üstelik hiç sigara içmedim."
Kaşlarını havaya kaldırdı. Sanki doğrusunu biliyordu da ben yalan söylüyordum, o da bunu yakalamış gibi iğneleyici bakıyordu.
İçimde nedensizce ona kendimi kanıtlama isteği doğdu. Ki bu çok... zavallıcaydı. Eğer aynısını ben Calum'a yapmış olsaydım, ortaokuldan kalma tanışıklığımıza dayanarak asla böyle davranmayacağını biliyordum. Ama elimde değildi. Sürekli beni bu şekilde iğneliyor olması bir raddeden sonra ezik gibi hissetmeme neden oluyordu. Bundan hoşlanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfic"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."