Otuz Dokuzuncu Bölüm: Yıldızlar, Yağmur ve Aşk

1.5K 156 53
                                    

Yatağımda, hemen yanımda uzanan bedenini bana biraz daha yaklaştırdı. İkimizin de gözleri tavandaki yıldızlı yapıştırmalarımdaydı. Abim onları tavanıma yapıştırırken bazı takım yıldızlarına benzetmeye çalışmıştı. Kafasına göre bir tanesini seçip yapmak istediğinde ondan annem ve babamın burcunun takım yıldızını yapmasını istemiştim. Annem kasım, babam ise aralık doğumluydu ve ikisi de yay burcuydu.

Elbette Calum'a bu anlamı söylememiştim. Sormadan söylemek, belki bilmek istemediği bir detayla kafasını şişirmeme neden olacakmışım gibi hissettiriyordu bana. Ama yaptığım şeyi anlamlı bulacağından emindim. O çok... derin bir çocuktu. Her ne kadar yüzeysel bir bakış açısına sahip olduğuna inanmamızı istese de, öyleydi.

"Şimdi biraz uykun geldi mi?" diye sordum. Ellerim karnımın üzerindeydi. Başımı sağıma çevirip, gözleri tavanımdaki yapıştırmalarda dolaşan Calum'a baktım.

"Aşağıda uyuyabilmemin imkanı yok, Hayden."

"Yerini yadırgayan insanlardan mısın?"

"Hayır," diye mırıldandı. "Sen olmadan uyumak zorunda olmayı yadırgıyorum."

Yavaşça yutkundum. Karnımın içinde canlanıp, vakit kaybetmeden kanat çırpmaya başlayan kelebeklerin coşkusunu hissedebiliyordum. Ellerimle onlara katıldığımı belirtmek istercesine karnıma dokundum. Bütün damarlarımda var olandan çok daha farklı bir can dolaşıyordu sanki.

Başını yavaşça soluna doğru çevirdi, yani bana baktı. Koyu renk kirpiklerini kırpıştırarak bir süre beni izledi. Kahverenginin en sıcak tonuna ait gözlerindeki girdaba kapılmak ve Calum'da kaybolmak benim için son zamanlarda çok daha kolay olmuştu. Ona bakıyordum ve her şey... anlamından uzaklaşıyordu. Görünmez iplerle ona bağlı olduğumu hissediyordum. Ona bakmasam da ya da etrafımda olduğunu görmesem bile, varlığını bu iplerin titreşimiyle hissedebiliyor gibiydim.

"Bu gece burada uyuyabilirsin."

Kaşlarını hafifçe alnına kaldırdı. "Asher?"

"Sadece benimle uğraşmak için yapıyor," dedim ufak bir şekilde tebessüm ederek. "Eğer gerçekten bir erkek arkadaşım olmasını sorun etseydi, Matt'le olsa bile, burada kalmanıza izin verir miydi sence?"

Kavganın vermiş olduğu negatif etkiyle bunun farkına daha öncesinden varamadığı çok belirgindi. Ama ben söyleyince, haklı olduğumun farkına vardı. Kaşlarını eski haline döndürdü ancak gözlerinde var olan o düşünceli ifadesi yerini koruyordu.

"Güveninizi kaybetmemek benim için önemli," dedi Calum.

"Kaybetmeyeceksin," diye fısıldadım. "Bugün seni nasıl koruduğunu görmedin mi?"

Gülümsemesi çok zayıftı. Sanki söylediklerimin doğru olduğuna inanmaktan ziyade, inanmak istiyormuş gibi bir hali vardı. Bu da tamamen istemsiz bir şekilde canımı yakmıştı, durgunluğu içime oturmuştu. Yük gibi değil ama, canımı acıtacak kadar ağır bir darbe gibiydi.

Calum'un bizimle ilgili konularda kendini neden yetersiz ve kötü gördüğünü bir türlü anlayamıyordum. Açıkçası artık buna bir anlam getirmeye çalışmak zihnimi zorlayıp boşa yormuş olmaktan öteye gitmeyecek kadar kör bir noktada tıkanmıştı. Calum'la ilgili her şeyin neden FBI tarafından sıkıca korunuyormuşçasına gizli tutulduğunu bilmiyordum. Ama bunca gizem artık beni hasta etme boyutuna ulaşmıştı.

Sorunum güvenememe ya da boş bir merak değildi. Gerçekten ailesini tanımak istiyordum. Tanıştırmak zorunda değildi. Onlardan bahsetmesi bile yeterdi. Çünkü bu şekildeyken kendimi... açıklanması zor bir biçimde tuhaf hissediyordum. Belki tabir etmesi çok ağır olacaktı ama, bir yabancı gibiydi. O her şeyimi biliyordu. Gerçekten de her şeyimi biliyordu. Abimi, teyzemi, şu anda hayatta olmamalarına rağmen annem ve babamı, en yakın arkadaşımı, Dr Pepper içmekten nefret ettiğimi ve kaset çalarımdaki tüm şarkılarıma varıncaya dek hakkımdaki her şeyimi biliyordu. Ve bunları gerçekten bilmek istediği için bildiğinin de farkındaydım.

Love Will Tear Us Apart || hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin