"Kendine dikkat et."
Asher atkımı boynuma takarken istemsizce gözlerimi devirdim. Beni yolculamaya sürpriz bir şekilde teyzem de gelmeyi başarmıştı ve ikisi birden bu cümleyi kaçıncı defa kurmuşlardı, artık saymayı bırakmıştım.
Teyzem bu sefer kendi çantasından beremi çıkarttı. Felix, yanımızda sessiz bir şekilde beklemeyi teyzem beremi elime tutuşturduğu anda bırakmıştı. Baygın bakışlarım teyzemden uzaklaşıp usulca Felix'e döndüğünde, kıkırdamaktan anında vazgeçmişti. Elini pardon dercesine kaldırırken, abim Felix ve bana bakıyordu.
Beni güçlü kolunun altına çekip, omuzumun üzerinden atarken ikisinin de gösterdiği bu korumacı tavırların birbirimizden ilk defa uzak kalıyor oluşumuzdan kaynaklandığının farkındaydım. Biz bir yerlere tatil için olsa bile hep birlikte gitmiştik. Genelde Asher ve ben gideceğimiz yeri seçip öncesinden ayarlardık ama bazen, teyzemin çalıştığı iş yeri beklenmedik mesailer çıkartabiliyordu. Böyle durumlarda tatil planlarımızın tamamını iptal ederdik ve asla iki kişi hareket etmezdik. Hep üç kişi olurduk.
Fakat şimdi böyle değildi. Sadece üç gün, iki gece boyunca birbirimizden uzak kalacak olmamıza rağmen teyzem son derece hüzünlüydü. Beni daha önce hiç tek başıma bir yere göndermeyen Asher'ın da evdeki boşluğuma dayanamayıp New York'taki arkadaşlarını bu tarihlere göre ayarladığının farkındaydım.
Gittiği her yerin telefonunu kullanıp, otelden beni arayacaklarına o kadar emindim ki.
Asher, işaret parmağını Felix'e doğru kaldırdı. "Kız kardeşim kendi başının çaresine bakabilir, ama yine de birbirinize dikkat edin," dedi.
Yanımızda tek başına beklemekte olan Felix de bunu yaklaşık otuzuncu kez falan duymuş olmalıydı. Ben bu tarz yinelemeli tembihleme cümlelerine alışkındım, benim ailem panik insanlardı çünkü. Ama Felix birazcık şaşkın ve de tedirgin olmuşa benziyordu. Zaten abim ve teyzem çocuğun etini bükmekten beter edercesine bizi tembihlememiş olsalar bile birbirimizi yalnız bırakacağımızdan değildi.
Fakat, aileleri bilirsiniz. Hiç söylememişler gibi bazı şeyleri sık sık tekrar etmenin kötü bir tarafı olmadığını düşünürlerdi.
"Okul gezilerinin çoğunu bilirim. Bazı primatlar sana ot, alkol gibi şeyler içirmeye kalkarlarsa onlara sana öğrettiğim gibi vur," dedi Asher bana dönüp.
"Valizine biber gazı koydum zaten," diye ekledi teyzem, abime karşılık. "Ayrıca geçen gün market alışverişinden aldığım çilekli kekleri de en üste güzelce serdim. Yemekler kötü olursa onlardan atıştırabilirsiniz."
Felix bize sudan çıkmış balık gibi bakıyordu.
Ailemin hiç alışkın olmadığım kadar korumacı tavırlar takınmalarına şaşırmasının yanı sıra, onu yolcu etmeye okuldaki pek çok son sınıf öğrencesinin ailelerinde olduğu gibi onunkilerin gelmeyişinin burukluğunu yaşadığının farkındaydım. Felix'in anne ve babası da üniversitede öğretim üyesi olarak çalışıyorlardı. Bugün de cuma olduğu için ve biz çoğu okulun ders saatinde yola çıkıyor olduğumuz için, onlar gelememişlerdi.
Aslında üzülmüyormuş gibi görünmeye çalışsa da, sadece benimkilere baktığında bile içinde oluşan burukluğun yansıması, kemik gözlüklerinin arkasındaki yeşil gözlerine yansıyordu. Bunu teyzemin de, Asher'ın da gördüğünün farkındaydım.
Üçümüz de ayrı ayrı anlamlarla yalnız kalmak zorunda olmanın ne demek olduğunu o kadar iyi bilen insanlardık ki...
Dalgın bakışlarla geziye giderken kullanacağımız araç olarak seçilmiş büyük otobüsü izleyen arkadaşımın elini tuttum. Kemikli, zayıf parmakları buz gibiydi. Ben kendiminkini montumun ceplerinde tuttuğum için sıcaktı. Felix, elimdeki sıcaklığı hissettiğinde başını çevirdi. Gülümsediğimde o da elini tutuşuma karşılık verdi ve bana aynı samimilikte gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfic"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."