Avuçları arasında dururken gerçekten de benden istediği gibi, kendi dünyamdan uzaklaştığımı hissedebiliyordum. Teninde çok farklı bir büyü vardı. Bu dünya üzerinde milyonlarca kavruk ten, ılık dokunuş, güzel bir gülümseme, kadife kadar yumuşak ses ve dağınık kuzguni saçlar olabilirdi. Ama hiçbirinin bana dokunduğunda Calum'un hissettirdiklerini hissettirebileceğini zannetmiyordum.
Başımı eğdim. Botlarımın ucunu görebiliyordum. Calum'un avuçları, yüzüne bakmam için beni bir süre boyunca zorladı. Kalp atışlarımın göğüs kafesimde bıraktığı yoğun darbeleri hissedebiliyordum. Hissetmekten daha da öte, kulaklarıma uğultu halinde dolduklarını fark ettiğimde bedenime bunca yoğun duygunun bir zarar vermesinden korktum.
Calum'un bana ne yaptığını bilmiyordum. Daha doğrusu, benimle ne yapmayı düşündüğünü. Çünkü her şey bir anda olmuştu. Bir anda hayatımın içine, yetinmeyip kalbime doğru çok cesur adımlar atmıştı. Ve bir yer edinmeyi başardığını yüreğime ağır gelen bazı şeylerden hissedebiliyordum. Sert bir rüzgarın akımına kapılıp saatlerce atmosferde savruluyordum sanki. Bana çok zarar veriyor ama diğer yandan hiç bu kadar da iyi hissetmemiştim dedirtiyordu.
Lara ve Scott, Calum'un yanlış olduğunu söylemişlerdi. Fakat Asher'ın çevresinde iyi anlamda yer edindiğini gördüğümde abim de hata yapmış olamaz diyordum. Benim belki de tecrübesizliğime denk gelmişti ve ona inanmak gibi bir hata yapmış olabilirdim. Ya Asher? Onun benden çok daha fazla sağlam çıkan öngörüleri vardı. Elbette her insan hata yapabilirdi ama söz konusu Asher'a gelince buna imkansız gözüyle bakıyordum. Ben biraz daha eve kapanık bir şekilde büyümüştüm ama Asher vaktinin büyük çoğunluğunu sokaklarda harcamıştı. İnsanları iyi ya da kötü olabilecek her anlamda ayırt edebileceği kadar deneyime sahip olmuştu.
Ben yanıldıysam... abim de mi yanılmıştı?
"Hayden."
Avuçlarının arasında tuttuğu yüzümün bana dokunmakta olduğu dakikalara meydan okuyarak ısındığı hissedebiliyordum. Yüzümü kendi yüzünü görebileceğim şekilde kaldırırken gözlerimin içine baktığı ifadesi son derece yumuşak ve naifti. Ondan görmeye alışkın olmadığım kadar narin bakıyordu kahverengileri.
"Sen konuşmak istiyorsun diye bu sana uyacağım anlamına gelmiyor."
Başını yavaşça salladı. "Bana kızgınsın."
"Evet," dedim sert bir şekilde. "Sana çok kızgınım. Çünkü artık saçmalıyorsun ve bunlarla uğraşmak benim canımı sıkıyor. Bana böyle davranmaya hiç hakkın yok. Ben sana kötü bir şey yapmadım."
"Biliyorum."
"Bu mu?" Gittikçe daha çok sinirlediğimi hissedebiliyordum. Sanki bunu da bilerek yapıyormuş gibiydi. İşleri ne kadar yokuşa sürdüğünün farkında mıydı hiç? "Sadece bu kadar mı? Beni bu saçma odaya bildiğini söylemek için mi kilitledin?"
"Hayır, Hayden... beni dinle."
"Eğer yine şu ben ne mal olduğumu biliyorum zırvalamalarına gireceksen dinlemek istemiyorum. Gerçek cevaplara ihtiyacım var benim. Kaçamak yapıp duran biriyle yorulmak istemiyorum. Beni anlarsın belki."
"Sikeyim, elbette seni anlıyorum." Gözlerimin içine pür dikkatle bakarken onunla daha önce yaptığımız bütün konuşmalardan çok daha ciddi bir noktada olduğumuzu fark ettim. "Benim sadece o gün kafamın içi bok gibiydi ve biraz kendimi dinlemek istedim. Sinirliyken bazen ne yaptığımı ya da ne söylediğimi bilmiyorum."
Başımı iki yana salladım. Bana karşı hâlâ dürüst davranmadığını o kadar iyi biliyordum ki. Zırvalıyordu işte. Ben de burada karşısında saf saf bana gerçekleri söyleyecek diye bekliyordum. Hayatımda kendimi daha önce hiç bu kadar yorgun ve kırılmış hissetmemiştim. Calum'un beni anlayacağına inanarak veya ona güvenmemi istediğinde böyle yaparak aptallık etmiş olabilir miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Tear Us Apart || hood
Fanfiction"Sen benim bir daha asla rastlayamayacağım bir düştün."