after alyssa • malik

worthing

"Alyssa, bebeğim. Odanı karıştırabilir miyim?"

Sabahın erken vakitleri. Ve Zayn yaklaşık on dakikadır benden odamı karıştırma izni almaya çalışıyor, neden bilmiyordum. Gözlerimi açacak gücüm yoktu ama daha fazla ona katlanamadığımda sadece "Tamam." diye mırıldanmış ve sonra da yataktan atladığını duymuştum. Sonrası benim için yine uykuydu. Tekrar ne kadar uyuduğumu bilmiyorum. Uyandığımda onu yerde göğüs üstü uzanmış ve dirseklerinden destek alarak doğrulmuş bir halde kara kalem çizimlerimle dolu defterimin her sayfasını detaylıca incelerken buldum.

"Hiç uyumaz mısın?"

Bana baktı ve gülümsedi. "Yeterince uyuyorum." Sonraki sayfaya geçti. "Yaptıkların o kadar güzel ki... Sen gerçek bir sanatçısın. Evet. Gerçeksin. Her şeyinle."

"Gitmen gerekmiyor mu?"

"Gitmemi mi istiyorsun?" Bana baktı. İçeri giren gün ışığı ela gözlerini açık yeşil gibi gösteriyordu. Ve esmer teni parıldarken ona sarılma isteği ile dolmuştum.

"Hayır. Şu ünlü işleri, bilirsin. Benimle çok zaman geçiriyorsun da."

"Şu sıralar tatil gibi bir şeyde olduğumuz için takılıyorum. Anlarsın ya. Takılmak. Eğlenmek. Sen ve ben."

Anlamamıştım ama anladığımı söyledim.

"Bugün dışarı çıkalım mı?" diye sordu defterimi kapatıp oturur pozisyona geçtikten sonra.

"Dışarı mı?"

"Evet. Dışarı. Eğleniriz. Sonra belki yıldızların altında sevişmek istersin ha? Ben isterim doğrusu. Çok isterim."

Zayn Malik ile dışarı çıkmak. Sonuçları ile karşılaşmaya cesaretim var mıydı? Tüm o magazin haberleri, hayranlar ve hayranların bakışları, mesajları...

"Tamam." dedim. "Çıkalım."

"Harika."

"Yanıma gel ve bana sarıl." dedim gülerek. Buna ihtiyacım vardı. O da güldü ve ayağa kalkıp yatağa tırmanarak yanıma uzandı. Kollarıyla bedenimi kavrayıp üstüne çekti ve kendimi bir bebek gibi onun üzerinde buldum. İşte bunu sevmiştim. Belki biraz daha burada uyuyabilirdim.

"Turne meselesini düşündün mü?"

"Hala düşünüyorum."

"Bebeğim. Evet. Bunda düşünecek ne var ha? Söyle bana. Benimle gel. Dünyayı keşfedip müzelerin tuvaletinde sevişelim."

Yine gülüp burnumu boynuna yasladım. Çok hoş bir kokusu vardı ve uzun bir süre burada durmak istiyordum. Fakat bir müddet sonra midesinden sesler gelmeye başlamış ve bu da kalkıp birlikte kahvaltı hazırlamamıza neden olmuştu.

Kahvaltıdan sonra üzerimizi değiştirdik. Üzerine dünkü kıyafetlerini giymişti. Koyu gri kot pantolonu, siyah beyaz çizgili bir gömlek ve bol deri ceket; Bense sıradan bir kot pantolon, üzerime de lacivert ve üstünde rengarenk, farklı boyutlarda gezegen işlemeleri olan bir kazak giymiştim. Parlak turuncu saçlarımı tararken Zayn gömleğini kokladı.

"Bunlar kokuyor." dedi iğrenerek.

"İstersen Londra' daki evine gidebiliriz. Sonra günümüzü orada geçiririz."

"Bir mağazaya gidip de alabiliriz. Evet. Gitmeye gerek yok."

Fakir düşünmeyi kesmeliydim.

Evden çıktıktan sonra karşı kaldırıma park edilmiş siyah Range Rover' ına baktım.

"Kaç tane araban var?"

"Hiç saymadım. Bilmiyorum."

Arabasına bindikten sonra yaptığı ilk şey güneş gözlüğünü takmak ve radyoyu açmak oldu. Bense çantamdaki paketten bir dal alıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Paketi kapatmadan Zayn de kendisi için bir tane almıştı.