sorry

4.5K 303 94
                                    

Damien ile neredeyse bir aydır her gün konuşuyor ve görüşüyorduk. Bunun en güzel yanı ise tamamen arkadaşça olmasıydı. Çoğu zaman birlikte resim çiziyor ya da akvaryuma giderek huzur verici mavi ışıkların altında balıkları izleyerek sohbet ediyorduk. Bu bir rutin olmuştu. Tıpkı benim gibi onun içinde de problemler vardı ve birbirimize iyi geldiğimiz bir gerçekti. Muhtemelen bu yüzden konuşmayı hiç kesmiyorduk.

Yaklaşık yarım saattir telefonda konuşurken bana babasıyla geçen gün yaptığı kampta olanları anlatıyordu ve ben de bu sırada odamdaki dağınıkları topluyordum.

Ateş yakma hikayesine kahkahalar ile gülerken kapının zili çaldığında onun sözünü kestim. "Bir dakika bekle. Kapı çaldı."

"Ya? Kimi çağırdın?"

"Andrea gelecekti. Dün akşam konuştuk. Bugün Londra' dan dönüyor."

"Kimi çekecek demiştin?"

"Dua Lipa sanırım. Belki şu Jenner kızlarından birisi de olabilir. Hiç ilgili de-" Kapıyı açtığımda onun yüzünü görmem ile felç geçirir gibi dondum. Çarpıntı yapan kalbim göğsümü yakarken telefonun diğer ucunda konuşmaya devam eden Damien' ın sesi sadece bir vızıltıdan ibaretti.

Beni gördüğü anda gözleri doldu ve bakışlarını yere eğdi. Ellerini nereye koyması gerektiğini bilemezmiş gibi birleştirirken "Damien." dedim zorlukla. "Birazdan. Seni arayacağım." Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım.

Hala ayakta durmayı nasıl becerebildiğimi bilmiyordum. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Bana yaptığı her şey gözlerimin önüne gelirken o acı tekrar kalbimin üzerine binmiş, boğazım kurumuş ve ani bir üşüme gelmişti.

"Biraz... Biraz konuşabilir miyiz? Lütfen. Bir daha karşına çıkmayacağım."

Bu anın bir gün geleceğini biliyordum. Her gece bu anı düşlemiştim aklımda. Ona neler söyleyeceğimi, onu buradan nasıl kovacağımı, kalbini nasıl kırabileceğimi... Her şey hazırdı. Ama şimdi hepsi zihnimde yok olmuştu.

"Git."

"Lütfen."

"Konuşacak bir şey yok." Çok kötü görünüyordu. Kıyafetlerinin arasında adeta yok olmuştu ve bakışları bir kuyu gibi boş, yorgundu. O çok sevdiği saçlarını bile kazıtmıştı. Sokakta yaşayan insanlara benziyordu.

"Bebeğim. Lütfen. Konuşmama-"

"Bana bebeğim deme!" Kapıyı tamamen açıp onu verandaya doğru ittirdiğimde geriledi ve yüzü ağlayacak gibi oldu. Neredeyse yere yuvarlanacaktı.

"Seni orospu çocuğu! Hangi hakla evime kadar geldin?"

"Alyssa-"

"Kes sesini! Siktir git buradan."

Ağlama Alyssa. Sakın ağlama.

"Ben iyi değilim. Hiç. Lütfen. Dinle."

"Hiçbir şey duymak istemiyorum. Ne açıklayacaksın? Yanımdaki odada birisini nasıl siktiğini mi?! Ya da benim adıma küfürlerle dolu bir şarkı yazıp beni aşağılarken nasıl eğlendiğini mi?! Neyi anlatacaksın?"

Nefes alamıyor ve başı dönüyormuş gibi görünüyordu. Verandanın tahtasına dokunarak destek aldı ve gözlerini yüzümde sabitlemeye çalıştı. Her ne içtiyse hiçbir şeye odaklanamıyordu.

"Yaptıklarım affedilemez. Biliyorum. Ama özür dilerim. Yaptığım her şey için. Özür dile-" Üzerine doğru yürüyüp tüm gücümle ona tokat attığımda yüzü yana savruldu.

"Seni sikerim Zayn." dedim çıldırmış bir halde yakalarını kavradığımda. "Bir daha karşıma çıkmayacaksın. Evime kadar gelmeyeceksin. Anladın mı? Özürlerini kendine saklayacaksın. Her şey bitti ve ben senden nefret ediyorum. Yüzünü görmeye tahammülüm yok."

Sol gözünden bir damlanın süzüldüğünü gördüğümde umursamadan yakasını çekiştirdim ve bilekliğimin anahtarının ucunda olduğunu bildiğim zinciri çıkarmaya uğraştım.

"Bırak!" dedi beni ittirerek.

"Anahtarı ver."

"Hayır!"

"ANAHTARI VER!" Boynuna ulaşmaya çalışırken tırnaklarımı yüzüne geçirdim, o ise bana zarar vermemeye çalışarak bedenimi uzaklaştırmayı denedi.

"Bırak beni! Vermeyeceğim."

Orada bir nevi boğuştuğumuzda anahtarı alamayacağımı anladım ve yanağına bir tokat daha attıktan sonra eve girip kapıyı kapattım, iki kez kilitledim. Sırtımı kapıya yaslayıp ağlayarak kendimi yere bırakırken ellerimle yüzünü kapatmıştım. Vücudum titrerken sarsılıyor ve hıçkırıklarımı tutamıyordum. Tüm bunların üzerine onun kapıya bir yumruk attığını duymuş, kapı adeta sırtımda titrediğinde yıkılacağını sanmıştım. Bununla da kalmayarak bir yumruk daha atıp tekmesini geçirdikten sonra "Senden nefret ediyorum!" diye haykırmış ve bir daha sesini hiç duymamıştım.

Andrea gelene kadar orada oturarak ağladım. Kapıya defalarca kez vurup endişeli bir şekilde bana seslendikten sonra zorlanarak ayağa kalkıp kapıyı açabilmiştim. Şaşkın bakışları ile avcundaki -geçen gün Peter ile gönderdiğim- anahtarı bana doğru uzattı.

"Kapının önüne bırakmış."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
after alyssa • malik Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin