Kantine girdiğimde içerideki sessizlik gözlerimi tek dolu olan masaya doğru çevirmemde yardımcı olmuştu. Ali elinde tuttuğu su şişesini kendi etrafında çevirip dururken kahve bölümüne doğru ilerleyip iki kahve istedim.
İlk defa bir erkeğe kahve ısmarlıyordum.
İlk defa bir erkekle kahve içecektim.
İlk defa erkekle aynı masaya oturacaktım.
Bugün ilklerimin yarısını yok edecek gibi görünüyordum.
Sıcak kahveleri ufak bir tepsiye koyup sağlam kalan elime aldım. Adımlarımı yavaş ve temkinli seçiyordum çünkü geçen sefer olduğu gibi öteki elimi de kaybetmek istemiyordum.
"Alır mısın?" Ali ağzını o şeklinde açıp şaşkınlıkla bana bakmaya başlamıştı. Elimdeki tepsi ağırlaşmaya başlamıştı. Kolumu hafif aşağı eğip masaya doğru çömeldim. Çaresizliğimi anlayan Ali elimdeki tepsiyi sonunda alıp hafif gülümsedi.
"Gelmişsin." Gözlerimi devirdim.
"Tamam çok klişe oldu."
"O zaman almışsın." dedi kahveleri göstererek. Konuya nereden gireceğini bilmiyor gibiydi.
"Geldim ve aldım." dedim kısa keserek. Suyu az olan kahveyi plastik kasıkla karıştırıp tepsiye koydum. Kahveyi elime alıp ağzıma doğru götürdüm. Birkaç saniye durup kokusunu hızla içime çektim.
"Seviyorsun." Karşımdan gelen mayhoş sesle gözlerimi aralayıp ona baktım. Gülümsemiştim.
"Gülümsedin." Ağzı durmadan o şeklini alıyordu.
"Ben de insanım Ali." dedim imalı bir bakış atmıştım.
"Gözlerin yakından daha güzelmiş." Utanan bir insan değilim çünkü şimdiye kadar kimse utanacağım şeyler söylemedi. Yanaklarım hafif yanmış ensem anında terlemeye başlamıştı.
"Kahvede bir şey mi var acaba?" Sorusuyla bakışlarımı ona kaldırdım. Karton bardağı parmaklarım arasında döndürüp duruyordum. Ağzıma götürüp sıcak kahveden koca bir yudum aldım.
"Hey o viski değil sıcak görmüyor musun? Nasıl öyle içebilirsin ağzın yanacak." Gerçekten telaşlanmışa benziyordu. Gülümsediğimde dudaklarım birbirinden ayrıldı. Bu halleri komik oluyormuş.
Daha doğrusu birinin senin için endişelenmesi güzel oluyormuş.
"Alışkınım ben."
"Senin kahven neden daha koyu?" Sorusu şimdiye kadar aldığım ilginç sorulardan biriydi.
"Dikkatliymişsin."
"Öyleyimdir."
"İçinde iki poşet kahve var." Gözlerini kocaman açıp elimdeki kahveyi alıp ağzına götürdü. Yüzünü buruşturup bardağı tekrar ellerimin arasına bıraktı.
"Zehir gibi bu."
"Ben alışkınım." dedim tekrardan.
"Her gün içiyor musun bunu?" Dudağımı kıvırdım.
"Günde üç dört kere falan." Fazla umursamaz olabiliyordum.
"Ölmek mi istiyorsun? Bu resmen intihar."
"Senelerdir." dedim bardağın dibinde kalan kahveyi sonuna kadar içip tepsiye bıraktım.
"Teşekkür ederim kahve için." Sandalyeyi hafif geri itip oturduğum yerden kalktım.
"Ben de teşekkür ederim."
"Yıllardır içinde bulunduğun intiharı benimle paylaştığın için." dediğinde olduğum yerde durup arkamı döndüm. Kantin boştu ve sesi boş kantinde yankılanmıştı. Bakışlarımı bana arkası dönük olan Ali'den çekip ilerideki erkek grubuna çevirdim. Birden herkes susmuştu.
Hepsinde gözlerimi tek tek gezdirdim. Birbirlerine bakıp tekrar bana bakıyorlardı. Bir kişi hariç.
Kerem bardağındaki sıcak kahveyi hızla ağzına götürüp tek seferde içti. Kısılan gözleri beni bulduğunda daha fazla beklemeden kapıya doğru ilerledim.
Kahve gerçekten iyi gelmişti.
#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT * texting
HumorCeyla: Ben istemiyorum hocam yapamam. Tiyatrocu: İtiraz istemiyorum. Tiyatrocu: Bu sahnenin Juliet'i sensin. Kerem: Ben bunu mu öpücem şimdi? Nihat: Acaba hangisi ilk önce insana dönüşecek. *KÜFÜR İÇERİR*