Kerem: Ceyla bebeğim
Ceyla: Bebeğin değilim.
Kerem: Bir tanem.
Ceyla: Yemiyorum Kerem.
Kerem: Bak valla bildiğin gibi değil. Ali anlattım demişti hala barışmadık mı?
Ceyla: Kızdım.
Kerem: Sen bana trip mi atıyorsun?
Ceyla: Yoo.
Kerem: Kısa cevaplar falan Ceyla yemin ederim trip atıyorsun ve bu ilginç şekilde ilk defa hoşuma gidiyor.
Kerem: Neredesin?
Ceyla: Parkta.
Görüldü 15:46
Alçak mantar oturaklarda oturup parkta eğlenen çocukları izlerken yüksek demirlere tırmandığım günler gözlerimin önünden geçip gitmeye başladı. Park her dakika gölgeyle kaplanırken annesinin elinden tutan parka geliyordu.
Annemle bir kez olsun parka gelmemiştik. Beni çoğunlukla parka getiren babamdı.
"Anne Kerem bana vuruyor." Yanımdan ağlayarak geçen küçük kıza gülerek bakmaya başladığımda Kerem de arkasından yürümeye başladı. "Birgül teyze valla ben bir şey yapmadım. Bildiğin gibi değil yani." Söylediğiyle gözlerimi devirip önüme döndüm.
Kollarımda hissettiğim sıcaklık önüme doğru uzanan ellerle beraber beni sarmalarken havada kalan ellerde duran kahvelere baktım. Kafamı arkaya doğru yatırdığımda alnımın başlangıç yerine kondurulan öpücükle başımı tekrar eski haline getirdim.
"Bir tanem." Kerem kollarını bedenime sıkıca sarıp sol tarafıma doğru eğildi ve kokumu içine çekti. Alışık değildim böyle şeylere. Elindeki kahveyi alıp kapağının üzerindeki çıkıntıyı kopardım. Yanımdaki ufak mantara oturduğunda benden uzun olan boyu ufak mantarda çok komik duruyordu.
Bana bakıp gülümserken yüzüne vuran güneşle kıstığı gözlerindeki parlaklığı görmüştüm.
Kapağını araladığım kahveden bir yudum alıp zevkle yuttum. Kantinde aldığı kahvenin aynısıydı. "Bir daha bu kahveden içemeyeceğim sanıyordum." Boş kalan elini elime geçirip beni hızla kendine çekti. "Benim yanımda oldukça her zaman içeceksin." Bir yudum daha alıp belim ağrısa da o halde kalmaya razı geldim.
"Nereden alıyorsun bunu?" Keyifle gülümsedi. Olduğu yerde dikleştiğinde bende ister istemez onunla beraber yukarı kalkmıştım.
"Meslek sırrı güzelim. Kahvenin patenti bana ait."
"Kafeniz mi var?" Seslice iç çekti. O sırada ufak Kerem ile adını bilmediğim kız oyun oynamaya geri dönmüşlerdi. "Yok ama bir gün seninle sadece kahve üzerine bir yer açmak hayalim." Fikri beni şimdiden ele almıştı.
"İçerisinde kitaplar da olacak. Öyle çok büyük değil orta boy bir yer. İnsanlar kitap okuyabilsin, kahve içebilsin, sohbet edebilsin."
"Ben oradan çıkmam." dediğimde keyifle gülümsedi. "Benim de amacım seni daha çok görmek zaten." Kolunun altından çıkıp bozmadığı gülümsemesine baktım. Boş eliyle uzanıp açılmak üzere olan saçımda uca gelen tokayı tutup kendine doğru çekti. Saçlarım yeni banyo olduğum için çiçek kokusunu etrafa saçarken Kerem tokamı koklayıp cebine attı.
"Yok artık Kerem."
"Bunu seni tavlamak için okuduğum kitaplarda görmüştüm. Ben de ilk yok artık demiştim ama insan gerçekten sevince özlüyormuş Ceyla."
"Ve biliyor musun orada dalga geçtiğim her şeyi yaptım aslında."
"Mesela?"
"Mesela saçını toplamıştım, sonra kafede tutup kolundan kendime çevirdim falan." Yüzümü buruşturduğumda kahvesinden büyük bir yudum daha aldı.
"Badboy mu okudun?"
"Sanırım öyle şeyler ama işe yaradı değil mi?"
"Sence?"
"Şöyle bakınca haklısın buradaki badboy sen oluyorsun anasını satayım aylardır peşinden koşuyorum." Ben gülmeye başlayınca o kaşlarını çatıp bana bakıyordu.
#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT * texting
HumorCeyla: Ben istemiyorum hocam yapamam. Tiyatrocu: İtiraz istemiyorum. Tiyatrocu: Bu sahnenin Juliet'i sensin. Kerem: Ben bunu mu öpücem şimdi? Nihat: Acaba hangisi ilk önce insana dönüşecek. *KÜFÜR İÇERİR*