*78*

15K 803 114
                                    

Kerem: Planın var mı bugün?

Ceyla: Kızlarla buluşacağız sen ne yapacaksın?

Kerem: Evdeyim klasik

Ceyla: Sen, ev ve klasik?

Kerem: Yemedin değil mi?

Ceyla: Yemedim

Kerem: Dışarıda olurum

Ceyla: Biraz daha iyiydi.

Kerem: Tamam vurma

Kapı zili çalınca elimdeki telefonu masaya bırakıp aynadan kendime son kez baktım. Sarı saçlarımı ortadan ikiye ayırmıştım, üzerime geçen yaz anneannemin hediye ettiği lacivert kısa elbisemi giydim. 

"Ben geldim!" Gülnaz'ın sesi tüm evde yankı yapmıştı. "Hoş geldin!" Onun aksine daha az bağırdım. 

Kapıdan içeri girdiğinde üzerindeki pembe tulumuna baktım. Ona çok yakışmıştı. "Harika görünüyorsun, sana lacivert çok yakışıyor." Gülümseyip saçlarımı geriye doğru ittirdim. "Kızları bekleyecek miyiz?" 

"Hayır onlar bizi gideceğimiz yerde bekliyor."

"Kafede mi?" Yatakta duran çantamı alıp içine birkaç eşyamı yerleştirdim. Gülnaz ağzının içinde bir şeyler gecelemeye başlamıştı. "Ne oluyor?"

"Ne olsun?"

"Yalan söylemeye çalışıyorsun." Yapmacık bir kahkaha atıp koluma girdi. "Saçmalama bebişim hadi gidelim."

"Kesinlikle yalan söylüyorsun."

"Beni zorlama Ceyla yürü." Hızla kolumdan çekiştirip dış kapıya doğru sürükledi. Ayakkabı dolabını açıp benim yerime bir ayakkabı seçtiğinde onu izliyordum. "Ner..."

"Soru yok."

"Ne..."

"Soru yok dedim." beyaz bağcıklı ayakkabılarımı önüme fırlatıp giymem için beklemeye başladı. Ayakkabıları ayağıma geçirip bağcıklarını yavaşça bağladım. "Soldakinin kurdelesi daha büyük oldu." Ellerini göğsünde birbirine geçirip annem gibi hareketler yapıyordu. Sağdaki kurdeleyi biraz daha büyütüp oturduğum yerden kalktım.

Hafif gülümseyip kapıyı açtı. Önden o arkadan ben çıktık. "Cidden nereye gidiyoruz?"

"Kafeye gidiyoruz nereye gidebiliriz?"

"Bizimkiler de olacak mı?"

"Erkekler mi?"

"Evet."

"Sanmıyorum Nihat söylemedi."

Normal yürüdüğümüzden daha hızlı yürümeye başlamıştık. Gülnaz'ın ayakları her geçen saniye daha ileri giderken ona ayak uydurmak git gide zorlaşıyordu. Büyük adım attıkça yukarı çıkan elbisemi kontrol etmeye çalıştım. "Gülnaz." Olduğum yerde durup ona doğru döndüm. O kadar hızlı yürüyordu ki nefessizlikten yüzü kıpkırmızı olmuştu. 

"Kafeyi geçtik." elimde geride kalan kafeyi gösterdiğimde dudağını ısırıp hafif öne doğru eğildi. Elini bacağına dayarken nefes alış verişini kontrol etmeye çalışıyordu. "Başka kafeye gideceğiz." 

Gülnaz'ı geride bırakıp birkaç adım öne doğru ilerledim. Çantamdan telefonumu çıkarıp Ada'yı aramak için numarasını tuşladım. "Kimi arıyorsun?" Gülnaz bana doğru geldiğinde elimle onu durdurup telefonun çalmasını bekledim.

"Efendim?"

"Ada neredesiniz?"

"Kafedeyiz siz neredesiniz?" Arkadan gelen gürültüyü aldırmamaya çalıştım.

"Kafeyi geçtik hangi kafe burası?"

"Sen Gülnaz'a versene bi."

"Ada!"

"Tamam okulun oradakine geleceksiniz." Telefonu suratına kapatıp Gülnaz'a çatılan kaşlarımla bakmaya başladım. "Valla bana oraya getir dediler." Hiçbir şey demeden yürümeye başladım.

"Yemin ederim bana öyle dediler."

"Ceyla bekle." Sola dönüp yürümeye devam ettim.

"Hayır oradan değil bekle." Onu dinlemiyordum. Bu sefer sağa dönüp okulun arka caddesine çıkan yola doğru ilerledim. Kafelere yaklaşmıştık. Ada'ya hangi kafe olduğunu sormayı unutmuştum.

"Kim kim olacak kafede?"

"Sadece kızlar." Yürümeye devam ederken kısa süre ona baktım. Artık daha doğal davranıyordu. Üzerindeki yük kalkmış gibiydi. 

"Sanırım şu kafedeler." Gülnaz soldaki kafeyi gösterirken ben sağda kalan kafeye doğru ilerledim. "Çocuklar nerede olacak haberin var mı?" Kafenin kapısına gelince içeriden gelen yoğun duman gözlerimi yakmıştı. Bizimkilerin burada olma ihtimali oldukça düşüktü. Yine de içeri girip karanlık ortama göz gezdirdim.

"Çocukların nerede olacağından haberim yok." Olduğum yerde durup Gülnaz'ın bana yaklaşmasını bekledim. Karşımda gördüğüm manzara onun pek hoşuna gitmeyecekti. "Sanırım bir tanesini bulduk."

Gülnaz yanımda durup gözünün önünde duran dumanları eliyle yok etmeye çalışıyordu. "Kim?"

"Mert." Benim baktığım yere baktığında ağzının nasıl şekil aldığını tahmin edebiliyordum. İkimizde Mert'i bi çocukla öpüşürken görmeyi beklemiyorduk. O bizi görmemişti ama biz hala ona bakıyorduk. İlk şaşkınlığımı atlatıp arkamı döndüm. Gülnaz'ın kolundan tutup kapıya sürüklerken soldaki merdivenlerden inen çocuğa kaydı gözlerim. "Talha." 

"Oha!" Gülnaz eliyle ağzını kapattığında Talha'nın yanında yarı soyunuk duran çocuğa baktım. 

"Ceyla,"

"Gülnaz,"

"Biz, kızlara bakıyorduk."

"Gay barda mı?" Yanındaki çocuk alayla konuştuğunda kafenin adına bakmadan girdiğimi hatırladım. Hiçbir şey demeden Gülnaz'ı da alıp dışarıya çıktım. "İnanamıyorum." 

"Kızlar." Talha'nın sesiyle ikimizde ona doğru döndük. Elinde tuttuğu tişörtünü utana sıkıla giymeye çalışıyordu. "Kimseye,"

"Söylemeyiz." dedim onun duyabileceği bir sesle. Başını sallayıp hafif gülümsedi. Arkasını döndüğünde boynunda oluşan ufak morluğu görmüştüm. Bu biraz tuhaf hissettirmişti, onlara kızmamıştım hatta Mert'in durumunu biliyorduk ama Talha biraz şaşırtmıştı.

"Talha'yı bilmiyordum."

"Bende." dedim kısa keserek.

"Ya Nihat'ta orada olsaydı? Aman yarabbi." Gülnaz'ın gözleri şaşkınlıkla açıldığında gülmeye başladım. 

"Kızdın mı onlara?" 

"Tabii ki hayır."

"Ben de kızmadım."

"Bir itiraf daha görmeden gitmek istiyorum." dediğinde ona hak verdim. bugün başka bir itiraf daha duymak ya da görmek istemiyordum. 

"Vay be Talha'ya bak sen." Koluna vurup gülmeye başladım.


#

LACİVERT * textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin