*11*

36.2K 2.2K 251
                                    

"Bir mısırımız eksik." Yanımdaki boş koltuğun büyük bir cüsseyle dolmasıyla gözlerimi o tarafa çevirdim. Üstündeki formadan okuldan biri olduğunu anlamıştım, yine çok zekiydim ama yüz siması hiç tanıdık gelmiyordu.

"Bu bakışlar 'sen kimsin ve neden buradasın' gibi bir mesaj veriyor bana," dediğinde kaşlarını kaldırıp yeşil gözlerini kısarak gülmeye başladı. Başımı hafif sallayıp sahneye doğru döndüm.

Beril diktirdiği kostümüyle sahnede fink atıyordu. Önüme doğru uzanan ele baktım.

"Ali ben." Bakışlarımı Ali'ye çevirip sargılar içinde olan elimi gösterdim. Ağzını o şeklinde açıp diğer elini uzattı. Hafif tebessüm edip elini nazikçe sıktım.

"Ceyla," dedim duyabileceği bir sesle.

"Juliet konuşabiliyormuş, güzel." dedi alayla. Gözlerimi devirirken sahneye çıkan Kerem'i bulanık görmüştüm.

"Juliet artık ben değilim."

"Sonunda kurtuldum." dedim ciddi sayılacak bir sesle.

"Beceremeyecek ve sonunda rol olması gereken kişiye gelecek." Kısa bir sessizlikten sonra devam etti.

"Sen." Başını bana doğru yan yatırdığında bana bakan yeşil gözlere baktım. Hafif gülümsedim.

"Rolün sahibi olmayacağım."

"Başlıyoruz!" Tiyatrocunun sesiyle herkes susup yerine oturdu. Neden burada olduğumu bilmiyordum. Dersimiz bedendi ve hoca herkesi serbest bıraktığında kendini buraya atmıştı. Kızlardan gizli gizli gelip arkalarda bir yere oturdum.

"Gizli gizli mi geldin?" Aklımdakini okumuşcasına soran gözleriyle bana bakıyordu.

"Hayır, gelmek istemiyordum ama hoca zorla yolladı."

"Ceyla kütüphanede olacağım demiştin, gelmene sevindim." Bedenci elini omzuma koyduğunda zorla yutkundum. Yanımdan keyifli bir kıkırdama sesi yükselmişti.

"Gerçekten de öyleymiş."

"Gülme." Ellerini havaya kaldırıp dişlerini belli eden gülümsemesini yüzünden silmemişti.

"Ah, Romeo, Romeo!" Beril söze girdiğinde benim gibi öne doğru bir adım attı.

"Taklitçi." Yanımda tıslarcasına bir ses çıkmıştı. 

"Neden Romeo'sun sen?" İkinci replikte arkada kalan ayağını yavaşça öne getirip kolunu Kerem'e doğru uzattı. Elbisesi çok uzundu ve takılıp düşmesi an meselesiydi. 

Elbiseyi yavaşça kaldırıp geri çekildiğinde ayağındaki topuklu ayakkabılarına baktım. Keremle aynı boyda olmasının nedeni şimdi anlaşılmıştı.

"Kokoş." Yan taraftan gelen kıkırdama sesiyle ağzımı yumup sızlayan elimi göğsümün altına koydum. 

"Çok acıyor mu?"

"Biraz,"

"Buradan sanki her hareket ettiğinde kendini yerlere atıyormuşsun gibi gözüküyor." Kaşlarımı kaldırıp ona baktım.

"Çok acıyor." Gülümsemesi genişlemişti.

"Kerem çok yapmacık oynuyor." dediğinde hem benimle konuşup hem orayı takip etmesine şaşırmıştım. Bakışlarımı Kerem'e çevirdim. Yüzünde benimle oynadığı kadar büyük bir şaşkınlık ya da ifadesizlik yoktu. 

Beril benim hareketlerimi değiştirip kendine özgü koreografi yapmıştı. Diğer elini de Kerem'in omzuna atınca aralarındaki mesafeyi kimse göremiyordu. Kerem'in gözleri Beril'in Allah verdisi olan göğüslerine kayınca gözlerimi devirip olduğum yerden kalktım.

"Her Juliet nereye?" Arkamdan bağıran Ali'ye kısılan gözlerimde bakarken herkesin gözü bize dönmüştü.

Beril'in sinirli olmaya çalışan bakışları onu komik durumlara sokarken Kerem elini Beril'den çekip kısılan gözleriyle bir bana bir Ali'ye bakıyordu.


#

LACİVERT * textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin