"Hoş geldin Ceyla." Metehan'ın devasa boyutlardaki -belki kızlarla evlerimizi toplasak anca bu kadar edecek- evine girerken yavaşça tebessüm etmeye çalıştım. Girişteki kocaman elmaslı avizenin kenarından sıyrılırken Ada koluma girip Metehan'ın göremeyeceği şekilde sıkmaya başladı.
"Hoş bulduk Metehan."
"Ben de hoş buldum Metehan." "Adacım sen de hoş geldin." "Umarım hoş giderim Metahan." Ada'nın ellerinin kaşındığı bana sürtünüşünden belli oluyordu. "Geçin içeri diğerleri de orada." Üç tanımadığımız erkeğin arasında zavallı gibi gözüken iki kız olarak korkak ama korktuğumuzu göstermeyen adımlarla ilerlemeye devam ettik. Gülnaz haini son anda gitmeseydi şu anda aralarından biri yerine yanımızda o olacaktı.
"Hoş geldiniz kızlar." Can elinde tuttuğu geniş bardaktaki viskisiyle şarap kırmızısı rengindeki kanepeye yayılmış bize bakıyordu. "Hoş bulduk." Ada ikimiz yerine de mesafeli konuşmasını yaptı.
"Ödev hakkında bir şeyler buldunuz mu?" diye sorarken Can gibi kırmızı şarap rengindeki kanepeye onun aksine hanım hanımcık bir pozisyonda oturdum. Ada yanımdan bir saniye bile ayrılmıyordu.
"Ödev mi? Haa ödev... Yaparız ya az soluklanın." Metehan evin içindeki mini bara gidip kendine bir bardak çıkarırken alttaki dolaptan iki tane de kendi bardağının yanına çıkardı. "Size ne ikram edelim?" Metehan arkası dönük konuşmaya devam ediyordu. "Şarap var, viski, bira, isterseniz kokteyl yaptırayım size daha hanım hanımcık işi." Can keyifle kahkahalar atmaya başladığında Fatih onlanlardan ayrı -sanki orada değilmiş gibi- telefon oynamaya devam ediyordu.
"Biz yolda gelirken bir şeyler içtik istemiyoruz. Ödevi bitirip gideceğiz." Görende beni yabancı bir ünlü Ada'yı da menajerim sanacaktı. Ağzımdan tek dük dışında kelime çıkmazken Ada benim avukatlığımı yapıyordu. "Ne içtiniz? Durun tahmin edeceğim. Imm... Çikolatalı süt?" Can'ın kahkahaları varakla döşenen evde yankı yapma derecesinde çoğalırken kapının zili çalmaya başladı.
"Birini mi bekliyordun Mete?" Metehan mini barından ayrılıp elindeki ufak tepsiyle bize doğru gelirken dudağını büzdü. Fatih yerinden kalkıp kapıyı açmak için yola koyulmuştu. Gözlerimi ondan çekip Metehan'ın garip gülümsemesi altında duran ufak tepsiye baktım. "İçmeyeceğiz Metehan. Neresini anlamadın?"
"Hadi ama Ada. Fazla gerginsin." Metehan eline ufak bardaklardan birini alıp tepsiyi arkasında duran geniş sehpaya bıraktı. Eli yavaşça Ada'nın çenesine giderken keyifle sırıtıyordu. "Dene bir kere ne olacak?"
"Kız istemiyorum diyor dırzo ne zorluyorsun?" Tanıdık gelen sesle Ada'yla aynı anda kapıdan tarafa döndük. "Mert." Ada'nın ağzından herhangi bir erkeğin adını ilk defa titreyerek çıktığını duyuyordum. Mert elini uzatıp Ada'yı yanımdan çekerken Kerem hızla koşup elimden tuttuğu gibi beni kendine doğru çekti.
"Beyler hayırdır? Haber vermeden böyle..."
"Ödev bitti beyler. Kızları almaya geldik."
"Daha ödeve başlamadık bile." Can'ın sesindeki sitem herkes tarafından anlaşılmıştı.
"Ayyaş gibi kızların karşısında içeceğinize ödev yapsaydınız. Alın Serdarla Orkun'u. Beraber içer misiniz; okşar mısınız; ödev mi yaparsınız zerre kadar umurumuzda olmaz." Mert'in Ada'yı sahiplenir gibi öne atlaması ve Ada'nın buna sesini çıkarmaması kızlar masasındaki yeni dedikodu konusunu ortaya atmıştı.
"Kahve içip ödevimizi yapalım mı?" Kerem beni kolunun altına alıp alnını başıma yasladı. Aramızdaki boy farkını hiçe sayarak kafamı yukarı kaldırıp gözlerine baktım. Erkenden gelmenin ve bizi zor durumdan çekmenin zaferiyle kendiyle gurur duyuyor olmalıydı. "Gidelim aşkım." Elimi Kerem'in beline sarıp yanında yavaş gibi gelen ama aslında buradan kurtulmak için hızla atılan adımlarla yürümeye başladım.
Ada, Mert ve Nihat arkamızdan çıkıp koşarak yanımıza geldiler. "Ulan Gülnaz'ı çıkardığıma pişman oldum."
"Geber pezevenk." Elimi Kerem'in küfür çıkan ağzına hafif vurup sıktırdım. Elimden tutup iki kere öpüp kalbinin üzerine koydu.
"Bunlar baya vıcık vıcık aşık olmuş."
"Hayır üç ay önceki kızlarla yatıp kalkan baba olacağından ürktüğü için kendini içkiye vuran Kerem'i bilmesem gerçekten inanacağım." Yüzüm Nihat'ın söylediğiyle anında düşerken Kerem aldırmadan kolunu omzumdan geçirip beni kendine daha sıkı yasladı.
"Çok haklısın Nihat. İçki içince kendini yaşama kapatan beynim kahveyi keşfedince birden açıldı ve yaşama tutunmaya çalışırken mavi gözlerle karşılaştı." Omzuma sardığı elini biraz daha sıktı. "İlk defa doğru zamanda baba olacağımdan korkmuyorum beyler." Etrafta çoğalan 'Ooo' sesleriyle yüzümün kırmızıya boyandığını yanaklarımdaki yanmalardan anlayabiliyordum.
Diğerleri daha fazla üzerimize gelmemek için kendi halinde takılırken Kerem boş bulunduğum bir anda eğilip kulağımdan yavaşça öptü.
"Doğru yerde ve doğru zamanda..."
Sanırım zaman durmuştu.
#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT * texting
HumorCeyla: Ben istemiyorum hocam yapamam. Tiyatrocu: İtiraz istemiyorum. Tiyatrocu: Bu sahnenin Juliet'i sensin. Kerem: Ben bunu mu öpücem şimdi? Nihat: Acaba hangisi ilk önce insana dönüşecek. *KÜFÜR İÇERİR*