"Kimi destekleyeceksiniz?" Ada eline aldığı ponponlarla oturduğu yerde ritim tutarken Elif onu takip ediyordu. Gülnaz, o zaten uçmuştu. Karşımda duran basketbol oyuncularına baktım. Maçtan önce antrenman yapıyorlardı.
"Bilmiyorum," dudağımı büzüp kahvemi iki elimle sıkıca kavradım. Etraf çok kalabalıktı ve her hangi hızlı bir harekette birisi zarar görebilirdi.
"Ne demek bilmiyorum." Üçünün de soran bakışları beni bulmuştu. Hiç oralı olmayıp oyunculara geri döndüm. Bildiğiniz standart grup oradaydı. Yanlarında tanımadığım birkaç kişi daha vardı. Bedenci oyuncuları kura ile gruplara ayırırken gözlerim Ali'yle buluştu. Hafif tebessüm edip elini kaldırdığında ben de kahveyi tutan elimi kaldırıp otuz iki diş sırıttım. Ali sağa doğru sendelerken ona vuran kişiye baktım: Mert. Bu bir tehdit miydi? Ali Mert'e dil çıkarıp tekrar bana döndü. Elini ağzına götürdü ve sanki bir şey içiyormuş gibi yapınca keyifle kahvemi kaldırıp ağzıma götüreceğim sırada kolum hızla yukarı doğru çekildi, ayak ucuma az da olsa kahve dökülmüştü.
Yerdeki bakışımı kaldırıp kahvemi içen kişiye çevirdim. Kerem formalarıyla yanıma gelmiş bir de kahvemden içmişti. Yanımdaki oturak boştu, hiç sormadan oturup bana doğru yanaştı. Kollarımız birbirine değdiğinde terden üşüyen kolu heyecanlanmama sebep olmuştu.
"Sakin ol," Başını bana doğru çevirdiğinde ben de ona doğru döndüm. Elimdeki kahveyi almadan kolumdan tutup ağzına götürdü. Şu an resmen ona kahve içiriyordum.
Kahveyi sonuna kadar içip kolumu eski yerine koyunca yüzü birden ciddileşti. Kalabalıktan söyledikleri pek anlaşılmıyordu. Gözlerimi kısıp ona baktım. Öfkeyle kulağıma yanaştığında hala nefes nefeseydi. Nefesi kulağıma gelirken sakin kalmak biraz zor oluyordu.
"Kahveyi kim aldı?" Sorusuyla kaşlarımı çatıp yüzümü ona doğru çevirdim, dudaklarım bir an kulağına değmişti. Anında geri çekilip derin bir nefes aldım. Sanırım şimdi de kulağına üflemiştim.
"Ben," dedim titreyen sesimle. Umarım duymuştur.
"Ceyla," birkaç saniyeliğine gözlerimi kapatıp geri açtım. Yüzünü geri çekip gözlerime baktı. Yarım açık ağzımı kapatıp devamı gelecek olan cümleyi bekledim. Tekrar kulağıma yaklaşırken elimdeki bardağı alıp yumruğunun içinde buruşturdu. Başımı eğip zavallı bardağa baktım.
"Başkasının aldığı kahveleri içme." Hım, peki. bu çok soğuktu. Kerem Mat içimi ürperttin. Teşekkürler.
Bardağı elimden alıp geri çekildi. Yanımdan ayrılırken yüzündeki ciddiyet hala yerini koruyordu. "Ne oldu birden?" Ada kulağımın dibine girdiğinde hafif titreyip ona doğru yanaştım. Gözlerim hala Kerem'i izliyordu. Hızla merdivenlerden inip elindeki bardağı top gibi yukarı kaldırıp beş metre ilerisindeki çöp bidonuna fırlattı.
Ve basket.
Kerem'i izleyen kızlar arkamda bağırmaya devam ederken Kerem Ali'nin yanından geçip omzunu omzuna vurdu.
Tamam, bu hiç normal değildi.
**
"Ben bir şey fark ettim." Gülnaz alt dudağını iz bırakacak şekilde ısırmaya devam edince elimi masaya koyup tırnaklarımı vurmaya başladım.
"Ne gibi?"
"Yani sizce de Kerem oyun boyunca fazla sinirli değil miydi?" Evet. Oyun boyunca üç oyuncuyu sakatlamış ve kendini de onların arasına katmıştı. Sonunda oyun bitince Ali'nin üzerine atlayıp -evet bildiğiniz atlayıp- yumruklamaya başladı. Tüm okul yine ayırmak yerine telefonlarını kullanmıştı. Maçı izlemeye gelen birkaç hoca ikisini ayırıp ters köşelere ittirdi. Kerem'in kapıdan çıkarken bana attığı bakış hala aklımdaydı.
"Konuştunuz mu hiç?" Garsonun parmaklarımın önüne koyduğu karpuz çilek sodasını elime alıp Ada'ya baktım.
"Hayır." Dudağımı büzerken sodamdan bir yudum almıştım. Kahveden sonra bana en iyi gelen şeydi sanırım.
"Şu an konuşabilir misiniz acaba?" Gürültüyle bize yaklaşan masaya çevirdim gözlerimi. Kerem kimseden yardım almadan ilerideki masayı bize doğru sürüklüyordu, üzerindeki beyaz tişörtün omuz kısmı yırtılmıştı. Grubun diğer üyeleri kendilerine sandalye bulurken Kerem arkamda duran masadan sandalye alıp yanıma oturdu. Sodamı masanın üzerine koyup gruba göz gezdirdim.
"Bu ne hal?"
"Üzerinizden ne geçti sizin?" İkinci tepkiyi Ada vermişti. Hepsinin yüzünde yaralar vardı. Kerem sormadan sodamı alıp kafasına diktiğinde hayretle ona baktım.
"Ne?" Sodayı bitirip önüne koydu. "Asıl sana ne?"
"Ne diyorsun Ceyla?"
"Kaşıntın varsa ileride kaşın Kerem." Kaşları daha çok gerilirken önüme dönüp çantamdan cüzdanımı çıkardım. Bugün ısmarlama günü bendeydi. İçerisinden yirmi tl çıkarıp küllüğün altına koyduğumda Kerem parayı alıp cüzdanımın içine bıraktı. Sol kolunu sandalyemin arkasına sarkıtmıştı.
"Biz hallederiz."
"Sizin halletme şeklinizden istemiyoruz." dedim gözümde grubu gösterirken. Dudağının kenarı kıvrılıp tekrar eski halini aldı.
"Oradan bakınca kuduz bir köpeğe mi benziyorum Ceyla?" Adımı söylerken ağzının aldığı şekil hoş oluyordu.
"Evet Kerem." Cüzdanımdaki parayı tekrar koyup çantamı kapattım. Sırtıma asıp oturduğum sandalyeyi gürültü çıkarmadan geriye ittim. Nazikçe bileğimden tutunca ona doğru döndüm.
"Bu yüzden köpek gibi seviyorum sanırım."
#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT * texting
HumorCeyla: Ben istemiyorum hocam yapamam. Tiyatrocu: İtiraz istemiyorum. Tiyatrocu: Bu sahnenin Juliet'i sensin. Kerem: Ben bunu mu öpücem şimdi? Nihat: Acaba hangisi ilk önce insana dönüşecek. *KÜFÜR İÇERİR*