Aradan geçen yirmi yedi gün yirmi bir saat on dokuz dakika yirmi iki saniye on bir salise sonra kafamı kaldırıp karşımda oturan çocuğa baktım. Okullar tatil olmuştu. Tiyatro kursuna hala devam ediyorduk ama yaz tatiline çoktan girmiştik.
"Ee nasılsın Ceyda?"
"Ceyla," Gülnaz'ın benim için bulduğu yakışıklı erkek arkadaş adayım daha adımı bile bilmiyordu.
"Affedersin, unutmuşum."
"Önemli değil," Kaşlarımı çattım. "Aslına bakarsan önemli." Oturduğum yerden kalkıp çantamı elime alınca kafeye giren kalabalık grubu gördüm.
Bir şerefsiz gördüm sanki.
Sinirle tekrar yerime oturup çantamı yanımdaki boş sandalyeye attım. "Düşününce önemli de değilmiş."
"Sen iyi misin?"
"Evet, neden sordun?"
"Gözlerin çok güzel." Gözlerime kahverengi lens takıyordum, hafif şeffaf olan lens kendi göz rengimle birleşince tuhaf bir renk ortaya çıkarmıştı.
Bok rengi diyebiliriz.
"Teşekkür ederim," dedim bok rengi gözlerimle ona bakarken.
"Ceyla naber?" Ali'yi okul kapandığından beri görmemiştim. Oturduğum yerden kalkıp sandalyemi geriye itekledim. "Oo Tayfun?" dedi güzel başlayan cümlesini şaşkına çevirirken. "Ne iş?" Sıkıca sarılıp geriye çekildiğinde soran gözlerini üzerimizde gezdiriyordu.
"Konuşuyoruz öyle kardeşim hoş geldin." Tayfun yerinden kalkıp Ali'ye sarıldı. Ali hiç sormadan yanımdaki sandalyeyi çekip oturunca gülümsedim, o hiç değişmiyordu. Arkasına sıkışan çantamı kucağına alıp sarıldı. Tayfun bu işe bozulmuş gibiydi.
"Nasıl tanıştınız siz?" Şaşkınlığı devam ederken söze girdim. "Gülnaz sağ olsun."
"Gülnaz pezevenkliğe mi başladı?" kaşlarını çatıp konuşurken kafası anlık öne gidip geldi. "Buradayım Ali." Kızlar arkalarda bir yerlerde oturmuş bizi izliyordu.
"Oo Gülnaz kankam nerelerdesin ya ben de seni özledim." Kalkıp kızlara da sıkıca sarıldığında eski yerime oturdum. Tayfun neden sürekli bana bakıyordu?
"Biz de oturalım bari." Elif boş masadan sandalye çekip oturunca Ada ve Gülnaz onu takip etti.
"Nasıl gidiyor, tatil?" O günden sonra adam akıllı konuşmamıştık. Hala Juliet rolündeydim ama Kerem'in yüzüne bile bakmıyordum.
Tamam bakıyorum, ama duygusuzca.
Biraz duygulu olabilir.
"İyi gördüğün gibi."
"Ceyla biraz konuşabilir miyiz?" Kafamı kaldırıp çaprazımda duran kişiye baktım. Talha mahcup bakışlarla bana bakıyordu. Tayfun parmaklarını masaya ritmik şekilde vurmaya başlayınca ona baktım. Talha'dan daha iriydi ve o, nasıl derler kaslıydı.
"Hayır, sizinle konuşacak bir şeyim yok."
"Ceyla ben özür dilerim." Bana doğru adım atınca Tayfun yerinde kıpırdandı. "İstemiyorum." Parmakları koluma dokunduğunda hırsla kalkıp onu geriye doğru ittirdim.
"Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok!" diye bağırdım. Tüm kafe bizi izlemeye başladı.
"Tamam," ellerini kaldırıp bana doğru uzattığında çantamı alıp masadan ayrıldım.
**
0545 676 ** **: Konuşalım mı?
Ceyla: Kimsin?
0545 676 ** **: Kerem
0545 676 ** ** engellendi.
▬▬▬▬▬▬▬▬
Mert: Sadece konuşmak istiyorum.
Mert kişisi engellendi.
▬▬▬▬▬▬▬▬
TİYATROCU: Ceyla nasılsın canım?
TİYATROCU kişisi engellendi.
TİYATROCU kişisinin engeli kaldırıldı.
Ceyla: Pardon hocam.
Ceyla: Konuşalım tabi ki.
TİYATROCU: Dün toplantıya gelmedin kararımızı ben açıklamak istedim.
TİYATROCU: Kerem artık Romeo rolünde olmayacak.
Ceyla: Neden?
TİYATROCU: Kendisi ayrılmak istedi.
TİYATROCU: Yerine Ali geçti.
Ceyla: Sevindim Ali adına.
TİYATROCU: Tahmin ettim, yarınki provaya gel lütfen.
Ceyla: Tamam hocam.
▬▬▬▬▬▬▬▬
Kerem: Artık Romeo değilim.
Ceyla: İsabet olmuş.
Kerem: Sadece beş dakika konuşalım Ceyla
Ceyla: Senin yüzünü görmek istemiyorum
Kerem: Götümü dönerim o zaman öyle konuşuruz
Kerem: Yalvartma amk illa balkona mı tırmanayım?
Ceyla: Tek yaptığım seni geri itmek olur.
Kerem: Ceyla nazını sikeyim kitap bitmiyor senin yüzünden.
Ceyla: Bana ne?
Kerem: İyi ki gerçekte Juliet olmamışsın Romeo seni kendi öldürürdü.
#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT * texting
HumorCeyla: Ben istemiyorum hocam yapamam. Tiyatrocu: İtiraz istemiyorum. Tiyatrocu: Bu sahnenin Juliet'i sensin. Kerem: Ben bunu mu öpücem şimdi? Nihat: Acaba hangisi ilk önce insana dönüşecek. *KÜFÜR İÇERİR*