"Geç kaldın." Saatimi ona doğru uzatıp iki dakika geç kaldığını gözüne sokarcasına salladım. "İki dakika gerçekten fazla geç kalmışım kusura bakma makyajım yetişmedi." Pantolonundaki fermuar açıklığını gördüğümde kaşlarımı kaldırıp bakışlarımı ondan çektim.
"Gerçekten makyaj meselesiymiş ama sen olduğuna emin değilim." dediğimde fermuarına bakıp hızla çekti. "Evden aceleyle çıktım Ceyla."
"Neden bu saatte buradayız?"
"Bana geçen gün aldığın kahve var ya ondan ısmarlasana." Kaşlarını çatıp bana baktığında sevecen gözükerek ona baktım. "Bu saatte mi?" Kolunda afilli duran saatine baktı. Sanki daha demin benim saatime bakmamış gibi. "Evet," dedim düz bir sesle. Dudağını büzüp etrafına bakınmaya başladı. "Hatırlamıyor musun nereden aldığını?"
"Yo-o şuradan aldım, gidelim." Bana yol gösterirken beni baştan aşağı süzdüğüne emindim. Yandaki dükkanın camından çaktırmadan ona baktım gözleri kısa eteğimde geziyordu. Altına ince ten rengi çorap giymiştim.
"Etek yakışmış." Sanki ona bakmıyormuş gibi sesli bir kahkaha attım. "Evet öyle söylerler." Hayatımda ilk kez etek giyiyordum. Okulda beni son sene fark ettiği için söylediğime inanmış olmalıydı.
"Daha gidecek miyiz?" Söylediği yeri çoktan geçmiştik. Durup etrafına bakındı ve geriye doğru döndü. "Aklımı sikeyim ya geride kaldı kafe." Bu sefer o önden ben arkadan yürümeye başladık.
Benim onu süzeceğim bir şeyi yoktu. Klasik boru paça siyah pantolon altında beyaz spor ayakkabısı, üzerinde okul tişörtü ve yeni aldığı renginden belli olan lacivert ceketi vardı.
İlginç şekilde laciverti severdim.
Kafenin kapısını açıp hafif içeri girdi ve kapıyı geçmem için tuttu. Tamam bazen nazik olabiliyordu, mesele kıça bakma olunca üstüne kimseyi tanımazdım.
Kasaya doğru ilerleyip kahve reyonunda durduk. İki tane kız çalışıyordu ve ikisi de bize bakmak için sıraya girmişti. Bize dedim pardon sadece Kerem'e bakmak için.
"Ne istersiniz?" Ne güzel soru o öyle. Gözlerimi Kerem'e çevirdiğimde o da bana çevirdi.
"Ne istersin?" Hiç beklemeden cevapladım. "Kantindeki hangisiyse ondan." Dudağını büzüp yukarıda asılı duran kahvelere bakmaya başladı. "Tamam dubble filtre o zaman." Neşesi yerindeydi. "Bir tane mi?"
"İki olsun. Kahve kokusundan canım çekti." Sabah bir bardak içtiğine yemin edebilirim. Ağzından buram buram acı kahve kokuyordu.
Kız kahvemi uzattığında elime alıp sıcak bardağı parmaklarım arasında yuvarlamaya başladım. Acı kokan kahve daha baştan o olmadığını belli ediyordu. Çaktırmadan ağzıma götürüp bir yudum alırken Kerem ojelerime bakıyordu.
Soran bakışlarını bana çevirdiğinde gülümsedim. "Harika, aynısı."
Yanından bile geçmiyordu.
#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT * texting
HumorCeyla: Ben istemiyorum hocam yapamam. Tiyatrocu: İtiraz istemiyorum. Tiyatrocu: Bu sahnenin Juliet'i sensin. Kerem: Ben bunu mu öpücem şimdi? Nihat: Acaba hangisi ilk önce insana dönüşecek. *KÜFÜR İÇERİR*