*61*

19.2K 1K 145
                                    

Kerem: Nasılsın? (22:14)

Kerem: Ceyla? (22:15)

Kerem: Kızım cevap versene. (22:18)

Kerem: Kahve. (22:19)

Ceyla: Neli?

Kerem: Kahveyi kıskandım amk.

Kerem: Her zamankinden.

Ceyla: Kabul.

Kerem: Yoldayım.

××

Arıyor Kerem...

Telefonu yatağımın üzerinden alıp odanın camına doğru ilerledim. Kerem büyük ihtimalle aşağıda bekliyordu ya da balkona tırmanmaya başlamıştı. Keyifle odadan çıkıp kahveye ulaşmak için dış kapıya doğru koştum.

Annemler evde yoktu bu yüzden birkaç gün rahatça hareket edebiliyordum. Kahverengi kapının demir kolunu tutup aşağı doğru indirdim. Ayağıma giydiğim dışarı terliğiyle kapıdan çıkıp posta kutusuna kadar ilerlemeye başladım.

Sol taraftan gelen kesik nefes sesleriyle kollarımı önümde birleştirip o tarafa doğru döndüm. Kerem bakonumun demirini tutmuş bir ayağını yukarı kaldırmaya çalışıyordu.

"Ne yapıyorsun?"

"Hasiktir." Ayağı demirden kurtulunca ağırlığıyla elini de demirden çekti. Yaklaşık iki buçuk metreden aşağı düşünce elimle gözümü kapattım.

"Manyak mısın amına koyayım. Ah belim." Elindeki poşet ondan uzaklaşınca gidip poşeti elime aldım. Kahvelerin ağzı açılmamıştı. Poşeti açıp içinden bir kahve çıkardım. Kapağını hızla çevirip ağzıma götürdüğümde Kerem oturup eliyle belini tutuyordu.

"Bok iç." Yüzümü buruşturdum.

"Annemler yok demeyi unutmuşum."

"Hainsin kızım sen." Sürünerek yanıma doğru geldiğinde çimlere oturup bağdaş kurdum. "Nasılsın?" Kahvesini poşetten çıkarıp kapağını çevirdi. Yan gözle bana bakıyordu.

"İyiyim."

"Mesajlaşıyor gibi hisettim." Kahveyi ağzımdan çekip iki elimin arasına aldım, sıcaktı. "Neden?" Dudağını büzdü. "Ruhsuzsun." Hafif gülümsedim. "Hah bu gülüşte hani karşındaki bir boklar yemiştir ama sen çaktırmak istemezsin ve 'gül gül bu son gülüşün olacak bok suratlı' bakışı vardır ya onun gibi oldu." Anlamsızca ona bakmaya devam edince kahvesini ağzına yaklaştırıp gülmeye başladı.

"Ali," dediğinde yüz hatlarımın gerildiğini hissettim. "Öldü mü?"

"Maalesef daha değil."

"Konuşmayalım o zaman."

"Sandığın gibi değil."

"Birbirinizin götünü kollamaktan vazgeçin." Oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru ilerledim. Anahtarı almayı unutmuştum ve inşallah kapı kapanmamıştır diye dua etmeye başlamıştım.

"Ceyla gerçekten bildiğin gibi değil."

"Son zamanlarda hiçbir şey bildiğim gibi değil."

"Harbiden amına koyayım insan az bilgili olur." Olduğum yerde durup ona doğru döndüm. Ellerini yukarı kaldırıp bana doğru bir adım attı. "Tamam bak anlatacağım her şeyi."

"Son bir aydır ne kadar çok şey anlattığının farkında mısın?"

"Evet. Şu an fark ettim ama bunların içine giren hep sen oldun Ceyla." Kaşlarımı çattım. "Bak burada konuşmamalıyız. Hadi içeri girelim." Arkamı dönüp kapıya doğru ilerlemeye başladım, ayak sesleri arkamdan geldiğini belli ediyordu. Irık kalan kapıyı itip terlikleri çıkardım. "Ojeler güzelmiş." Ayak tırnaklarıma sürdüğüm pembe ojeye çevirdim bakışlarımı.

"Otur." Karşımda duran koltuğu gösterip onun yanındaki tekli koltuğa oturdum. "Evet anlat." Derin bir nefes alıp öne doğru eğildi. Kahvesini ortamızda duran sehpaya bırakıp ellerini birbirine kenetleyince kemikli ellerine baktım. Belki benim ellerimden bile güzellerdi.

Kesinlikle öyleydi.

"Ali aslında o maddelerden kullanmıyor. Yani bak Ceyla," oturduğu yerde dikleşip arkasındaki yastığı kucağına aldı. "Ben de onların içinden biriyim." Kaşlarımı kaldırınca ellerini bana doğru uzattı. "Biriydim." diye düzeltince gözlerimi kıstım.

"Bakma öyle amına koyayım. Evet kullandım o maddelerden ama tedavi oldum artık almıyorum. O Ali'nin yanındakiler eeski arkadaşlarım. Birkaçıyla hala görüşüyor olabilirim, bazen." Kaçamak gözlerle bakınca tek kaşımı kaldırdım. "Bazen?"

"Tamam her gün diyelim."

"Ama Ali o görüşmüyor. O gün oraya ben istedim diye gitti. Yani maddeyi de bırakalı uzun zaman oldu."

"Ali'yi nereden tanıyorsun?" Dudaklarını birbirine bastırdığında arkamdaki yastığı alıp iyice arkaya yaslandım.

"Ali ne yazık ki kuzenim oluyor." Gözlerimi hayretle açarken yaslandığım yerden ayrıldım. "Nasıl yani?"

"Öyle işte teyzemin oğlu. Annemle teyzem yıllar önce küstüğü için aileler bir daha görüşmemiş. Biz de birkaç sene önce öğrendik ama okuldan kimseye söyleyemedik çünkü kavgalıydık. Sadece aileler barışınca o ortamda konuşuyorduk."

"O yüzden birbirinizi kolluyorsunuz?"

"Öyle. Ali zaten başından beri sana karşı böyle oyunlar istememişti. Benim şeyliğim..."

"Şerefsizliğin." dedim kısa keserek."

"Yani, evet, belki, tamam be."

"Ee?"

"Konudan saptık amına koyayım. Etkiledin yine beni ağzıdan laf alıyorsun." Hafif gülümsedim. "Eesi Ali madde kullanmıyor."

"Ali'nin kızı benim yani?"

"Ne kızı?" Kaşlarını çattı.

"Ali'ye mesaj attığımda içeriden birisi Ali senin kız mesaj attı dedi. Sonra," o gün aklıma gelince duraksadım. "Ne sonra Ceyla?" "Hiçbir şey unutmuşum sonrasını." Oturduğu yerden kalkıp önümde dizlerinin üzerine çöktü. "Anlat."

"Unuttum Kerem." Ellerimi tutup sinirle gözlerime bakmaya başladı. Elleri titriyordu. "Ceyla anlat şunu." Derin bir nefes aldım. "Birisi o kızı ne zaman yatağna atacağını sordu." Kerem'in gözleri yerinden çıkacakmış gibi büyürken kapının zili çalmaya başladı. Hızla yerimden kalkıp Kerem'i gerimde bıraktım. Annemlerin gelmesine daha çok zaman vardı. Kapıya kadar hızla yürüyüp deliğe bakmadan kapıyı ardına kadar açtım.

Klişe bir sahnenin ortasında kalmak düşüneceğim son şeydi. Ali elindeki çiçeklerle mahçup bir tavırla bana bakarken arkamdan uzanan el hiç masum değildi.


#

LACİVERT * textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin